Yasemin Yazıcı’ya 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

Kasım 17, 2021

Yasemin Yazıcı’ya 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

  1. Neden çocuklar için yazıyorsunuz? 

Aslında çocuklar için yeni yazmaya başladım.Biraz da rastlantı oldu denebilir. Bu nedenle çocuk kitabı yazarı yerine, yıllarca çocuk edebiyatına emek veren onca yazarlar varken, çocuklar için de yazan bir yazar olarak anılmak daha doğru benim için. Çocukları, gençleri her zaman çok severim ama gerçek çocuk dünyasıyla tanışmam, anne olmamla başladı. Üstelik tek çocuk büyütmek, onunla birebir zaman geçirip, onun arkadaşı da olmanızı gerektiriyor. Şükür ki biz oğlumla büyüdükçe de arkadaş kalmayı başardık. Yazar bir anne olarak, okul sürecinde kimi zaman sınıfa konuk oluyorsunuz. Onlar için metinler yazıyorsunuz. Paylaşıyorsunuz. Ben de öğretim sürecinde böyle etkinliklere katıldım. Yine de küçük çocuklar için yazmanın hep zor olduğunu düşünüyordum. Hâlâ da öyle olduğu kanısındayım. Yazının Dans’ı da böyle bir eski metinden ortaya çıktı. Çocuklara okuma/yazmayı aynı zamanda okuyarak kendilerine ait bir dünya kurmayı edinmesi için öğretmeliyiz. Onların ta küçüklüklerinden başlayarak – Ama neden?- sorusunu, hayat boyu sürdürmelerini sağlamak, elbette sorgulayan topluma adım atmalarına katkıda bulanacaktır. Eğitim sistemi, farklı zekâlar yaratmak yerine, hâlâ tek tip insanlar yetiştirmek üzerine kurulu. Çünkü toplum tek elden daha kolay kontrol altına alınıyor. Farklı yaklaşımları olan çocuklar hızla sistem dışına sürükleniyor. Ne yazık ki bu kuşaklar boyunca süregelmekte. Çocukların düş güçlerini zenginleştirmesine izin vermeliyiz. Ben annelik deneyimimden biliyorum. Çocuk için yazılmış ama gerçekçi bir dille anlatılmış hikâyeler çocuklara sıkıntı verip yoruyor. Onlara kendi dünyalarından seslenmek gerekli. Bu yüzden çocuk edebiyatı oldukça zor bir alan. Halbuki Kafka’nın Dönüşüm’ü, İonesco’nun Gergedan’ı gibi kitapları daha severek okuyorlar, bütünüyle anlamasalar bile, düş güçleriyle arka planda anlatılanı seziyorlar. Özellikle Milenyum çocuklarının algı ve sezgileri bizim çocukluğumuzdan çok yüksek. Sözün gelişi, 

Harry Potter’ın ilk basıldığında bizim ülkemizde fazla okunmaması da ilginçtir. Ama sonradan fazlasıyla baskı yapması, dünyada çok satmasının etkisi var tabii ama tek başına böyle açıklanamaz. Diyelim ki bir Türk Yazar yazsaydı, belki hâlâ yeterince okunmayacaktı. Göz önüne alınmayacaktı. Ancak artık doksanlı yıllardan başlayarak küresel bir dünyanın parçası çocuklar. Düş güçleri fantastik yapıtlarla besleniyor. Çünkü çocuk dünyası böyle. Üstelik şimdiki çocuklar,  doğanın büyük yara aldığı, insan ilişkilerinin sertleştiği alacakaranlık bir gelecek yüzünden haklı bir kaygı içindeler. Onlara umut ve güç veren kitaplarla tanıştırmak çok önemli diye düşünüyorum. Önemli olan aile ve öğretmen seçimleri…

  1. Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?

Benim çocukluğum atmışlı yıllara denk gelir. Heyamola İzmirim dizisinden çıkan, Anneanemin Ayak İzlerinde başlıklı kitabımda İzmir/Karşıyaka’da geçen çocukluğumu anlattım. Benim için çok duygulu bir geri dönüş yolculuğu oldu. Uzun zamandır aklımdan çıkmış olan anılar arka arkaya canlandı belleğimde. O zamanlar çocuk kitapları, çizgi romanlar, dergiler bizim için çok önemliydi. Televizyon yoktu. Radyo Tiyatrolarını, masal saatlerini dinlerdik. Bazen sinema filmleri gelirdi. Bugünle kıyaslanınca çok kapalı bir dünyadaydık. Tüm dünyanın orta sınıf çocukları aşağı yukarı böyleydi. Parklar yerine sokak oyunlarımız vardı. Kızlar için Ayşegül serisi, biraz daha büyünce Tina, Çiğdem gibi çizgi romanları olan dergiler okunurdu. Onların da çoğu uyarlanmış yabancı yayınlardı. Bazen bu romanların kahramanlarına öykünüp,  bahçelerimizde oyun kurardık. Alis Harikalar Diyarında en unutamadığım çocuk romanıdır. Kendimi okuduğum kahramanlarla özdeşleştirip bir zaman öyle davranan bir çocuktum. Üstelik bu gençliğimin geç zamanlarına dek sürdü. Bir filmin, bir romanın kahramanını kendime yakın bulmuşsam, bir süre onun gibi hissederdim. Biz çocuk romanlarıyla büyüdük. Çocuk Kalbi kitabını adından ötürü başka sevmiştim. Bir de Örümcek Dede. Orijinal adı Daddy Long Legs. Yazarı Jean Webster.

3. Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu? 

Böyle bir düşünce hiç geçmedi aklımdan. Ama sordunuz madem, belki J.R.R. Tolkien’ nin Hobbit’ini yazmak hoşuma giderdi. Belki daha gençken, arka planında bir felsefesi olan fantastik çocuk romanları yazabilmeyi isterdim. İki binli yılların başında yazdığım “Tek Çocuklar Atlası” romanım, -Bu yıl Bilgi Yayınevi tarafından basıldı- çocuklara bıraktığımız gelecek kaygısından oluşmuştu. Distopik bir dönemden ütopyaya uzanan bir dünya kurdum orada. 11/13 yaş çocukları için bir geçiş romanı oldu sonuçta. Özellikle hiç düşünmeden artan çocuk nüfusunun umarsız hali, kimi iktidarlar tarafından bu artışın desteklenmesi çok utanç verici. Hayvani bir yaklaşım bu. Sağ kalan yaşasın. Ki, hayvanlar duyarlı yavrularını korumak için. Bir çocuğun değerini bilmemek, çok acımasızlık elbette dipte kalan türlü kişilik bozukluklarına işaret ediyor. Üstelik değer verilmemiş çocukluklar, çoğunlukla benzer davranışı kendi çocuklarına da yapıyor. Korkunç bir şey. Böyle durumlarda sık sık çocukluğumun yazarı, Kemalettin Tuğcu’nun kitaplarını anımsarım. Melodram da olsalar, bize empati duygusunu, eşitsizlik karşısında iyi yürekliliği fısıldayan romanlardı. Aynıca şimdilerde biraz aptal kız rolünde düşünülen Pollyanna’yı da küçükken severek okurdum. Şiddetin bu denli sıradanlaştırıldığı, üstelik önlenemezliği karşısında, sorunları iyilikle çözmeyi gösterirdi bize. Büyük ya da küçük dertler hayatın her döneminin bir parçası, birey olmanın yolu bence empati duygusunu canlı tutmak, sorunları tartışarak iyilikle çözmeyi öğrenmek gerekiyor. Güzel bir çocukluk için, ailenin, okulun sevgiyle yaklaşımı çok önemli. Bunun için çocuk edebiyatının yeri gerçekten çok değerli. Okumayı, yazmayı sökmek, sonraki zamanlarda hayatı farklı deneyimlerle, farklı düşüncelerle tanışmaya da yol açıyor.Ötekini anlayarak, kendi görmeyi öğreniyor. Bence, yine de çocuğun kitap seçimlerine saygılı olmak gerek, tersine dayatmacı davranmak okumaktan uzaklaştırıyor. Özellikle okullarda dayatmacı kitap seçimleri ters tepiyor çoğunlukla. İnsan ömrü, seçimlerle süregider. Çocukların kendi seçimlerine, düşlemlerine, geçici kişilik değişimlerine yapıcı yaklaşmalı diye düşünüyorum.

4. Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz? 

Doğrusunu söylemem gerekirse, kimi özel gönderimler dışında pek okumadım şu sıralarda. Çocukla aynı boyda durarak yazan çağdaş yazarları çok seviyorum. Zor bir işi başarıyorlar. Özellikle Kuzey Avrupa Ülkelerinin çocuk kitaplarına yaklaşımını çok önemsiyorum. Çocuğa üsten bir bakışla yazmıyorlar, daha eşlik eden hikâyeler yazıyorlar. Son zamanlarda canlanan Çocuk Edebiyatı’nın gelecek kuşaklara daha güzel bir ortam hazırlayacağını umudundayım. Sorunları çocuktan saklamak yerine, onlarla içtenlikle paylaşan kitapların, yarının kuşaklarını daha güçlü kılacağını düşüncesindeyim.

edebiyathaber.net (17 Kasım 2021)

Yorum yapın