“Şiir dilinde bulunan çok sayıdaki imgesel figürün tutarlı okumasını -doğru okumasını değil- yönlendirebilecek az sayıda yapısal tipoloji ortaya konulabildiği takdirde bunun, hem poetik metinler üstüne yapılacak çalışmalar için önsel pragmatik kazanımlar sağlayacağı hem de -eğer varsa ya da mümkünse- şiirbilim için olası olası entelektüel ve kuramsal sonuçlar doğuracağı muhakkaktır.” Oktay Yivli
Son yıllarda şiirin kuramsal yönü ve poetikası üzerine kaleme alınan eserlerde, hem telif hem de çeviri alanında nitelikli bir artış gözlemlenmektedir. Bu durum, edebiyat dünyasında hem sevindirici hem de düşündürücü bir tabloyu ortaya koymaktadır. Sevindiricidir, çünkü bu eserler, yalnızca “şiir yazıyorum” diyen amatörleri değil, aynı zamanda gerçekten şair olanları da kapsamaktadır. Bu yayınlar, şairlere yazdıklarını değerlendirme, eserlerinin niteliğini sorgulama ve kendi üretimlerini eleştirel bir gözle yeniden gözden geçirme imkânı sunmaktadır. Dahası, bu tür eserler şiir dünyasına katkıda bulunma, hatta yeni bir şiir anlayışı inşa etme yolunda önemli bir işlev üstlenmektedir. Ancak düşündürücü bir yön de vardır: Gelişen ve değişen çağların şiir anlayışlarına özgün bakış açıları kazandırma ve şiiri eleştirel bir perspektifle inceleme gerekliliği, hâlâ birçok açıdan eksiklikler olduğu bilinmektedir.
Her şairin öncelikle kendi şiiri üzerine, ardından şiir sanatı üzerine düşünmesi gerektiği fikri, bu bağlamda önemini korumaktadır.
Edebiyat ve şiir üzerine yazılan yazılar yıllardır olduğu gibi bugün de devam etmektedir. Bu yazıların bazıları, daha sonra derlenerek kitap formunda okuyucuyla buluşmaktadır. Bu alandaki örnekler giderek çoğalmaktadır. Ancak bir ironi olarak, şiir üzerine artan kuramsal çalışmalar ve tartışmalara rağmen, şiirimizin ne kadar gelişme kaydettiği konusunda net bir görüş birliği yoktur. Şunu da unutmamak gerekir ki bu yazıların hiçbir katkı sağlamadığı yönündeki bir değerlendirme de haksız olur. Zira bu eserler, yeni şiir ufuklarının doğmasına, şiir çözümlemelerinin zenginleşmesine ve şiir kuramlarının daha geniş bir perspektifle ele alınmasına fırsat vermektedir.
Gözlemlerime ve son yıllardaki edebiyat üretimine baktığımda, şiir düşüncesi üzerine yazılan telif eserlerin yanı sıra çeviri kitaplarda da belirgin bir artış görülmektedir. İlk akla gelenlerden bazıları Doğan Aksan’ın Şiir Dili ve Türk Şiir Dili, Özdemir İnce’nin Şiir ve Gerçeklik ve Tabula Rasa adlı eserleri, Mehmet Yalçın’ın iki ciltlik Şiirin Ortak Paydası: Şiir Bilimine Giriş I ve II gibi değerli çalışmalardır. Bu yazıda, bu eserlerden bahsetmeyeceğim elbette. Ancak 2024 yılının son ayında yayımlanan Oktay Yivli’nin Eksik Poetika: Türk Şiiri Üzerine Eleştirel Okumalar(*) adlı eserine özel bir yer ayırmak istiyorum.
Şair, yazar ve akademisyen kimliğini birlikte taşıyan Oktay Yivli, edebiyat sahnesinde uzun yıllardır varlığını sürdüren önemli bir isimdir. Kitabında da aktardığı gibi edebiyat öğretmenliğinden üniversiteye geçen, Ahmet Muhip Dıranas’ın Şiiri teziyle yüksek lisansını, Alev Alatlı’nın Romancılığı teziyle doktorasını tamamlayan bir akademisyen. Birçok edebiyat dergisinde şiir, deneme ve makaleleri yayınlanmış. Aynı zamanda Genç Esintiler, İlkyaz ve Edebiyat Güncesi edebiyat dergilerinin kuruculuğunu ve yayın yönetmenliğini yapmış, yirmiden fazla esere imza atmış çok üretken bir yazar. Dikkatli bir şekilde incelendiğinde görülüyor ki Yivli, yaşamında biriktirdiği deneyimlerini Eksik Poetika‘da da etkili bir şekilde okura sunma çabasını gösteriyor.
Kitap, giriş kısmından sonra on sekiz ana bölümden oluşmaktadır. Yivli, diğer bölümlerde de adı geçen Nâzım Hikmet, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Muhip Dıranas, Ziya Osman Saba ve Cahit Sıtkı Tarancı gibi şairleri üçüncü bölümde bağımsız bir şekilde ele almıştır. Bu yapı, kitabın derinlikli bir eleştirel analiz sunduğunu göstermektedir.
Yivli’nin eserinde “eksik” sıfatını kullanması tesadüfi değildir. Bu adlandırma, Fransız filozof Jacques Derrida’nın “metin her zaman bir eksiklik taşır” fikrini hatırlatır. Bir metin, ne kadar incelenirse incelensin, nihai ve kesin bir anlamın bulunamayacağını savunan bu yaklaşım, Yivli’nin şiir analizlerine de rehberlik etmektedir. Ona göre her şiir okuması ya da eleştirisi, kaçınılmaz olarak bir eksiklik taşır. Dolayısıyla şiire yönelik eleştirilerin kendisi de sürekli bir arayışın parçasıdır ve bu, şiir sanatının sonsuz doğasına da uygundur. Yazarın bu bakış açısıyla şiire, şiir eleştirisine ve şiir düşüncesine dair özgün bir yaklaşım sergilediği, aynı zamanda da okuru eleştirel bir farkındalığa davet ettiği söylenebilir.
Oktay Yivli’nin bu eseri, 1992 yılından günümüze dek süregelen özenli bir çalışmanın ürünü olarak okuyucuyla buluşmaktadır. Kitap, yazarın yıllara yayılan birikimini, sabrını ve şiir düşüncesine duyduğu derin ilgiyi etkileyici bir şekilde ortaya koymaktadır. Yivli, eseri oluştururken daha önce kaleme aldığı bazı yazılarından da yararlanmış ve bunları yeniden düzenleyerek bütüncül bir yapı oluşturmayı başarmıştır. Her ne kadar bu yöntem, bazı bölümlerde küçük tekrarlara yol açsa da, eser genel itibarıyla tutarlı ve akıcı bir yapıya sahiptir. Özellikle Ahmet Muhip Dıranas ve Ziya Osman Saba gibi şairlere ayrılan bölümlerde bu tür tekrarlar dikkat çekmektedir. Ancak bu durum, kitabın değerini düşüren bir eksiklik olarak değil, yazarın eleştirel yaklaşımının kapsamlılığını yansıtan bir özellik olarak değerlendirilebilir.
Kitabın bütün bölümlerinde şiirleri üzerinde düşünülen veya şiirlerine eleştiri getirilen şairler arasında N. Fazıl, Tanpınar, Dıranas, Ziya Osman, Cahit Sıtkı, Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Nazım Hikmet, Orhan Veli, Melih Cevdet, Attila İlhan, Metin Eloğlu, İlhan Berk, Özdemir Asaf, Haydar Ergülen, Küçük İskender ve Hüseyin Çiftçi’nin şiirleri konu edilmiştir. Ayrıca “Garip Hareketi”, “ikinci yeni” anlayışı içinde de şiir düşüncesine yer verilmiştir. Bazen bu şairler şiirlerinde işlediği izlekler bakımından karşılaştırmalara tutulmuştur. Örneğin Saba, Tarancı, Fazıl şiirlerinde doğa, ev, bulut, kent ve benzeri izlekler açısından karşılaştırılmıştır. Ayrıca yazar, Necip Fazıl ve Cahit Sıtkı şiirinde ölüm izleğiyle ilintili olarak saptanan ölüm sonrası deneyiminin Tanpınar şiirinde de bulunduğunu vurgular.
Yivli, karşılaştırmalarını yaparken akademik bir anlayışla yaklaşsa da, değerlendirmelerini yavanlıktan, kuruluktan ve bazı kuramsal yaklaşımların kaçınılmaz olan soğuk ve resmi anlatımından uzak tutmayı başarmıştır. Onun üslubu, akıcı ve ilgi çekicidir. Örneğin, Yahya Kemal’in şiirlerini ele alırken, onun şiirinde coğrafya ve coğrafi mekanların nasıl yer bulduğunu, bunu şiirsel ve akıcı bir anlatımla dile getirir. Yahya Kemal’in geniş uzam düşüncesine karşılık Haşim’in pek çok şiirinde bu düşüncenin yer almadığını; yıldız, ay ve su gibi unsurların Haşim’in şiirinde daha baskın olduğunu vurgular. Yivli, Haşim’in şiirlerini; açıklık-kapalılık, belirsizlik, anlam ve konu gibi unsurların yanı sıra, öz şiir-düz yazı şiir karşıtlığı ve şiirde iletişim kavramları üzerinden inceleyerek detaylı bir analiz sunar.
Dıranas’ın şiirinde “kadın ve aşk”, Nazım’ın şiirinde “tren” unsurları irdelenmiştir. Ayrıca tren uzamının yazınsal yapıta eklediği imkanlar, saptanan avantajlar örnekler üzerinden betimlenip tartışılmıştır. Yivli, hececilerin ikinci kuşağı üzerinde etkisi olduğunu söylediği N. Fazıl’ın şiirlerini yirmili yıllar ve otuzlardan sonra diye ayırarak irdeler.
Şiir veya Türk Şiiri üzerine eleştirel okuma yapmak isteyenler için kitabın “Metaforların Yorumlanması Sorunu” başlığını taşıyan onuncu bölümünde şiirsel imgeleri, metaforları yorumlamaya çalışacaklar için önemli sekiz ilke somut örneklerle açıklanmış, ayrıca yenilerinin eklenebileceği de vurgulanmıştır. Bu bölüm okura eleştirel şiir düşünce pratiği kazandıracak önemli ipuçları da vermektedir.
Kitap, şiir değerlendirmelerinde uyguladığı farklı yöntem açısından özgün bir eserdir. Yazarın ifadesiyle edebiyat tarihinin bakış açısından ziyade yazınsal eleştirinin ve daha az olmak üzere edebiyat kuramının perspektifiyle ele alınmıştır. Şairlerin şiirleri değerlendirilirken de metin merkezli yaklaşımlar kullanılmıştır.
Sonuç olarak, Oktay Yivli’nin Eksik Poetika’sı, şiir düşüncesi üzerine düşünen herkes için önemli bir eserdir. Yivli’nin çalışması, şiir eleştirisi geleneğine önemli bir katkı sağlarken, şiir sanatının kuramsal düşünceyle birlikte değerlendirilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor. Eser, şairlerin kendi yazdıkları üzerine düşünmelerine ve şiirin geleceğine dair umut verici bir bilinç oluşturmaya vesile olacak nitelikte bir çalışmadır. Kitap, şiirin sadece bir sanat dalı değil, aynı zamanda bir düşünce alanı olarak da ele alınması gerektiğini bir kez daha hatırlatmaktadır. Şiir üzerine artan ilgi ve bu alandaki değerli çalışmalar, şiir sanatının geleceği adına umut vericidir. Yivli’nin de işaret ettiği gibi “ Eksik Poetika, kendinden önce yapılmış ve kendinden sonra yapılacak şiir eleştirisi çalışmalarının bir yanında, alçakgönüllü bir katkı olarak kabul edilmeyi bekleyecektir.” Kitabı okuyanlar yazarın bu beklentisinde ne kadar haklı olduğunu göreceklerdir.
(*) Oktay Yivli. Eksik Poetika: Türk Şiiri Üzerine Eleştirel Okumalar. Günce Yayınları Aralık-2024