Palyaço balığın öyküsü | Dağhan Dönmez

Mart 23, 2020

Palyaço balığın öyküsü | Dağhan Dönmez

Kadim halkların, tanrılara adadığı kurbanlara benzerdi; minicik avuçlardan sıyrılıp, göğün maviliğine karışan gazlı balonlar. Peşi sıra bakardık, balonun yolculuğuna. Çocuklardık parlak yıldızlardık o zaman, şarkıda söylendiği gibi.

İşte böyle bir yolculuğun hikâyesini anlatıyor öykü kitabında Ayşegül S. Nesin. Palyaço Balık adını veriyor kitaba. Palyaçonun boyalı yüzü ardındaki, hüznü göstermeye çabalıyor. İlk kitabı bu Nesin’in. Bellade Yayıncılık’tan çıkıyor. Yürüyecek epeyce yol var. Ancak çok içtenlikli atıyor ilk adımını. Lirik öyküler bırakıyor okurun dimağına…

Ayşegül S. Nesin, bir kış günü İstanbul’da dünyaya geliyor. Belki de bu yüzden, ilk öyküsünün, ilk cümlesi kar ile başlıyor. Okul döneminde hatıra defterlerine karalanan şiirlerle başlayan yazı sevdası, Jale Sancak’ın atölyelerinde devam ediyor. Bu çalışmalar sonucunda, ilk öykü kitabı Palyaço Balık’ı yazıyor. Öyküleri, Galapera, Teneffüshane ve Son Gemi gibi dergilerde yayımlanıyor.

Nesin’in öykülerinde, eski İstanbul’un izlerini buluyorsunuz. Geçmişten süzülüp gelen çağrışımlar karşılıyor sizi. Beyoğlu’na karın düşüşü, gazinolar, adalar, renkli balonlar, pikabın sesi,  Kanlıca’da pudrayla makyajlanmış yoğurt kaseleri… Otuz iki öyküden oluşuyor kitap. Kısacık, tek solukta okunuverecek öyküler. Bazıları şiire özeniyor hatta. Gri onlardan biri:

“Puslu iki yakayı sahilden seyretti,

Sigarası ağzında.

Seyretti puslu iki yakayı sahilden

Yağan yağmurun damlaları düştü,

Martıların kanadından yüreğine.

Martıların kanadı motorların köpüğüne karıştı

Gözyaşları sevdalı, yok oldu köpüklerde

Vapurun düdüğü üç kere çaldı

Puslu iki yakayı sahilden seyretti,

Sigarası ağzında.

Vapurun gidişi, esen rüzgârı üşütmedi

Toprağın soğukluğu kadar

Grinin dışındaki renklerin de öyküleri var Palyaço Balık’ta. Lilanın, mavinin, beyazın, siyahın, pembenin, kırmızının, kahverenginin, sarının… Şöyle yazıyor Nesin, Beyaz’ın öyküsünde:

“Deniz kenarındaki tahta banka oturdular. Dalgaların vurduğu çakıl taşlarına akseden yüzlerine bakarken, erkek ‘Hadi anlat,’ dedi. Kadın, “Neyi anlatayım” diye sordu.

‘Beyaz düşleri.’

‘Kara midyelerin içindeki beyaz düşleri,’ dedi kadın.

Erkeğin elleri yara içinde kaldı, bulmak için daldığında

kara midyelerin içinde beyaz düşleri”

Ayşegül S. Nesin’e çıktığı bu yolda, ayak izlerini bırakmasını dileriz sevgili okur. Balonların, adaların, renklerin ve umudun hikâyelerini anlatmaya devam etmesini…

Dağhan Dönmez – edebiyathaber.net (23 Mart 2020)

Yorum yapın