Deniz Yüce Başarır, Mey|Diageo’nun destekleriyle hazırladığı ve kadın yazarlarla sohbetlerden oluşan podcast serisi “Elim Kalem de Tutar Kadeh de”nin yeni bölümünde Sibel K. Türker’i ağırlıyor. Kadına yönelik şiddetin kol gezdiği günlerde, Cennette Gibiyim adlı son romanıyla konuya derin ve bilgece bir açıdan yaklaşan Türker öldüren, şiddet uygulayan erkekler için “Arkalarında yüzlerce yıllık destekler var bu erkeklerin, geleneksel anlamda…” diyor ve “Tuhaf bir kadın düşmanlığı var bu toplumda. Bu durumda yalnız olan, öldükten sonra bile suçlanan kadınlar oluyor,” diye ekliyor. “Elim Kalem de Tutar Kadeh de” serisinin bölümlerine başta Spotify, Apple Podcasts ve CastBox olmak üzere podcast dinlenebilen tüm kanallardan ulaşılabiliyor. İkinci sezondan itibaren sohbetlerin video kayıtları da Deniz Yüce Başarır’ın YouTube kanalında edebiyat meraklılarını bekliyor.

Neşenin isyanla, hüznün kahkahayla iç içe geçtiği şıkır şıkır sohbetlerden oluşan “Elim Kalem de Tutar Kadeh de” adlı podcast serisi, 21. yüzyılın sesini sayfalarına taşıyan üretken ve önemli yazarlarımızı daha yakından tanıtmayı amaçlıyor. Yayıncılık dünyasının deneyimli ismi Deniz Yüce Başarır’ın, kadın yazarlarımızı tatlı bir edebiyat muhabbeti için masasında ağırladığı seriyi dinlerken Türkiye’deki kadınların kalemlerinin sesi kadar, kahkaha, topuk ve kadeh sesleri de duyuluyor.
Deniz Yüce Başarır, “Elim Kalem de Tutar Kadeh de”nin yeni bölümünde yazar Sibel K. Türker’i ağırlıyor. Kadına yönelik şiddetin kol gezdiği günlerde, Cennette Gibiyim adlı son romanıyla konuya derin ve bilgece bir açıdan yaklaşan Türker, Başarır’ın sorularını yanıtlıyor. Yazarın ilk öykü kitabı Kalpyazan’dan başlayıp, bütün eserlerine ve bu eserlerde baskın olan kadınlık, yalnızlık, hayal kırıklığı, yoksulluk temalarına uğrayan, yazmanın ve okumanın hayatımızdaki anlamını sorgulayan bu kapsamlı söyleşide Başarır, Türker’in son romanından çarpıcı bir bölümü de dinleyenlerle paylaşıyor.
“Kaba şiddet her yerde”
“Ben hep kaba şiddeti anlattım. Olsun, gözlerine sokayım,” diyen Sibel K. Türker “Kaba şiddet, evet, her yerde. Dolmuşta, otobüste, yürürken, bakkalda, orada burada… Ağbin, teyze oğlun, kocan her neyse… Ben bu kaba şiddeti kaba kaba anlatayım dedim. Benim çıkış noktam buydu. Ama tabii şehirde çok ince kadın düşmanlıkları da görmüşüzdür hepimiz,” sözleriyle devam ediyor.
“Hayatı sevmek, bir kadın hastalığıdır”
Türker Hayatı Sevme Hastalığı adlı kitabından yola çıkarak “Hayatı sevmek, bir kadın hastalığıdır,” diyor ve bu görüşünü “Kendi çevremdeki kadınlara bakınca, bunun bir kadın hastalığı olduğunu düşündüm. Çünkü hepsinin başlarına çok kötü şeyler geliyordu ama hayata devam ediyorlardı. Gülüyorlardı tekrar. Hani Anka kuşu gibi küllerinden doğuyorlardı. Olsa olsa bu bir kadın hastalığı olur diye düşündüm,” sözleriyle açıklıyor. “Bir sonsuzluk arıyorsak biz, onu kadında buluruz. Eski kültürlerin Tanrıçalarında buluruz. Doğuran ve sonsuz döngüye sebep olan kadındır,” diyen yazar, edebiyat konusunda ise “Ben hikâyeleri de biraz böyle görüyorum. Edebiyat dişil bir şey, kelimelerden hikâyeler, hikâyelerden koca anlatılar doğuran. Sonra tekrar bozulan, tekrar doğuran, ölen ve dirilen bir şey olduğunu düşünüyorum,” yorumunu yapıyor.
edebiyathaber.net (17 Şubat 2025)