
Ayaklarım ve ellerim kumun içinde. Su geldikçe deniz beni çağırıyor. Hava serin. Hasta olacağım kuşku barındırmıyor.
Her şeyi ve herkesi gömdükten sonra şöyle temiz bir bahar havası çekmek için kendini de koyduğun tabutun içinden çıkıyorsun. Doktorunun terapide söylediği her şeyi yapmışsındır, geçmişin ve ardından kalanların rengi solmaya başlamıştır. Yeni evinin temizliğini bitirmiş, duvara sevdiğin fotoğrafları ve tabloları asmışsındır. Mis gibi Türk kahvesinin kokusu salondan balkona taşmış komşuların nefsini gıdıklamıştır. Artık huzura ereceğini, doğrusunu yapacağını ve çocukça bütün duygulardan kurtulacağını kendine anlatmışsındır. Sonra beklenmedik o anda tek bir şarkı bile çalmıyorken hatta sessizlik öyle çökmüştür ki sokak satıcıları bile susmuş senin konuşmanı bekliyordur. Burnuna bir koku gelecektir. En iyi hissettiğin o gün ağlamaya başlayacaksındır. Neden olduğunu içten içe bilerek ama anlam veremeyerek. Bu sefer son ağlaman olduğunu ve irinini akıttığını hissedeceksindir, mutlaka terapistin de bunu onaylayacaktır. Hata olup olmadığını düşünürken artık yolların ayrıldığını ve bir daha eskisi olmayacağının bilinci aklından göğsüne inip içine yerleşecektir.
Nefes almak mı istiyorsun? Boğulacaksın.
Mutlu olmak mı istiyorsun? Yarım hissedeceksin.
Yeni olanın güzelliği, getirdiği iyilikler, eş ve dostun güzel sohbeti harika masalarda söylenen şarkılar bir süre eyleyecektir gönlünü, kendini işine verecek aklını meşgul etmenin en doğrusu olduğunu bileceksin ya da böyle söyleyecekler.
HERKES BAŞINI YASTIĞA KOYDUĞUNDA KİM OLDUĞUNU BİLİR.
Kafanın içinde yankılanacak, arkandan bir el sarılacak. Hatırlayacaksın, gözlerini kapatıp düşüneceksin. Bileceksin ki tren kaçmıştır. Hiçbir üzüntü sonsuza dek sürmeyecektir. Çünkü hüzün bazen öldürür. Ölmemek için hayatının ortasına koyduğun sebepleri farkındasındır, bu yüzden yaşayacaksın. Ama ya ortak hüzne sahip olduğun kişi için hayatın yaşanabilirliği ve edilmesi gereken mücadeleler anlamını yitirmişse?
HERKES GÜNAHINI TAŞIYABİLECEĞİ BİRİNİ SIRTINA ALMALIDIR YA DA YAN YANA YÜRÜMEYİ ÖĞRENMELİDİR
Bahar geliyor. Bu sefer istiyorum ki bana da gelsin. Mis gibi çiçek kokularına karışsın sesim, gülüşüm. Köpeklerle oynayayım, kedileri kucağımda uyutayım. Sarhoşluktan sızacağım bir yüzün içine yerleşeyim.
Korkuyor muyum? Hem de çok.
Cesaretim var mı? Eskisinden daha çok.
Ellerimi çıkardım kumun içinden ayaklarımı da. Güzelce kurulandım, denizin üstünde beş kere taş sektirdim. Deniz beni çağırıyor ama bu sefer alıp götürmek için değil, sarıp ısıtmak için.
Güle güle ölüm, güle güle eski dostlara, eski sevgililere, geçmişin hapishanesinde tutsak kalan herkese. Af çıktı. Hepiniz özgürsünüz.
edebiyathaber.net (10 Mart 2025)