
Stephen Baxter’ın Mickey 7 adlı romanı İthaki Yayınları tarafından yayımlandı.
Tanıtım bülteninden:
“Parazit”in Oscar ödüllü yönetmeni Bong Joon-ho’nun, Robert Pattinson’ın başrolünde yer aldığı heyecanla beklenen “Mickey 17” filmine ilham kaynağı olan “Mickey 7” şimdi Türkçede!
İngiliz bilimkurgu yazarı Stephen Baxter’ın, ““Andy Weir, tahtın sallanıyor!” dediği, Edward Ashton’un yazdığı 280 sayfalık roman İthaki Yayınları etiketiyle çıktı. The Wall Street Journal’ın, “Sürprizlerle dolu eğlenceli bir kitap” diye tanımladığı kitabı Türkçeye çeviren Burcu Denizci.
“Mickey 7”, bir “Harcanabilir”di: Buz gezegeni Niflheim’ı kolonileştirmek için gönderilen keşif ekibinin harcanabilir bir çalışanı. Eğer bir görev çok tehlikeliyse ona Mickey gidiyordu çünkü her öldüğünde, hafızasının büyük kısmını koruyarak yeni bir bedenle tekrar üretiliyordu. Altıncı ölümünün ardından Mickey 7, iş sözleşmesinin şartlarını ve neden bu iş pozisyonunun boş kaldığını çok iyi anlamıştı.
Oldukça rutin bir keşif görevinde Mickey 7 kaybolunca “yine” öldüğü varsayılmıştı. Ancak, yerli yaşam formlarının yardımıyla şaşırtıcı bir şekilde koloni üssüne geri döndüğünde işler biraz karışacaktı çünkü yeni bir klon, Mickey 8, onun yerine göreve başlamıştı.
Kolonide çift Harcanabilir olması kurallar gereği kabul edilemez bir durumdu ve eğer yakalanırlarsa, büyük ihtimalle geridönüşüm makinesine atılıp protein kaynağına dönüştürüleceklerdi.
Mickey 7, ikizini koloninin geri kalanından saklamak zorundaydı. Bu sırada Niflheim’daki yaşam giderek kötüleşmekteydi: Atmosfer insanlar için uygun değildi, yiyecek sıkıntısı baş göstermişti ve dünyalılaştırma çalışmaları iyi gitmiyordu. Üstelik gezegendeki türler yeni komşularına karşı giderek daha meraklı hâle gelmişti ve bu durum Komutan Marshall’ı birazcık endişelendiriyordu. Nasıl olduysa, kısa süre sonra insanlığın hayatta kalması Mickey 7’ye bağlı hâle gelecekti. Tabii, eğer sonsuza dek ölmekten kurtulabilirse.
“Mickey 7, kimlik üzerine düşündüren güçlü bir roman. İşte bu yüzden bilimkurgu okuyoruz! Şiddetle tavsiye edilir.” — Jonathan Maberry
Yazar hakkında:
“Three Days in April” ve “The End of Ordinary” adlı romanların yanı sıra, bir İtalyan sosis firmasının bülteninden Escape Pod, Analog ve Fireside Fiction dergilerine kadar çeşitli mecralarda yer alan kısa öykülerin yazarıdır. New York’un taşrasında, ormandaki bir kulübede (ormandaki o kulübe değil) eşi, değişen sayılardaki kızları ve Max adındaki sevimli köpeğiyle yaşıyor. Boş zamanlarında kanser araştırmaları yapmaktan, asık suratlı lisansüstü öğrencilerine kuantum fiziği öğretmekten ve bıçakla bir şeyler yontmaktan hoşlanıyor.
edebiyathaber.net (4 Mart 2025)