Anar’dan “üç romanlık” kitap | Burak Soyer

Haziran 5, 2023

Anar’dan “üç romanlık” kitap | Burak Soyer

Azeri edebiyatının yüz akı Anar’ın, “Ak Liman”, “Beş Katlı Apartmanın Altıncı Katı” ve “Tahmine’nin Son Sırrı” isimli eserleri tek kitapta bir araya geldi. 1960’lı yılların Azerbaycan’ında, günlük yaşamdan, sıradan insan porteleri sunan kitap, karakterlerle ön plana çıkarken, Anar’ın incelikli diliyle doğal bir akış içerisinde okur tarafında geçiş yapıyor. 

Edebiyat dünyasının Anar ismiyle tanınan Anar Rızayev 14 Mart 1938’de Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de doğmuş. Azeri şiirinde çığır açan babası Resul Rıza ve Azerbaycan’ın köklü ailelerinden birine mensup, tıpkı babası gibi şair olan annesi Nigâr Refibeyli sayesinde edebiyatla erken yaşta ilgilenmeye başlamış. Sayısı yüzlerle ifade edilen öykü, roman, deneme, piyes, şiir, araştırma-inceleme, senaryoya imza atan Anar’ın eserleri otuzdan fazla dile çevrilmiş ve birçok ülkede elliden fazla kitabı yayınlanmış. 2023 yılında Azerbaycan Devlet Başkanı tarafından Azerbaycan Şeref Nişanı ile ödüllendirilen yazar, aynı zamanda ülkenin en üretken yazarları arasında yer alıyor. Anar’ın, birbirini müteakiben yayınladığı, “Ak Liman”, “Beş Katlı Apartmanın Altıncı Katı” ve ilk kez bu edisyonda yer alan “Tahmine’nin Son Sırrı”, Ketebe Yayınları’ndan İmdat Avşar’ın çevirisiyle tek kitapta toplandı. Anar’ın başyapıtı sayılan kitap, Azerbaycan’ın 1960’lı yıllarının günlük yaşamından, sıradan insanlar vasıtasıyla kesitler sunarken, dönemin toplumsal ve politik atmosferine de değinip bunların bileşimine, yazarın yine karakterler aracılığıyla yaşama ait felsefi çıkarımlar bir arada yer alıyor. Üç kitaba da teker teker değinmek mümkün olmadığı ve fazlasıyla kafa karıştıracağı için konuyu, Anar’ın tutturduğu dilsel, kurgusal ve öyküsel bağlamda ele almak bu yazıyı okuyacaklar için daha geniş çaplı fikir edinme olasılığı sağlayacaktır diyerek kitabı eşelemeye başlayalım. 

“Ak Liman”ın da, “Beş Katlı Apartmanın Altıncı Katı”ının da, “Tahmine’nin Son Sırrı”ının da eksenini, ufak bir yayınevi olan Neşriyat Yayınevi’nde çalışan insanlar oluşturuyor. Anar, bu “küçük” insanların her birinin sıradan dünyasına romanların akıp giden kurgusu içinde, okura fark ettirmeden derin yolculuklar yapıyor. Yalnızlıklarını, çok içerilerde olan ve hayat gailesi yüzünden üzerini açmaya fırsat bulamadıkları hissiyatlarını bulup ortaya çıkarıyor. Her bir karakter ayrı bir rol biçerek onları tek zincir halinde iç içe geçiren yazar, kitaptaki bireylerin kör noktalarını kör göze parmak şeklinde değil, okura hissettirmeden satırlarının arasına serpiştiriyor. Bizzat hayatın içinden “bildiren” her karakter, kendi dünyasında, kendi yaşamıyla meşgulmüş gibi görünse de esasında “ben”den, “biz”e giden yolun omurgasını oluşturuyor. Kendilerine dönüp bakarken yaşamın da onlara aynı şekilde baktığını son kertede anlayan karakterler nihayetinde her ikisiyle de yüzleşmek zorunda kalarak ruhsal bir patlamayla atlatılan bir panik atak sonrası yorgunluğu üzerlerinde taşıyarak yığılıp kalıyorlar. Ancak bunu yine de tam “sönme” olarak nitelememek gerekiyor zira her düşenin ayağa kalkış hikâyesinin temelini oluşturan “yeni başlangıçlar”, Anar’ın karakterlerinde, yazarın onlara tanıdığı yaşam alanıyla aynı ölçekte gerçekleşiyor. Hiçbirinin hayatın kökten değişmiyor, sıfırdan başlamıyor, iyiye veya kötüye gitmiyor. Sıradan hayatlar aynı sıradanlıkla devam ediyor. Değişen sadece “bundan sonra değişebilme” ihtimali oluyor. 

Anar’ın üç kitabı da olaylardan ziyade karakterler üzerine kurulu. Daha doğrusu Anar, “olay” dediğimiz olguyu romanlarının içine “görünmez” bir biçimde yerleştirdiği için, biz, okur olarak kapağı açmamızla beraber kendimizi otomatik olarak bir veya birden çok olayın içinde fark etmeden buluveriyoruz ve “olaylar gelişiyor”. Karakterlerin sıradanlığını ve aslında Anar’ın asıl dertlerinden biri olan bu sıradanlığı gün yüzüne çıkarma arzusu, onun kaleminde tıpkı bir sinema oyuncusunun “büyük oynamaması” gibi bir durumla eşleşiyor. Onların düz hayatında, bireyin, “birey” olduğunu fark etmesi ve okura da fark ettirmesi için ayrıca çaba göstermiyor Anar. Bu durum, hikâyenin içinde kendiliğinden beliriyor ve metnin doğallığı da bu şekilde vücut buluyor. Anar, romanlarındaki kişilere, hayatın onlara biçtiği rolden kat be kat fazlasını, mevzuyu bulandırmadan, itinayla üzerlerine iliştiriyor. Zaten bütün iş de burada başlayıp burada bitiyor…  

edebiyathaber.net (5 Haziran 2023)

Yorum yapın