
Mektuplar yazan bir mektup okuruysanız, Selim İleri’nin Hasan Bülent Karaman’a yazdığı mektuplarından birindeki bu cümlesinde duralarsınız.
1977-1984 yılları arasında yazılan bu mektupların bir araya getirilmesi önemli bir çaba. Bence, daha da önemlisi, Kahraman’ın kendisine yazılan bu mektupları yayıma hazırlarken ki yöntemidir.
Dipnotlar, açıklamalar, belge niteliğindeki “Ekler” le ortaya çıkan salt yazılan mektuplar değil; bir yazarın dünyası üzerinden dönemin edebiyat ortamının “adeta tarihçe” sinin de yansıtılmasıdır.
Bir yanıyla İleri’nin edebi yolculuğunun başlangıç yıllarına dair önemli biyografik/yazınsal bilgilerin bir araya getirilmesi, öte yanıyla da Kahraman’ın çağdaşı bir yazarın bu hikâyesine tanıklık eden bakışı/bilinci, görüp tanıyıp ettiklerinin notlara/ açıklamalara yansıyan edebi birikiminin yansımalarının yer almasıdır.
Üşenmeden, hatırlayarak ve bilerek bunları kayda geçmesi Kahraman’ın değerbilirlik yanını gösterdiği gibi; bir yazarın dünyasına dair önemli verileri bir araya getirmesinin sorumluluk bilinci bize yayımlanabilecek bu tür mektupların nasıl yan yana hazırlanması gerektiğine dair de özgün örnektir.
Mektupları tarih sırasına göre düzenleyip yayımlamak sığ bir yayıncılık anlayışını gösterir. Bir tür rasgele derlemecilik. Bunun örneklerini yakın zamanda çok gördük. (*)
Benzer şeyi günlükler için de söyleyebiliriz.
Hasan Bülent Kahraman, Selim İleri ‘ye 49 yıllık dostluğunun bir nişanesi olan mektupları yayıma hazırlarken şunu göz önünde tuttuğunu belirtir:
“Gerçekten de mektuplara yazdığım ve bilmeyen için hangi kitabından söz ettiği pek anlaşılmayan noktaları açıklayan notlarım, gelecekte edebiyat tarihçilerine epey ışık tutacaktır, eminim.” (**)
Kahraman, kendisine yazılan mektuplarla buluşturduğu notlar/açıklamalar adeta bir Selim İleri “topografyası” çıkarmış ortaya. Yazılabilecek iyi bir biyografi için birincil kaynak diyebileceğim birikimi getiriyor bize.
Onların bu dostluk buluşmaları eminim ki Kahraman’ın da İleri’ye yazdıklarıyla karşımıza çıksaydı daha da anlamlı olabilirdi.
Selim İleri, edebi yolculuğunda bağ ve bağlantılar kuran biri. O yalnızca romancı, öykücü değil, bence, bir “edebiyat düşünürü.” Yetkin bakışı, birikimi, analizleri olan biri. Bu yanının ilk parıltısını “Çağdaşlık Sorunları” (***) kitabına aldığı yazılarında gösteriyordu.
Özellikle kitabın “giriş” niteliğindeki yazısı (“Çağdaşlaşma Dedikleri”), edebiyatı temellendirdiği yeri görebilmemiz açısından “kılavuz metin” niteliğindedir. Bu da onun düşünsel ve edebi arka planı olduğunu bize anlatır.
Mektuplarda ve Hasan Bülent Kahraman’ın notları/yazılarında karşımıza çıkan Selim İleri, 1978’de şu yazdıklarıyla “kılavuz” bir anlatıcı olduğunu da göstermektedir:
“Bugünün bilinçli yazarları karanlık tablolar betimliyorlarsa, bu, bir sis çanı gibi gecenin içinde’ çağımıza yaraşır ‘vakur metin sade’ görevleriyle , gün ışığına giden yolu göstermek istemelerindendir. Çok yönsemeli, hatta dağınık biçimde; ele alınılmasına çalışılmış çağdaşlık sorunlarımızı özetleyebilmek için, her şeyden önce, çağımızın sosyalizm çağı olduğunu yinelemek gerekiyor; bunun dışında, kimi yazarlarımızın irdeledikleri sorunlarla, roman ve hikâyemizin çerçevesi içerisinde, çağdaşlıktan ne anlamamız gerektiği kavranmaya uğraşılacaktır.”
Onun yaşamı yazıya adanmış bir ömürdür. Mektuplarına yansıyan da budur:
“Yazmaktan başka çare yok. Bir roman, bir öykü, bir yazı: kimin için. Diye sormamak gerekir herhâlde.” (s.184)
Özellikle, yazılan mektupların akışındaki yeri geldiğinde Kahraman’ın tespitleri, hatırlatmaları dışındaki notlarına yansıyan önemli bir yan da değerlendirmelerdir.
İşte bunlardan biri 2 Şubat 1980 tarihli mektubun 2 nolu dip notu:
“Burada şunu yazayım: söylediği tepeden tırnağa doğrudur. Son derece öncü bir öykü kitabıdır (“Bir Denizin Etekleri” nden söz ediyor, FA) Öyküler daha önceki öykücülüğünden çok farklıdır. Deneysel, yenilikçi, değil o tarihlerde, bugün bile yanına yaklaşılmayan kertede, farklı, hacimli ve iddialıdır. Bu öyküleri dönemin roman çabalarıyla birlikte düşünmek gerekir ki, mektuplar bu etkileşimi ve kakışımı açık şekilde gösteriyor. Dönemin edebiyatı, Selim İleri için, felsefeyle, reel bir Marksist estetik sorgulamayla, o düşünce sisteminin, özellikle de estetiğin ve materyalizmin birey planında ne ifade ettiğiyle ilgilidir.
Yine kaydedeyim: o dönem estetiğinden sonra da Selim İleri öykücülüğünü ve romancılığını dönüştürdü. Zannederim, bu derece üslupçu bir yazar olarak, bu derecede yüksek edebiyat bilincine sahip bir yazar olarak romancılığını ve öykücülüğünü bu ölçüde farklılaştırabilen başka bir yazarımız yok.” (s.192)
İleri, yaşarken ve yazarken sanrılı bir yolculuk içindedir. Bu durum da mektuplarına yansır. Yer yer de iniş çıkışları yaşar. Bunları da içtenlikle Kahraman’ la paylaşır:
“Bu yaz benim için sanki bir yaş dönümü fırtınası oldu, bu yaz birdenbire çözüldüm, gözeneklerime ayrıştım ve herkesi sahiden yitirdim.” (s.210)
Kahraman, mektupları yayımlayarak, hem de özenli notları /açıklamalarıyla bir dönem tanıklığını bugüne taşıyor. Bu da, bir yazarın, Selim İleri’nin mektuplara yansıyan dünyasını açarak gerçekleştiriyor.
Dönemin edebiyat ortamına bakış. Oradaki ilişkilerin seyri, içinden geçilen karanlık zamanların ruhunun yansıdığı mektupların bir araya gelişi adeta bir roman kurmacasını andırıyor. Üstelik postmodern bir anlatı izleniminde.
Tek bir yazarın sesi, ona yazan diğer yazarın kavrayıcı bakışıyla ortaya çıkan notların bir nefi hafıza yolculuğu…
Oraya yansıyan “dış-ses”… Ötesindeki romancının yakınmaları/ serzenişleri, içlenişleri iniş-çıkışları, yaratıcı bunalımları, ustalıklı yorumları…
Yazılanların/okunanları birer “mektup” olmaktan çıkarıp öz-anlatı kılan zenginliği içermesi “Hemen Yaz Bana”yı herhangi bir “mektuplar” kitabı olmanın ötesine taşıyor.
Her bir mektubunda Selim İleri yazınsal uğraşının seyrini, karşılaştığı zorlukları, edebiyat ortamının durumunu, buradaki insan ilişkilerini anlatırken; ötede de kendi ruh halini, yazma/yaratma sürecinde yaşadıklarını içtenlikle paylaşır Hasan Bülent Kahraman’la. Ankara-İstanbul arası yazışmalardır bunlar. Ne yazık ki, Kahraman’ın İleri’ye yazdığı mektuplar yok. Belki bir gün bunlar da gün ışığına çıkabilir.
“Hemen Bana Yaz”, bu haliyle bile edebiyat tarihimize kaydedilmesi gereken belgesel bir kitap.
Kahraman’nın notlarıyla birlikte ekte sunduğu yazı ve söyleşiler bu yönde yapılabilecek çalışmalara “kılavuz” niteliğinde üstelik.
(*) Sevgili Erdal: Erdal Öz’e Muktuplar, 2019, Can Yay., 424 s.
Arkadaş Mektupları, Erdal Öz/Adnan Özyalçıner/Kemal Özer, 2019, Can Yay., 392 s.
Yaşamayı Nasıl Özledim Bilsen! Türkan İldeniz’e Mektuplar, 2017, Can Yay., 136 s.
(**) Hemen Yaz Bana: Selim İleri’den Hasan Bülent Kahraman’a Mektuplar: 1977-1984,
2025, Studio Yay., 316. s
(***) Çağdaşlık Sorunları, Selim İleri; 1978 Günebakan Yay., 234 s.



















