Yerli sinema tarihi yazımını etkileyebilecek bir gelişme

Eylül 23, 2020

Yerli sinema tarihi yazımını etkileyebilecek bir gelişme

Yayın hayatında 87. yılını geride bırakan Varlık dergisinin Eylül sayısında Burak Süme’nin hazırladığı “Vahram Balıkçıyan’ın Jamanak Gazetesinden İlk Kez Türkçeye Çevrilen Makaleleri” başlıklı çalışması, Türk sinemasının ilk gayri Müslim kadın oyuncusu Rozali Benliyan’ın hayatına ışık tutuyor. Ayrıca Türk basınında ilk kez Benliyan’ın sepya bir görseli yayımlandı.

Rozali Benliyan, Türk sinemasının ilk konulu Türk filmi olarak geçen Himmet Ağa’nın İzdivacı’nın (1914) başrol kadın oyuncusudur. Vahram Balıkçıyan’a göre ise 1912 yılında Börekçi Kızı ve Besa adlı iki kayıp filmde daha oynamıştır. 20. yy başlarında eşi Arşak Benliyan’ın kurucusu olduğu Benliyan Heyeti’nde oyunculuk yapmış, Osmanlı-Türk tiyatrosunun çığır açan kadın figürleri arasında yerini almıştı. 1923 yılında eşi Arşak Benliyan vefat edince üç yıl daha sahne hayatına devam etmiş ve 1926 yılında Türkiye’yi terk ederek Varna’ya yerleşmiş, 1951 yılında ise hayatını kaybetmiştir.

İLK FİLMİMİZ AYASTEFANOS’TAKİ RUS ABİDESİ’NİN YIKILIŞI DEĞİL Mİ?!

Burak Süme’nin çalışmasının temeli Vahram Balıkçıyan’ın 1961 yılında San’at Dünyası dergisinde Nurullah Tilgen’le yaptığı röportaja dayanıyor. Balıkçıyan’a göre, Rakım Çalapala tarafından hazırlanan ve Türk sinemasının ilk kronolojisi olarak addedilen Türkiye’de Filmcilik – Filmlerimiz çalışması bir takım görüş ayrılıklarını da beraberinde getiriyordu. Çünkü Türk sinemasının ilk filmi Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı (14 Kasım 1914), ilk konulu filmi ise Himmet Ağa’nın İzdivacı (1914) idi. Mevcut röportajında Himmet Ağa’nın İzdivacı filminin kamera arkasına tanıklık ettiğini ve rejisörü olduğunu iddia ettiği Reşat Rıdvan Bey’in hangi koşullar altında filmi çektiğini geniş paragraflarla anlatmıştı. Ona göre Türkiye’de ilk filmler 1914’te değil, 1912 yılında çevrilmişti. Fakat röportajında bize meçhul bir sebepten ötürü, çekildiğini iddia ettiği bu filmlerin isimlerini vermekten kaçınıp, ısrarla Jamanak gazetesinde yayımlanan notlarının kaynakça olarak gösterilmesini istiyordu.

JAMANAK GAZETESİNDEKİ SIR DOLU MAKALELER!

TÜRKİYE’DE İLK FİLMLER 1912 YILINDA MI ÇEVRİLDİ!

Burak Süme, Jamanak gazetesinin 1910 ve 1962 yılları arasındaki tüm ciltlerini inceleyerek 1951 yılına ait dört ayrı makaleye ulaşmıştı. “Rozali Benliyan’ın Hayatından Önemli Kesitler” adını taşıyan bu makalelerde Türk sinema tarihini değiştirecek önemli ayrıntılar bulunuyor. Vahram Balıkçıyan’a göre Rozali Benliyan’ın tiyatro sahnesindeki başarısı Türk sinema tarihini de yakından ilgilendiriyordu. Benliyan Heyeti, 1912 yılında Rozali’nin de iştirakiyle Türkiye’de hazırlanan ilk Türk filmlerini çevirmişti. Börekçi Kızı ve Besa adını taşıyan bu filmler İngiliz ortaklığıyla çekilmiş, Avrupa’ya götürülüp sadece orada gösterilmişti. Filmleri çok beğenen İngilizler, Benliyan Heyeti’ni Londra’ya davet edip, Leblebici Horhor Ağa operetinin temsilini izlemişlerdir. Bunun dışında Rozali Hanım yine Türkiye’de çekilen ve aynı zamanda gösterime giren ilk filmin de kadın oyuncusuydu. Benliyan Heyeti’nin her akşam sahnelediği oyun listesinden aynı adla alınan bu piyesin filmi Himmet Ağa’nın İzdivacı idi…

TÜRKİYE’DE ÇEKİLEN VE TÜRKİYE’DE GÖSTERİME GİREN İLK KONULU FİLM  “HİMMET AĞA’NIN İZDİVACI”NIN DA KADIN OYUNCUSUYDU!

Balıkçıyan, Tilgen’e filmlerin akıbetini şu sözlerle anlatmıştı. “Maalesef filmler buraya gelmediği için göremedik. Ama filmleri çok beğenen İngilizler, Benliyan Heyeti’ni Londra’ya davet ettiler ve Leblebici Horhor Ağa opereti 45 dakikaya sığdırılarak müzikholde potpuri olarak temsil edildi. İlk mevzulu Türk filmi olduğu iddia edilen Himmet Ağa’nın İzdivacı ise İngilizlerin çevirdiğinden iki yıl sonra çevrilmişti. Bu da yine Benliyan Heyeti’nin repertuarından bir piyesti. Karayan burada başrolü, Benliyan’da komik rolünü oynadı. Film Weinberg adlı bir fotoğrafçının atölyesinin arkasındaki boşlukta ve bahçesinde çekilmişti. Bende bu film çevrilirken oradaydım. Uzun boylu bir kameraman vardı. Rejisörü yine Reşat Rıdvan Bey’di. Weinberg kendi hesabına çevirttiği bu filmin kameramanın kendine has bir film çekme tarzı vardı. Film çekilirken iki makine kullanır. Bu makinelerden birinde ham film vardır, diğeri de boştur. Ama bunu yalnız kendisi bilir. Artistler oynamaya başlar ve her iki makine de faaliyete geçerdi. Kameraman münasip gördüğü sahneleri dolu makine ile artistlere belli etmeden çekerdi.” 

BİRÇOK AŞKI VARDI BUNLARIN BAŞINDA PRENS SAADETİN GELİRDİ!

Leblebici Horhor Ağa operetinin “Fatine”si olarak anılan Rozali Benliyan sesi ve güzelliğiyle çok dikkat çekici bir kadındı. Aynı zamanda özel hayatındaki inişleri ve çıkışlarıyla, soğuk ve mesafeli tavırlarının altında yatan ulaşılmazlığıyla adeta bir Avrupai yıldızdı. Özellikle erkek dünyası içerisinde çizmiş olduğu sınırları ve sahnede koyduğu kaideleriyle adeta Rönesans dönemindeki “femme fatale” kadın figürünü temsil ediyordu. Yani çekiciliğiyle felakete neden olan kadın tipine sahipti. Saraylı prenslerden Saadettin Efendi, Rozali’ye kendisiyle evlenmesi için 10 bin altın vaat etse de, amacında başarılı olamadı.

1926 YILINDA TÜRKİYE’Yİ TERK ETTİ!

Anne tarafından Rum, baba tarafından da Bulgar olan Rozali Benliyan, 1923 yılında eşi Arşak Benliyan vefat edince üç yıl daha sahne hayatına devam etmişti. Fakat maddi imkânsızlıklar nedeniyle heyet kısa bir süre sonra perdelerini tamamıyla kapatmış, Madam Rozali ise bir daha arkadaşlarıyla aynı sahneyi paylaşamayacak olmasının kederiyle suskunluğu tercih etmişti. 1926 yılında Türkiye’yi terk ederek Varna’ya yerleşmiş, 1951 yılında ise hayatını kaybetmiştir.

edebiyathaber.net (23 Eylül 2020)

Yorum yapın