Doğanın kalbine dönüşün romanı: Doppler | Sedat Sezgin

Başarı ve satın alma temeli üstüne kurulu yaşam şeklimiz bir gün bizi çıldırmanın eşiğine getirmeyecek mi? Ya da basit bir uyaran bile olsa bizi, yani insanı, kendi doğasını tanımaya veya özüne dönmeyi eninde sonunda sağlamayacak mı? Kapitalizmin her alanına hükmettiği hayatımız buna daha ne kadar dayanabilecek, daha doğrusu bir gün “Dur!” demeyecek mi? Erlend Loe’nin … Read more

Yalnızlık dehşettir ya da Oe’nin “Delilikten Kurtar Bizi” öyküsü | Sedat Sezgin

“İnsan yaşamı, karanlıklardan çıkarak bir süre bir mum ışığı çevresinde toplandıktan sonra, herkesin kendi karanlıklarına dönüp yok olmasından ibarettir.” Kenzaburo Oe kendi yaşantısından beslenerek hikâyeler kurgulayan bir yazar. Oğluyla olan ilişkisinin izleri birçok yapıtında bariz şekilde görülebilir. Fakat ben bunlardan bahsetmeyeceğim, “Kurbanı Beslemek” kitabında yer alan Delilikten Kurtar Bizi adlı öyküsünde beni özellikle ilgilendiren kısım: … Read more

Hafıza acı bir fotoğraftır belki de: Poe’nun “Kalabalıkların Adamı” öyküsü | Sedat Sezgin

Hemşire: “Ah canım benim, gördün mü, ne kadar tatlıydı küçük kız. Birazdan parmağı ampute[1] edilecek, kapının arasına sıkışmış, dikmişler tutmamış.” Yanındaki hemşire: “Hayır görmedim, peşinden giderek hafızama acı bir fotoğraf daha eklemek istediğimden de emin değilim.” Hastanenin Plastik Cerrahi Kliniği’ndeki koridordayım, bir arkadaşın yüzündeki benleri aldırmak için ordayız, ona refakat ediyorum, böyle basit bir işleme … Read more

Birini sevmeye zorlamanın dayanılmaz ağırlığı: Beyaz Kalp | Sedat Sezgin

Biri sevmeye zorlanabilir mi? Ya da birileri…  “İnsanlar arasındaki herhangi bir ilişki her zaman bir sorunlar yumağıdır, karşı koymalar, saldırılar ve küçük düşürmeler.” Juan, İngiliz bürokratın sözlerini İspanyol bürokrata tercüme ederken okur olarak bizler de bu sözlerin muhatabı ya da dinleyicisi oluruz. Devam eder: “Herkes herkesi bir şeylere zorlar, istemedikleri şeylere değil, daha çok isteyip … Read more

Curley’in karısı ya da namı diğer: Sürtük | Sedat Sezgin

John Steinbeck’in hangi yapıtını okursak okuyalım doğadan ayrı olmadığımızı, aksine bir parçası olduğumuzu ve bu doğanın içinde yaşadığımızı üstüne basa basa anımsatır, hatta bağırır. Ancak bu doğayla bütünleşerek, onu her yönüyle görerek (kabul ederek demiyorum) var olabileceğimizi, umutsuzluktan kurtulabileceğimizi fısıldar.  Doğa belki görünen kısmıyla acımasızdır bazen, av avcı ilişkisi hiç de az şiddet içermez sonuçta, … Read more

Antal Szerb, Yolcu ve Ayışığı | Sedat Sezgin

Mihály ve Erzsi balayını geçirmek için İtalya’ya trenle seyahat ederler. Yolda Mihály kahve içmek için bir durakta iner, kahvesini içer ve birden trenin hareket etiğini fark eder. Koşarak son vagonun kapı koluna tutunur, ilk durakta karısının olduğu vagona gitmeye karar verir, ne de olsa bu eski model trenlerde vagonlar arasında yolcular için gidiş geliş bağlantıları … Read more

“Bedenlerin Göçü” vesilesiyle roman üstüne birkaç söz | Sedat Sezgin

On dokuzuncu yüzyıl, görünen ve hatta görünmeyen neredeyse her şeyi sözcüklerle uzun uzun betimlemeye çalışan romanların yazıldığı bir çağdı. Her şey sanki daha çok uzaktı, yoksa tersi miydi; sokaklar, parklar, evler, odalar, yatak odaları, çiçekler, saçlar, gözler… Uzağa ve ulaşılmazlığa rağmen hisler daha mı yoğundu o zamanlar, muhtemelen, ama bu ayrı bir konu. Elimizdeki en … Read more

İnsan doğasının bir kusuru: Açgözlülük | Sedat Sezgin

Açgözlülük insan doğasının sahip olduğu en uslanmaz dürtülerden biridir hiç kuşkusuz. Birçok dinde ve birçok düşünme sisteminde insanın bu doymaz yönüne vurgu yapılmış ve taşmaması için bir şekilde önlemler alınmaya çalışılmıştır. Açgözlülük edebiyata, sinemaya ve hatta müzik, resim gibi sanat dallarına da konu olmuştur. O kadar geniş bir yelpazedir ki açgözlülük, neyle uğraşırsak uğraşalım bir … Read more

Atlas’ın yükü mü, peki ya kendi yükümüz? | Sedat Sezgin

Tanrıların olduğu bir yerde özgür olunabilir mi? Antik çağların güçlü tanrılarının yerini bu gün neler ve kimler aldı? Tüm yetkileri eline almış diktatörler mi, ya da diktatörler gibi tüm yetkileri eline almaya çalışan devlet başkanları mı, valiler, siyasetçiler ya da siyasetçileri parmağında oynatan milyarderler mi? Sahi, antik çağların tanrıları nereye uçup gittiler, nereye kayboldular? İnsanlar … Read more

Alejandro Zambra, anlatma ve kurgulama | Sedat Sezgin

1975 Şili doğumlu Alejandro Zambra erken yaşta iyi edebiyat okurlarının dikkatini çekebilmiş ve genç yaşta kitapları başka dillere çevrilmiş şanslı yazardan biri herhalde ve onun şanslı okurlarından biri de benim. Dünyada ne olup bittiğiyle de ilgilenen, son zamanlarda çok uzak coğrafyalarda da nelerin yazılıp kurgulandığı merak eden birçok okur var. Ve bu okurların bariz bir … Read more

“Kader”: Ulusal kimlik duvarına çarpan bireylerin dramının romanı | Sedat Sezgin

İtiraf bir kültürdür ya da bir kültürün sonucudur. Batı toplumlarında kiliselerin günah çıkarma kabinlerinde ortaya çıkmıştır itiraf, ya da öyle değilse bile en büyük gelişimini buradan sağlamıştır. Doğu kültüründe (Müslümanların çoğunlukta olduğu yerleri kast ediyorum) ise itiraf yoktur, varsa bile nadirdir, ya da istenilen biçimde itiraf olamamıştır. Hatta gizlilik daha fazla teşvik edilmiştir; günah günahı … Read more

Malina, acının bilincine varışın romanı | Sedat Sezgin

Savaş bir kişinin çocukluk yıllarına denk gelmişse acıdır, savaş bir kişinin gençlik yıllarına gelmişse de benzer acı olması muhtemeldir. Acıyı, ya da masum çocukluk ile taptaze gençlik yıllarındaki kişinin yaşadıklarını ya da yaşayacaklarını yarıştıracak değilim, zaten bu benim ilgili alanım da değil, psikologlar ne güne duruyor. Ama şu da gerçek ki savaşı yaşamış birine, kalan … Read more