Yaşar Kemal’den korkunun destansı romanı

Eylül 9, 2013

Yaşar Kemal’den korkunun destansı romanı

Edebiyatımızın çınarı, büyük usta Yaşar Kemal’in Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan “Tek Kanatlı Bir Kuş” kitabı, toplumda bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan korkunun destansı bir romanı.

Halkının neden terk ettiği bilinmeyen, gizemi karanlık bir kasaba, bu kasabaya atandığı halde gidemeyen bir posta müdürü, yalnızlığı timsali bir istasyon şefi, “Alamancı” bir genç kadın…

Ve bütün fantastikliğine karşın son derece gerçekçi gelen bir dünya… Metafor mu? Alegori mi yoksa?

Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan yeni romanı “Tek Kanatlı Bir Kuş”da toplumda bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan korkuyu anlatan Yaşar Kemal, kitabın ana teması korku ile ilgili, “Ben hep korkudan korktum. Korkudan çok korktum. Roman yazdığım zaman içimde bir korku istemezdim. O yüzden bu kitapta da korkuyu anlattım. Kayseri’de askerlik yaptığım kasabanın üzerinde büyük bir taş vardı ve bütün kasaba bu taşın üzerilerine düşeceğinden korkuyor, düşmesin diye taşı demir zincirlerle bağlıyorlardı. Madem korkuyorsunuz o zaman çekin gidin derdim. Seneler senesi bu korkuyu yazmak istedim” diyor.

Yapı Kredi Yayınları ile yaptığı kısa söyleşide romanının başkahramanları olan Posta Müdürü Remzi Bey ve karısı Melek Hanım’ın çileli yolculuğundan ve o dönem için şartları çok daha ağır olan postacılık mesleğinden bahseden Yaşar Kemal, “O dönemde Anadolu’da postacıdan daha önemli bir kişi yoktu. Özellikle benim için postacı çok önemliydi. O zaman bana mektuplar geliyordu. Bu mektupları benden önce jandarmalar okuyordu. Bazen makale yazar gazeteye göndermek isterdim. Bu makaleler bazen gider, bazen de gitmezdi” diye ekliyor.

Romanın editörü Güven Turan ise, “Şaşırtıcı ve çok katmanlı olay akışı, kişilerinin zenginliği ve derinliği, zaman zaman bir röportaj keskinliği kazanan masalsı diliyle tam bir Yaşar Kemal romanı” dediği Tek Kanatlı Bir Kuş için “Kısalığının şaşırtıcılığı onun roman oluşunun gerçekliğini değiştirmiyor” diyor.

Yaşar Kemal’in 1960’ların sonunda yazdığı ve şimdi yayımlamaya karar verdiği “Tek Kanatlı Bir Kuş” romanı, okuru 1960’lı yılların Anadolusu’na götüren tarihi bir belge olmanın yanı sıra büyük ustanın edebiyatında önemli bir dönemi de gözler önüne seriyor.

ALINTI:

“Neyle gidilir buradan Yokuşluya? Ne ile? Ha…?” 

“Eskiden buradan geçen otobüsler Yokuşluya da uğrarlardı. Şimdi uzağından geçiyorlarmış. Yolcuları yol kavşağında bırakıyorlarmış kasabaya yaklaşmamak için… Korkularından. Dağ kaymış üstüne kasabanın… Tamam… Haa, bir tamam. Bilmiyorum. Bu gece burada kalın, benim konuğum olun…

Bir şey daha…” “Vay sağ olasın Sadri Beyciğim, a canım. Ne olmuş, ne olmuş?” 

“Yarın sabah treniyle Ankaraya. Suç senin değil ki Remzi Bey kasaba yıkılmışsa… Başka bir kasabaya atarlar seni Ankarada.”

Melek Hanım çayını içerken: “Biz ne yapalım, suç bizim değil ki…”

“Olmaz,” dedi Remzi Bey, “olmaz. Yıkılmışsa batmışsa da görmeliyim kasabayı, görmeli öyle geri dönmeliyim.”

9 Eylül 2012

Yorum yapın