“Kumandanı Öldürmek” üzerine | Berrin Yelkenbiçer

Kasım 3, 2022

“Kumandanı Öldürmek” üzerine | Berrin Yelkenbiçer

New York Times sormuş Murakami’ye, bu kitabı yazma fikri nasıl oluştu diye. “Bilmem” diye cevaplamış o da. “Aniden ilk bir iki paragrafını yazmak istedim, sonrasında neler olacağına dair hiçbir fikrim yoktu. Yazdıklarımı masamdaki çekmeceye koydum ve tek yapmam gereken beklemekti. Sonra bir gün kitabı yazabileceğimi düşündüm ve yazmaya devam ettim. Doğru anı bekleyin, o an size gelecektir.”

Demiş ve neredeyse sekiz yüz elli sayfalık Kumandanı Öldürmek’i yazmış. Şimdilik basılı son kitabı ve her zamankinden farklı olarak, karakterler ya da olay dizisiyle değil, önce romanın ismini düşünerek yazmaya başlamış. 

Roman, adını sekiz yüz elli sayfa boyunca öğrenemediğimiz Tokyolu bir portre ressamının ağzından anlatılıyor. Kahramanımız eşinden ayrıldıktan sonra, Odawara’nın banliyösünde bir dağ evine yerleşiyor. Ev bir arkadaşının babasına ait. Baba Tomohiko Amada Japonya’nın en ünlü ressamlarından ama artık bir bakımevinde, zihnin labirentlerinde kaybolmuş şekilde alzheimer hastalığıyla boğuşuyor. Her şey çok derli toplu başlıyor, tıpkı hayatını düzenli bir şekilde koşarak, caz dinleyerek ve çeviriler yapıp romanlar yazarak geçiren Murakami’nin kendisi gibi. 

İşler portre ressamımızın evin çatısında Amada’nın gizlediği bir tabloyu bulması ve Kumandanı Öldürmek diye isimlendirmesiyle değişmeye başlıyor. Bu tabloda Mozart’ın Don Giovanni operasından bir sahne var ama Japonya’nın milattan sonra 538-710 yılları arasındaki Asuka dönemine uyarlanmış. Karşı yamaçta muhteşem malikanesinde yaşayıp üst segment jaguar arabasıyla gezen yakışıklı Menşiki Vataru’nun da konuya dahil olmasıyla romanın ilk başlarındaki o derli topu haller iyice renkleniyor. Sonrası dağlar, kuyular, çanlar, eşek arıları, pasifik kıyılarında değişen mevsimler, idealar.

Don Giovanni’deki kumandan, tablodan çıkıp karşımıza idea olarak geliyor, ete kemiğe bürünüyor. Kızı Donna Anna, yine romanın bir yerinde kahramanımıza metafor dehlizlerinde yol gösteriyor. Karizmatik Menşiki’nin soy adı Vataru Japonca’da “nehri geçmek “anlamına geliyor ve portre ressamımız varlığın ve yokluğun arasındaki nehirden geçmek zorunda kalınca hayatın Menşiki’yi neden karşısına çıkardığını sorguluyor. Yüzü Olmayan Adam “Sen bir eylem yaptığında bağlantısallık yasası gereği ona uygun bir tepki gelecek” diyerek nehri geçmesine yardımcı oluyor. 

Gerçekçi biriyim, demiş Murakami. “İşimdeyim gücümdeyim ama roman yazdığım zaman içimdeki tuhaf, gizli yerlere gidiveriyorum. Farklı, tehlikeli ve ürkütücü bir yere gidince önemli olan dönüş yolunu bulabilmek. Kendimden, dünyadan metafor olarak bahsederim ve metaforları açıklayıp analiz edemezsiniz. Kitap dediğimiz şey metafordur.”

Bizim ressam da birçok yerde kumandan olarak görünen idea ve yine Amada’nın tablosundaki Uzun Surat’la kurgu, kavram, mecaz ve üst düzey, alt düzey metaforlar üzerine uzun konuşmalar yapıyor. “Kavram ve düşünce üst düzey metaforlardır. İkili metafor karanlık sularda saklanır, eşi bulunmayan yakuza gibi tehlikeli bir canlıdır” diyor Uzun Surat. Tam metaforu anlayacakken kendimizi kapalı bir kuyuda buluyor ve şimdiye dönüyoruz. Murakami de söylemiş zaten, metaforları açıklayıp analiz edemeyiz.

1938 yılında Almanya’nın Avusturya’yı ilhakı, Viyana’da Gestapo hareketleri, Yahudi soykırımı, yine aynı tarihlerde Japonya Çin arasında yaşanan savaş sonrasında Japonya’nın Çin’de gerçekleştirdiği ve asker, sivil, kadın, çocuk demeden üç yüz bin’e yakın kişinin öldürülmesiyle sonuçlanan Nanking katliamı da romandaki etkileyici yan hikâyeler. 

Uzun zamandır adı Nobel aday listesinde olan Murakami’nin Japonya’yı eleştirerek Nobel için puan toplama çalıştığını iddia edenler olmuş. Murakami de şöyle cevaplıyor bunu: “Tarih kolektif hafızamızdır. Bu yüzden de tarihi geçmişte kalmış bir şey olarak unutmak ya da yeniden yazmaya kalkmak vahim bir hata olur.” 

Neredeyse bütün romanlarında değinilen intihar teması bu romanında da var. Yan hikâye gibi verilse de aslında çok önemli bir yer tutuyor ve Nanking’de yaşananların dehşetini gözler önüne seriyor.

Romanları Türkçe dahil, 50 dile çevrilmiş bir yazar Murakami. Bu romanı da Fitzgerald’ın Muhteşem Gatsby’sine saygı niteliğinde bir kitap olarak değerlendiriliyor.

“Hayal kurmaya ihtiyacım yok, çünkü yazabiliyorum. Muhteşem Gatsby favori kitabım. On yedi on sekiz yaşlarında okuduğum vakit hikayesinden etkilenmiştim çünkü rüyaya, hayale ve insanların hayalleri suya düşünce nasıl davrandıklarına ilişkin bir kitaptı.”

Kumandanı Öldürmek’i okurken, Mozart’tın Don Giovanni ve Richard Strauss’un Güllü Şövalye operaları da okuma keyfinize eşlik edebiliyor. Bütün romanlarında olduğu gibi, içerikte adı geçen müzikleri dinleyerek okuma ihtiyacında oluveriyorsunuz ki bence bu da Murakami romanlarına özgü bir ayrıcalık. 

Son olarak, “topluma aykırı öğeler” içerdiği için kitabın Hong Kong’da mahkeme tarafından uygunsuz bulunduğu ve yaş sınırı getirilerek +18 ibaresiyle satışa sunulduğunu da ekleyelim. Belki böylece okuyanı daha da artar!

edebiyathaber.net (3 Kasım 2022)

Yorum yapın