Öykü: Ağızım ben | Zeliha Tamer Uçar

Kızım, orta sehpanın üzerine terlik, tarak ve kepçeyi yan yana dizdi. Annemin önüne geldi, devler ülkesinde ezilmekten korkan bir cüceydi aramızda. Peltek bir dille “evciiiik” dedi. Dört çocuk büyüttüğü halde kızımın dilini hiç sökememiş, sökmek için teşebbüs bile etmemiş annem saf bir devden farksız, anlamaz gözlerle yüzüme baktı. -Torunun seninle evcilik oynamak istiyor. Annem “Terlik, … Read more

Öykü: Genç Meryem’in acıları | Hilal Sevindik

“Kolay elde edilmiş bir saadet mi yoksa insanı yücelten ıstırap mı daha iyidir?” F. Dostoyevsky Bir ayna daha almak için arka sokaktaki züccaciyeye gittim, bu sefer dükkandaki en büyük boy aynasını istediğimi söyledim. Gereksiz bir samimiyetle ağzını yaya yaya konuşan satıcı kız “Abla yine görmeden mi alacaan?” diye sordu. Seçmem zor olmadı, zaten o boyda … Read more

Fahrenheit 451’in gayri resmi bir devam kitabı gibi

Walter Tevis’in “Alaycı Kuş” adlı romanı, Cihan Karamancı çevirisiyle İthaki Yayınları tarafından yayımlandı. Tanıtım bülteninden Vezir Gambiti ve Dünya’ya Düşen Adam’ın yazarı Walter Tevis’ten Fahrenheit 451, Cesur Yeni Dünya ve 1984 geleneğinde, çarpıcı bir distopya! Nebula En İyi Roman Ödülü Adayı “NEW YORK ÂDETA BİR MEZARLIK. EMPIRE STATE BİNASI DA ONUN MEZAR TAŞI.” Walter Tevis, bilimkurgunun özünü çok iyi kavramış, çağının hem en … Read more

Öykü: Lav | Ilgın Yıldız

Acı çekmeye gelince, acı çekmek öğrenilmez. Yalnız, evvela alışırız. Bir alışkanlık söz konusudur … sancı kandırılır, tahammül edilebilir hale getirilir. Öyle ya da böyle yatıştıramayacağımız bir sancı olduğunu sanmıyorum. Vladimir Jankelevitch Varlığı yokluğu bir hayatım, bir bebeğinki gibi muğlak bir yığıntı, arada bir odağıma giren parlak ve cazip nesnelerle hareketlenen yavan bir şeydi. Art arda … Read more

Öykü: Döşeme | Menekşe Ercan Pekel

Rengi dönmüş yer bezini su dolu kovaya daldırıp çıkardı Nuray Hanım.   Son gücüyle çevirip sıktı, yere attı.  Elleriyle dizleri üzerine eğildi, oturma odasının ahşap döşemelerini silmeye devam etti.  Burnunun ucundan ter damlıyordu.  Hışımla söylendi:    “Halime bak!  Altmış beş yaşıma geldim, hâlâ temizlik yapayım diye yerlerde sürünüyorum.  Ömrü hayatımda bir kere gündelikçi girmedi şu evime, bir … Read more

Öykü: Emektar | Yusuf Uzunyol

Saman sarısı zarfın üzerinde, büyük harflerle İHTARNAME yazıyordu; elleri titreyerek açtı. “Bankamızdan kullanmış olduğunuz krediyi, işlemiş faizi ile birlikte, en geç bir ay içinde kapatmanız gerekmektedir. Aksi takdirde…” Yüzü palyaço suratı gibi bembeyaz oldu. Tavandaki kristal avize salıncak gibi sallandı. Eşyalar, güneşin çevresinde tur atan gezegenler gibi dönmeye, duvarlar dört yandan bir el tarafından itiliyormuşçasına … Read more

Öykü: Meçhulden Gelen | Doğan Görmez

Adam, eski günlerin alışkanlığıyla ceplerini yokladı ama anahtarı bulamadı. Bunun ne denli saçma olduğunu kavrayınca da güldü kendine. Birkaç saniye sonra yatak odasının kapısındaydı. Odanın kapısı aralıktı. Adam, yatak odasına girdi. Kadın uyuyordu. Kadının kızıl saçları yastığın üzerinde karmakarışıktı. Pijamasından sıyrılan ince bilekleri yataktan aşağı sarkmıştı. Ağzı hafif aralıktı, burnundan düzenli ve kısık soluma sesi … Read more

Öykü: Baston | A. Çiğdem Özerdoğan

Topal değildi ama baston kullanıyordu. Kuru bir meşe dalına benzeyen upuzun, incecik vücuduyla uyum içindeydi bastonu. Öyle ki, uzaktan göründüğünde, kollarından birinin, bilekten sonra hastalıklı bir şekilde incelerek yere kadar uzamış olduğu izlenimi bırakıyordu. Sopayla eli arasında organik bir bağ vardı sanki. Onunla dokunurdu ilgi alanına giren her şeye. Canlı-cansız, rütbeli-rütbesiz fark etmezdi. Kimi zaman … Read more

Öykü: Kayıp | Naki Selmanpakoğlu

Patlayan mayın paramparça etti karanlığı,  toprak gümbürtüyle sarsıldı, bir anda parlayan ışık yerin bağrını göğe fırlattı. Tozun, toprağın ve mayının o kekremsi kokusu yayıldı ortalığa. Temmuz sıcağı geceyi bile boğuyordu, ne rüzgâr ne de ay vardı. Karanlıktı her yan, gözlerini kaldırıp bakamıyordu, bilinci yarı bulanıktı. Cayırtıların ardı arkası kesilmiyor, inlemeler, toz-toprak, kavurucu sıcak ve kan … Read more

Öykü: Gözlerinin içi gülüyordu | Yusuf Uzunyol

 Ben, hayatı, özgürlüğü seven çoğu insan gibi yaşamanın bir hak olduğuna, ama bir mecburiyet olmadığına inanıyorum. -Ramon Sampedro     Kemal Hoca her sabah programlanmış bir robot gibi aynı saatte uyanırdı. Hastalığından ve bakım evinden nefret etse de, iki yıldır kucak kucağa uyudukları küçük odasını seviyordu. Pencerenin ardında kiminik bir koruluğu andıran bahçenin manzarasıyla, yatağının karşısındaki … Read more

Wolfgang Borchert ve “Ama Fareler Uyurlar Geceleyin” | Naki Selmanpakoğlu

Tüm bunlar olacak, yarın, yarın belki, belki hemen bu gece, belki bu gece, eğer-eğer-eğer siz. Hayır demezseniz!…”  1947 yılı sonbaharındayız. Basel’de küçük bir Katolik hastanesinin odasında son dünya savaşının kurbanlarından birisi yatıyor: Wolfgang Borchert. Yirminci yüzyılın önemli yazarlarından; yazıları gibi yaşamı da trajik. Henüz yirmi altı yaşında. Ölmek üzere, oysa ölmek için hiç de adil … Read more

Cypher fütürist sanatı İstanbul’a getirdi

Mimar Güvenç Özel’in fiziksel ve dijital dünyalar arasında köprü kuran robotik enstalasyonu Cypher, TİM tarafından düzenlenen Türkiye İnovasyon Haftası kapsamında sergilenmek üzere Los Angeles’tan İstanbul’a getirildi. DHL Express’in lojistik alanındaki uzmanlığıyla gerçekleştirilen yolculuğun ardından İstanbul’da teknoloji ve sanat meraklılarıyla buluşan eser yoğun ilgi gördü. Lojistikteki başarısının sırrı olan detaylardaki mükemmeliyetçi yaklaşımı sanat dünyasıyla ortak payda … Read more