Nilüfer Benal’in “Unutulan” adlı romanına kısa bir bakış | Ayşe Korkmaz

Mayıs 5, 2021

Nilüfer Benal’in “Unutulan” adlı romanına kısa bir bakış | Ayşe Korkmaz

Unutulan, Nilüfer Benal’in Can Gazalcı editörlüğü ile yazdığı Edebiyatist tarafından basılmış bir ilk roman. Elimde bulunan, Kasım 2020 birinci baskısı. Kitap o kadar çok tuttu ki Şubat 2021’de ikinci baskı yapıldı. Kapakta fırça darbeleriyle eskitilmeye çalışılmış bir kadın portresi var. İyi seçilmiş kitap kapakları, dikkatli okuyuculara, içerikle ilgili çok önemli tüyolar verebilir. Gerçekten de Unutulan, bize geçmişle geleceğin iç içe girmiş öyküsünü anlatıyor. Geçmişi bilmeyen bugünün değerlendirmesini doğru bir şekilde yapamaz. Çünkü geçmişte yaşananlar, genlerimize atılan birer düğümdür. Karakterimizin en çapraşık halleri, bu düğümler sonucunda oluşur. Bilinçaltımızın derinlerinde yatan çaresizlik ve güvensizlik hisleri, kuşaktan kuşağa, bu düğümlerle aktarılır.

“Sultan’ın denizi motiflediği, Mebruke’nin toprağına kardığı, kendisinin dipsiz sulara terk ettiği güller geldi aklına… Sinirli adımlarla taş yolları ezerek ardına bakmadan uzaklaştı Rüya. Fatma babaannenin, Sultan anneannenin ezdiği taşları bir kez daha o ezdi.” (s.262)

Oyunbozan Bir Karakter Olarak Rüya

Unutulan romanında genç bir kadının atalarından devraldığı çaresizlik ve güvensizlikle, hayallerinden vazgeçme hikâyesi anlatılır. Romanın sondan bir önceki bölümüne Oyunbozan adının verilme nedeni de bu. Ana karakter Rüya, sevdiği adamdan ve hayallerinden vazgeçen bir oyunbozan olarak karşımıza çıkar.

Onu buna sürükleyen açmazlar, bir yolculuk sırasında geçirdiği kazayla başlar. Kaza yapan otobüsün içinde unutulur. Yolculuk sırasında tesadüfen yanına oturtulmuş bir adam tarafından kurtarılır. Hemen arkasından doğum hikâyesini hatırlar. Rüya doğum sırasında, annesinin kanaması yüzünden ikinci plana atılmış, unutulmuştur. Böylece romanın adı Unutulan olarak şekillenir. Kazadan kurtulup ikinci kez dünyaya gelişinin de unutuluşla başlaması, onda tuhaf bir kaybolmuşluk duygusuna sebep olur. Kurtarıcısı İzzet Bey aracılığı ile geçmişe gider. İzzet Bey ile Rüya’nın annesi Semra Hanım’ın aileleri arasında geçmişe dayanan bir bağ olduğu ortaya çıkar. Böylece Rüya’nın geçmişe yaptığı yolculuklar ve iç hesaplaşmaları başlar.

Bu yolculuklar Semra Hanım’ın babaannesi Fatma ve anneannesi Sultan’ın hayat hikâyeleri aracılığı ile gerçekleşir. Hikâyeler romanda dönüşümlü olarak anlatılır. İkisinde de çocuğunu bırakmış anne motifi yer alır. Bu durum Rüya’nın kafasını hepten karıştırır. “Utandığı neydi? Unutulmuş bir çocuğun ecdadı olmak mı?” (s.23) “Peki ya, evladını bırakmış bir anne nasıl affedilirdi?” (s.25)

Hikâyeler Fatma’nın mübadele sırasında çocuklarıyla birlikte Selanik’ten ayrılması ve Osman’ın Sultan’ı Mardin’den kaçırması sonucu birleşir. İki aile de Antalya’ya yerleşirler. Fatma’nın oğlu İzzet’le Sultan’ın kızı Mesude evlenir.

Sultan doğumundan bir gün önce, ahiri dünyaya göçerek zahiri dünyada torununa yer açar. Böylece Rüya, Sultan’ın son nefesi ile nefeslenir. Adı Rüya Sultan olur. Ama bu, Rüya’ya göre bir çeşit lanet anlamına gelir. “Diyorum ki İzzet Amca, neden Sultan anneannemin adını verdiler bana? Onun gibi hiç istenmeyeyim, sevilmeyeyim diye mi?” (s. 243)

Geçmişine yaptığı yolculuklar Rüya’yı, zamanla içinde kaybolacağı korkunç bir boşluğa iter. Sevgilisi Özgür ile arası bozulur. Daha önce aklından bile geçmeyen bir hayata savrulur. Okuyucuyu da kendisiyle birlikte bir bilinmeyenin içine çeker. Nefeslerimizi tutarak kitabın sonunda, büyük düğümün çözülmesini bekleriz. “Rüya Özgür’e dönecek mi?”

Unutulan Romanında Anlatıcı ve Bakış Açısı

Romanın tamamında üçüncü tekil şahıs, sınırlı anlatıcı kullanılır. Sınırlı anlatıcı, olayları, seçtiği kişinin bakış açısıyla anlatır. Yaşananları onun gözünden görür. Olay akışı içerisinde ne düşündüğünü ve ne hissettiğini bilir. Unutulan romanı, her bölümde farklı bir karakterin bakış açısıyla anlatılır. Bölüm değiştikte bakış açısı da değişir. Böylece, yaşanan olayları farklı bakış açılarından görerek gerçek bir değerlendirme yapmış oluruz. Tek bir kişinin bakış açısıyla yazılmış metinler bize bu olanağı vermez. Çünkü olaylara yalnızca o kişinin tarafından bakmamıza neden olur.

Mesela Osman’ın Sultan’ı ve Şeyhani’yi yanına alıp Antalya’ya gitmek için yola çıkışı Sultan’ın bakış açısından şöyle anlatılır: “Şeyhani’yi askerlerden birinin atına bindirdiler.

Sultan’ı kendi önüne bindirdi asker. Nazikçe başını kendisine çevirip alnından öptü, Sultan’a sarılarak dizginleri tuttu. Kulağına fısıldadı: Benim adım Osman. Deh!” (s.47) Aynı olay Şeyhani’nin bakış açısından anlatılırken biraz farklılaşır:  “Şeyhani’yi bekleyen askerlerden birinin atına bindirdiler. Sultan’ı kendi önüne bindirdi o zalim asker. Alnını öptü, Sultan’a sarılarak dizginleri tuttu. Ablasının kulağına eğilip söylediğini Şeyhani de duydu. Demek adı Osman’dı iblisin. (s.66)

Unutulan Romanında Bir Leitmotiv: Mavi Fular

Edebi eserlerde leitmotiv tekniği, anlamı güçlendirmek amacıyla kullanılır. Bunu bir müzik parçasının nakaratı gibi düşünebiliriz. Seçilen bir ifade kalıbı eserin tamamına yayılır. Unutulan romanında yazar, leitmotiv olarak mavi fuları seçer. Roman karakterleri, farklı kültürlere mensup olduğu için mavi fular, mavi yazma ya da mavi yaşmak olarak da çıkar karşımıza. Böylece yazar, kullandığı bu teknikle, hem ifadeyi güçlendirmiş, hem de kültür farklılıklarına dikkat çekmiş olur.

Mavi renk nostaljiktir. Bağlılığı sembolize eder. Bugünü ve gelecekteki her şeyi geçmişte yaşanan deneyimlere bağlar. Nilüfer Benal, mavi rengin bu özelliğini romanın tamamına yayar. Rüya’nın kaza yaptığı gün, boynunda mavi bir fular bulunur. İzzet, annesinden ayrı düştüğünde annesine ait mavi yazmayı onu bulana dek hiç bırakmaz. Sultan, kızı Nuriye’nin yokluğunda, ondan kalan mavi yaşmakla avunur. Romanın finali yine mavi fularla gerçekleşir.

“Şarkısı bittiğinde “Hoşça kal.” dedi önündeki seyircilerden birine doğru elini kaldırarak. Avucuna sıkıştırdığı mavi fuları o yöne doğru fırlattı. Ön sıradaki gençler, çığlıklar atarak fırlatılan şeyi kapma yarışına giriştiler. Zafer Nisan’ındı! Özgür sahneden, Rüya oturduğu koltuktan, hüzünle gülümseyerek bakakaldılar Nisan’a.” (s.273)

Romanda göze çarpan başka bir leitmotiv de “Rüyalardan gelmiş gibiydi.” cümlesi.Yazar bunu hem Rüya’yı, hem Fatma babaanneyi, hem de Sultan anneanneyi anlatırken kullanır. Böylece aralarındaki içsel bağa işaret etmiş olur.

Özetle Unutulan, bir ilk roman olmasına rağmen, gerek kurgusu ve teknik özellikleri, gerekse şiirsel diliyle başarılı bir çalışma. Nilüfer Benal’in sonraki kitaplarını heyecanla bekliyor olacağım.

Nilüfer Benal Hakkında:

1970 doğumlu. Lise öğrenimini Antalya Lisesi’nde, yükseköğrenimini Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Klinik Mikrobiyoloji alanında ihtisas yaptı. Edebiyatla ilgili çalışmalarını, hekimlik mesleği ile birlikte sürdürmekte. Edebiyatist, Son Gemi ve Altıyedi dergilerinde öyküleri yayımlandı.

Ayşe Korkmaz – edebiyathaber.net (5 Mayıs 2021)

Yorum yapın