Yevgeni Zamyatin’in “Biz” romanı üstüne ya da prangalı “Bizler” | Sedat Sezgin

Sanırım şu soru birçok kişinin de aklına gelmiştir, en azından Müslüman coğrafyasında yaşıyorsan ve ömrünün belli bir döneminde ufakta olsa inancın köşesinden-kıyısından sorgulamalara başlamışsan: “Cennetteki Âdem ve Havva iki tutsak değiller miydi?” Evet, cennette sahip olmak istedikleri her şeye sahiplerdi; istediğin kadar avarelik, gez toz ve bolca saçmalama hakkı gibi. Bolca seks diye de ekleyecektim … Read more

Sedat Sezgin: “Yazarak, belki daha çok okuyarak evreni ve varoluş nedenimi anlamaya çalışıyorum.”

Sedat Sezgin’le edebiyat ve kitapları hakkında konuştuk. Söyleşi: Gamze Soyvural Yayımlanmış kitaplarınız var, ancak biz okurlar sizi daha çok edebiyat yazılarınızla tanıdık. Bize kendinizden bahseder misiniz? Kendimden nasıl bahsedeceğimi gerçekten de bilmiyorum, evet yayımlanmış öykü ve romanlarım var. Doğrusu edebiyat yazılarım, ben bunlara okuma biçimim diyorum, dışında romanlarım ve öykü kitaplarımla tanınmayı tercih ederim. Ancak … Read more

Cormac McCarthy’nin “Yol” romanı ya da umutsuzluk üstüne | Sedat Sezgin

Bizi hayatta tutan şey nedir? Tanrı mıdır? Buna hem evet hem de hayır diyebilecek insanlar vardır. Para mıdır peki? Çok fazla arzulandığında para da bir tür tanrıya dönüşebilir. Herhangi bir obje midir, neden sorulmasın, evimiz bile bir tür tapınağa dönüşebilir. Bizi hayatta tutan güç nedir? Hayat enerjimiz, hayat ışığımız tam da sönmüşken hem de. En … Read more

Mişima’nın “Yaz Ortasında Ölüm” adlı öyküsü üstüne | Sedat Sezgin

“Bizleri çıldırmaktan koruyan nedir? Yaşama gücü müdür? Egoizm midir? İnsanın sinsilikten sıyrılmasını sağlayan yegâne güç müdür? Yoksa, insanoğluna bireysel mutsuzluklardan başkası verilmemiş de, yaşamla ilgili en sert cezalar bireysel yaşam gücünün dayanma sınırlarına göre mi verilmektedir? Her şey birer sınavdan mı ibarettir? Fakat yalnızca anlayıştaki kırılmalar bu bireysel mutsuzluk içerisinde sık sık anlamayı imkansızlaştıran hayaller … Read more

Kosinski’nin Boyalı Kuş’u üstüne ya da sincabın suçu neydi? | Sedat Sezgin

Nazilerin dünyayı avuçlarına almak istedikleri bir dönemde geçer Kosinski’nin Boyalı Kuş yapıtı. Yahudiler, Çingeneler kıyımdan kaçışıp dururlar, saklanacak delik ararlar.  Simon altı yaşındadır, anne babası savaştan sağ çıkması umuduyla onu kendilerinden uzaklaştırmışlardır, ancak kıyım bazıları için artık her yerdedir ve Simon’un bundan yara almadan çıkması neredeyse imkânsızdır. Yine de Boyalı Kuş’un savaş üstüne yazılmış bir … Read more

Singer’in Meşuga’sı ya da yaşamın arzusu üstüne | Sedat Sezgin

Ölümle yüz yüze gelmiş insanlar hayata bir daha asla eskisi gibi bakmazlar, bakamazlar, hele bu süre anın dışına taşmışsa; elbette bu dipsiz girdabın büyüsüne kapılıp batabilecekleri gibi hayata hiç görülmedik bir arzuyla sıkı sıkıya tutunmaya da çalışabilirler. Kapkaranlık dünyalarına küçücük delikten sızan bir ışık ya da ellerine artık her ne geçtiyse…Dostoyevski ölümle burun buruna geldi, … Read more

Andrey Platonov’un “Can”ı ya da bedenin zihne direnmesi üstüne | Sedat Sezgin

Bizi hayatta tutan güç sevgidir, sevme ve sevilme arzusudur, kimsenin buna karşı çıkacağını sanmıyorum. Bu kaynaklarımızı tükettiğimizde ya da kaybettiğimizde, acımızı unutmaya veya inkâr etmeye ne kadar çabalasak da bedenimiz buna karşı çıkar, arzusunu bir şekilde belli ederek sonuna kadar direnir. Andrey Platonov açlığı ve çaresizliği çokça yazmış bir yazar, muhtemeldir ki kendisinden de epeyce … Read more

Harold Pinter’ın “Ay Işığı” üstüne ya da ölümün soğuk gözleri | Sedat Sezgin

Ölüm acıdır, ama ölümle göz göze gelmek daha da acıdır, en azından bilincimiz için böyledir, onu olduğu gibi kabul etmek kolay değildir, bir gözümüz daima yaşama arzuyla bakar. Andy yatalaktır, ölümün ona doğru hızla koştuğunu artık fark edebiliyordur. Hırçındır, öfkelidir, içi özlem doludur, biraz da umursamazdır ya da umursamaz biriymiş gibi görünmek istiyordur. Elli yaşlarındadır, … Read more

Bohumil Hrabal’in “Gürültülü Yalnızlık” romanı ya da kitap tapıcısı | Sedat Sezgin

“Gökler insancıl değil, ne üstümdeki ne altımdaki ne de içimdeki yaşam öyle.” Çek yazar Bohumil Hrabal’ın Gürültülü Yalnızlık romanının kahramanı Hanta’nın ağzından dökülen bu söz akla doğal olarak “İnsancıl olan nedir?” sorusunu getirebilir. Gerçi yapıtta mesafe kat ederken vardığımız bu sayfada artık Hanta’nın bu konudaki görüşünü tamı tamına olmasa da ne demek istediğiyle ilgili fikir … Read more

Marcus’un öfkesi ya da Philip Roth’un küçük şakası | Sedat Sezgin

Marcus’un iç sesi: “Yaşam pınarının tadını çıkar! Gençsin, neşelisin ve coşku dolusun!” diyordu. Ancak baba, okul, arkadaş, din ve içinde nefes aldığı toplumun tamamı buna güçlü bir dirençle aksini savunarak karşılık veriyordu. Okuduğu üniversitenin erkek öğrenci dekanı yurttaki odalarını sıklıkla değiştirmesinin nedenini öğrenmek için Marcus’u yanına çağırır. Bir ruhban okulu olarak eğitim vermeye başlayan Winesburg, … Read more

Jon Fosse’nin “Sabahtan Akşama” adlı romanı ya da “insanın küçük evreni” | Sedat Sezgin

Sahiden de hayat denildiği kadar karmaşık mıdır? Dün de dünden önceki gün de benzer veya biliniyor ise nedir bu hayatla ilgili alıp veremediğimiz? Olup biten her şey gözümüzün önünde gerçekleşmiyor mu? Gelecek hiç var olmadığına göre (belki de geleceğe dair sadece umut ve kaygı vardır) şimdiyle yetinmek zorunda değil miyiz ve devamında gelen başka bir … Read more

Peter Stamm’ın “Yedi Yıl” adlı romanı ya da “Kim daha mutlu?” | Sedat Sezgin

Aslında belki de sorulmaması gereken bir sorudur bu: Kim daha mutlu? Ancak ister her sabah dükkânını açan bir esnaf olalım, ister hafta içi belirli mesai saatlerde kamuda çalışan bir memur veya ister tüm zamanını seyahat ederek ya da okuyarak geçiren şanslı biri olalım yine de itiraf edelim ki arada sırada bu soruyu sorarken kendimizi yakalarız: … Read more