Mahalleden gelen fısıltılar | Serkan Parlak

Şubat 21, 2022

Mahalleden gelen fısıltılar | Serkan Parlak

Özlem Çadırcı’nın ilk öykü kitabı Birtakım Fısıltılar, Tara Kitap etiketiyle okurla buluştu. İletişim Fakültesi mezunu olan Özlem Çadırcı profesyonel iş yaşamının ardından yaratıcı yazarlık eğitimlerine devam etti. 2018 yılından itibaren ulusal televizyon kanallarının yanı sıra dijital platformlarda yayımlanan bazı dizilerin hikâye yazarlığı ve senaristliklerini yaptı.

“Birtakım Fısıltılar’ın sayfalarında tanışacağınız karakterler bütün bu soruların yanıtlarını Özdemir Asaf’ın Çağrışımlar şiirinden ilhamla yazılan öykülerde bulmaya çalışıyor.” Birtakım Fısıltılar’da birbiriyle ilişkili on bir öykü var. Öykülerin merkez karakterlerinden mahallenin sosyetik hanımefendisi Mukadder ile yarı yaşındaki yeni yetme bakkal çırağı Sinan; ilk öyküden başlayarak farklı olay, durum ve duygularla ilişkileri üzerinden görünür olmaya başlıyor. Mukadder’le Sinan’ın tanışması, aşkları, ayrılıkları, Sinan’ın askerlik günleri ve ardından mahalledeki öteki karakterlerin yaşamlarından kesitler… Mahalle insanlarının sıradan gibi görünen ama sarsıcı hikâyelerini okuyoruz aslında. Bir duygu, durum ya da olaya biraz daha yakından bakıyoruz.  “Hemen her mahallede duyulan fısıltılar, bu kez usulca on öykü arasında dolanıyor. Dile dökülemeyen duygulardan çocukluk travmalarının açtığı derin yaralara, ölümün kıyısında gezinen kararlardan acıyla söylenen sözlere dönüşerek dünyamıza karışıyor.” 

Kısa cümlelerden oluşan öykülerde genellikle birinci tekil kişi anlatıcı kullanılmış, bu sayede okur öykü kişileriyle daha samimi bir ilişki kurabilir. Yazarın ben anlatıcılar aracılığıyla kahramanların başlarına gelen şok edici olayları duygu ve davranışları eşliğinde samimi biçimde anlatması hikâyeleri güçlendiriyor. Öykülerdeki diyaloglar, betimlemeler, atmosfer sınırlı, işlevsel ve gerçekçi.  Duygular, her halükârda öykünün ana karakterlerini belirliyor. Mukadder, Sinan, Yiğit ve Betül’ün yaşadıkları açmazlar ve zorluklar, yaşam yollarındaki tercihleri ve bu tercihlerin getirilerini gözlemliyoruz. Aileleri her ne kadar hayal kırıklığına uğrasa da onlar kendi seçimlerini özgürce yapabiliyor, sonuçlarına katlanıyorlar her ne kadar sarsıcı olsa da. Hepimizin bildiği herhangi bir mahallede yaşayan ve birbirlerine bir şekilde temas eden insanların görünüşte sıradan ama sonlarda şok edici hikâyelerini okuyoruz. Yetersizlik kaygıları zorluklarla baş etme yolları ve yöntemleri, var olma ya da vazgeçme reflekslerini fazlaca odaklanmadan anlamaya çalışıyoruz.

“Birtakım Fısıltılar, yaşamın sert yüzüne, aşkın farklı hallerine, ölümle yaşam arasındaki farklı çizgiyle onarılmaz aile sırlarına açılan pencereden ulaşarak okuru sarmalıyor.” Bütün olarak bakıldığında tür olarak öyküden ziyade novellaya daha yakın duruyor Birtakım Fısıltılar. Ayrıca her bir öykü kendi içinde tek başına bir duygu, bir durum anlattığı gibi ötekilerle bir araya geldiğinde bütünün tamamlayıcısı oluyor. Diyaloglardan oluşan son bölüm de dahil olmak üzere aslında bütün öyküler kişi, olay ve mekânlar anlamında birbiriyle ilişkili, bu dosya bir şekilde romana, senaryoya ya da oyuna dönüşebilirdi, ancak bu bileşimin bir araya getirilmesi işi okurun hayal gücüne bırakılmış. Son bölüm farklı, sadece diyaloglardan oluşuyor. Peki bu bölüm neden var ve daha önceki bölümlerin hangi boşluklarına karşılık geliyor? Salt diyaloglardan oluşan hesaplaşma anlarını vererek, mekân ve duygu durum detaylarından tamamen arındırarak karakterlerin ruh hallerini en çıplak haliyle ortaya koymaya çalışıyor yazar ve bu zor işin altından başarıyla kalkıyor.

“Kadınlık ve erkeklik durumları, aşk, ölüm, mahalle hayatı ve aile sırları hikâyelerinizde öne çıkan izlekler. Bu meseleler üzerinden birbiriyle bağlantılı hikâyelerin merkez kişileri diyebileceğimiz Mukadder, Sinan ve Melek’in,” temel özellikleriyle ilgili soruma şöyle yanıt verdi Çadırcı: “Kitabımdaki karakterlerin hepsi temel bir duygu üzerinden şekillendirildi. O da yetersizlik korkusu, yetememe endişesi… Melek’e yardımcı olmadığı için kızın kendine zarar verdiğine inanan Betül yeteri kadar iyi bir Müslüman olmadığına inanırken, kendinden yaşça büyük bir kadına âşık olan Sinan, sevdiği kadının gözünde yeterince güçlü bir erkek olamamaktan korkuyor. Herkesin hayran olduğu Mukadder ise kendini pek çok açıdan o kadar yetersiz görüyor ki terk edilmekten korkuyor. Melek ise her şeye sahip gibi görünüyor belki ancak o da anne babasının duygusal baskısı nedeniyle yetersizlik duygusunun bambaşka bir tarafında patinaj çekiyor. Karakterlerin hepsinde az ya da çok var olan bu yetememe korkusu hepsinin hayatlarına farklı şekillerde sirayet ediyor. Farklı evlerde bambaşka hayatlar süren Sinan, Yiğit, Melek, Betül ya da Mukadder birbirlerinden çok farklı olmalarına rağmen, içten içe yaşadıkları o yetersizlik korkusuyla çok büyük bir duygudaşlığı paylaşıyorlar aslında.”

Birtakım Fısıltılar nitelikli bir ilk öykü kitabı, devamının gelmesi dileğiyle.

edebiyathaber.net (21 Şubat 2022)

Yorum yapın