Savaş ve İlyada ve Şiir | Tugay Kaban

Mart 25, 2024

Savaş ve İlyada ve Şiir | Tugay Kaban

Saat gece yarısının geçtiğini gösteriyor. Haftalar önce okuduğum ve hakkında bir yazı (bu yazıyı) kaleme alma gayesiyle, yazarları Simone Weil, Rachel Bespaloff ve Hermann Broch olan Savaş ve İlyada isimli eseri elime yeniden alıyorum. Ketebe Yayınları’nın Ex-Libris serisinin yirmi üçüncü kitabı. Kağan Kahveci ve Adem Beyaz’ın birlikte tercüme ettikleri bir eser. Her bir nüshası numaralandırılmış bin adet kitabın üç yüz elli ikinci nüshasına sahip olduğumu fark edince, merak ediyorum ve internette M.S. 352 senesinde ne gibi hâdiseler yaşanmış diye söyle küçük bir araştırma yapıyorum ve okuduklarım arasında dikkatimi en çok çeken şeyin bir savaş olduğunu görüyorum. Roma İmparatorluğu’nun kıdemli generallerinden Ursicinus, İmparator Constantius Gallus tarafından Filistin’e gönderiliyor ve oradaki Yahudi isyanını bastırması için görevlendiriliyor. Yaşanan çatışmaların ayrıntıları bu yazının konusu olmadığı için üzülerek sekmeleri kapatıyorum ve kitap ile alâkalı notlarıma dönüyorum. İşte o notlar:

-Savaş ve İlyada isimli eseri, İlyada’nın sözlü kültür yoluyla oluştuğunu ve dilden dile aktarılırken değişikliklere uğrayarak metne döküldüğünü unutmadan okumalıyız.

-İlyada ve Odysseia üzerinde dikkatli okumalar yapan herkes, bu iki eserin aynı nefesten ortaya çıkmadığını rahatlıkla görecektir. Dikkat ederseniz, aynı kalemden demiyorum, aynı nefesten diyorum. Her ne kadar bu eserler metin hâline gelirken değişikliklere uğrasalar da öz itibariyle oldukça belirgin farklılıklar görülmektedir. Elbette metin hâline getirilmeleri durumunda da özlerinde farklılığın oluşma ihtimâlini göz ardı etmemek gerekir.

-Savaş ve İlyada isimli eser, içeriğinin çerçevelediği konuların dışında, saf hâliyle okura, savaş zamanında şiir okumanın önemi, gerekliliği üzerine çok şey söylemektedir. Hatta eserin ismini Savaş ve Şiir olarak düşünmek de eserin mâhiyetini kavramak açısından yararlı olacaktır.

-Üç yazar içerisinde Simone Weil daha çok şiir noktasında duruyor, bu anlaşılabilir zira bu eserin ortaya çıkmasına sebep olan yahut bayrak yarışını başlatan Weil’dır.

-Eserdeki metinleri yer alan üç yazar da Yahudi kökenli insanlardır fakat hiçbiri Yahudi olarak ölmemiştir.

-Simone Weil sonradan inanmaya başladığı Katolikliğin kendisindeki çapraşıklığını sergiliyor aslında yazısında. Bespaloff ise eski İbraniler ile eski Yunanlılar arasında bir ruh birliği kurmaya çalışıyor. Bunu yaparken roman sanatının bazı önemli isimlerine odaklanması ise bence metninin omurgasının oluşmasını engelliyor. Şairler üzerinden neden ilerleyemediği düşünmek, Bespaloff’un yazısını anlamlandırmak için önemli bir başlangıç olabilir. Broch ise Max Weber’in moderniteye ezilmiş varoluşunun çerçevesinden, Bespaloff’un tezini genişletmeye çalışıyor.

-Bir açından -ki bu açının önemli olduğunu düşünüyorum, bütün bu yazılar, bir yanlış okuma olmasının yanında, birer iç dökme, mektup gibi de değerlendirilebilir.

-Weil, İlyada şiirini incelerken, eriiliğin savaş ve şiddetle olan iç içeliğine değiniyor. ‘Güç’ üzerinden, ona sahip olup olamamayı sorguluyor. Peki, güç, sadece cesetleri mi oluşturur? Bu suali Weil’a sormak gerekirdi.

-Tarih, efsane, felsefe, edebiyat, şiir, inanışlarla bezeli Savaş ve İlyada eseri, aslında İkinci Dünya Harbi öncesi ve sırasında, Avrupa’nın içine düştüğü şiddetin, fotoğrafını çekmeye çalışıyor. Fakat bu fotoğraf, her ne kadar bayrağı düşürmemeye çalışan yazarlar tarafından netleştirilmeye çalışılsa da flu kalışlardan kurtulamadıklarını düşünüyorum.

-Aslında bu eserde yakalanması gereken şey, çok açık bir şekilde karşımızda durmakta. Avrupa, kendi düşünce yapısının piçliğini, savaş çerçevesinden bir şeyler düşünmeye çalışırken bile, zaten kabul ettirdiği ve gidebileceği en baş noktaya kadar giderek, Homeros’a yaslıyor. Fakat kendi uydurmalarının da kapısını açtığını görebiliyoruz. Özellikle Weil ve Bespaloff’un metinlerini karşılaştırmalı olarak okuyacak okurlar, İlyada’nın birçok savaş prensibini, İncillerden çok önce formüle ettiğini ve hatta ne hikmetse bunu neredeyse birebir aynı ifadelerle yaptığını, fark edebilecektir. Metinlerin oluşturulması ile inançların oluşturulması fakat bütün bunlara karşın savaşların oluşturulması hangi ellerin avuçları arasında?

-Son olarak, şu suali sormanın gerekli olduğunu düşünüyorum: Eserde imzaları olan bu üç yazar, yahut onların yaşayan halefleri, Aşil’i Hitlerden çok Netenyahu’ya benzetebilirler miydi/benzetebiliyorlar mı?

edebiyathaber (25 Mart 2024)

Yorum yapın