
Vapur iskeleye yaklaşırken pencereye yaslanmıştım. Burnuma yosun kokusu geldi; hafifçe deniz çarptı içeri, tuzu hissettim dilimin ucunda. Yanımda yaşlı bir adam oturuyordu, dizlerinin üstünde gazete. Okumuyordu. Gözleri bir martının peşine takılmış gibiydi.
“Her sabah bu saatte aynı martı gelir,” dedi. “Bir lokma düşsün diye değil, sadece uçmak için.”
Bir şey demedim. Martının özgürlüğünü kıskandım belki, belki de yaşlı adamın sabahlarını. Onun gibi yaşamak isterdim, martılarla konuşarak, dalgaların üzerine anlam serpiştirerek. Ama ben daha yeni uyanmış, kahvemi içememiş, işe geç kalmak üzere olan bir şehirliden fazlası değildim.
Vapur sallanarak yoluna devam etti. İçerideki insanlar sessizdi. Kimisi telefonuna gömülmüş, kimisi gözlerini cama dayamıştı. Yaşlı adam yeniden konuştu:
“Bir zamanlar ben de koşarak inerdim bu iskelede. Hep bir yere geç kalırdım. Oysa şimdi, geç kalacak yerim yok.”
Cebinden küçük, buruşuk bir kâğıt çıkardı. Üzerinde birkaç satır karalanmıştı. “Bu sabah yazdım,” dedi. “Unutmamak için. Bir kadının adı, bir caddenin ismi, bir balığın kokusu… Hepsi gidiyor insanın içinden, fark etmeden.”
Bir an sessizlik oldu. Martı hâlâ penceredeydi. Sonra uzaklaştı. Bir iki kanat darbesiyle gözden kayboldu. Yaşlı adam gözleriyle peşinden gitti.
Vapur iskeleye yanaştı. İnsanlar ayaklandı. Ayakta kalmış bir çocuğun cebinden şeker düştü yere. Kimse eğilmedi. Ben eğildim, şekeri alıp çocuğa verdim. Kadın gülümsedi, çocuğun elini tuttu.
İşte o an, içimde bir şey kıpırdadı. Belki bu kadar basitti: Bir martı, bir şeker, bir bakış. Bütün şiir, bütün hikâye buydu belki.
İnmeye hazırlanırken yaşlı adama baktım. Elini cebine sokup buruşturulmuş kâğıdı bana uzattı. “İstersen sen tamamla,” dedi. “Ben biraz yorgunum artık.”
Kâğıdı aldım, ceketimin cebine koydum. İnmeden önce dönüp ona baktım. Gülümsüyordu, ama gözlerinde belli belirsiz bir veda vardı.
“Bu şehri sevmek zor iştir evlat,” dedi. “Ama seversin sonunda. Çünkü başka yer yoktur. Ve başka biri olamazsın.”
İndim. Arkamdan bir martı sesi işittim. Başımı kaldırdım, o sabahki martıydı belki. Belki de başka bir martı. Ama uçuşu aynıydı.
edebiyathaber.net (24 Mayıs 2025)