Klasikleşmeye aday bir kitap: “Televizyon: Öldüren Eğlence”

Ekim 31, 2017

Klasikleşmeye aday bir kitap: “Televizyon: Öldüren Eğlence”

Neil Postman’ın “Televizyon: Öldüren Eğlence” adlı kitabının 7. baskısı, Osman Akınhay çevirisiyle Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı.

Tanıtım bülteninden

Televizyon bir cazibe merkezi olarak hayatımızın baş köşesine oturdu. Yirmi dört saat yayın yapan kanallarla tam bir görüntü sarhoşluğu yaşıyoruz. Alışkanlıklarımız, konuşma biçimimiz, ilişkilerimiz televizyona endekslendi sanki. “Eğlenceli”, “renkli” bir hayat yaşamaya başladık. Resmi ideolojinin yasaklıları, toplum kıyısında yaşayanlar bütün “giz”leriyle evlerimizde artık. Kameralar pervasızca mahremiyetimizin en ücra köşelerine giriyorlar. Şiddetin bütün türleriyle tanıştık. “Reality show”larla kan ve acının da bir satış değeri olduğunu, reklam alabileceklerini öğrendik. Kapitalizmin en temel özelliği olan rekabetin insanları nasıl vahşileştirdiğini, iğrençleştirdiğini gördük. Duygularımız, tepkilerimiz, duyarlılıklarımız törpülendi…Tek sesli devlet televizyonunun ardından gelen bu denli çok seçenek karşısında nihayet “demokratikleştiğimize” inandık; uzaktan kumanda aletini “özgürce” kullanma hazzıyla kendi “gücümüzün” farkına vardık.Peki, hayatımızı böylesine değiştiren televizyon nedir? İletişim kuramcısı Neil Postman on beş bin radyo ve televizyon kanalına sahip televizyon çılgını ABD’den hareket ederek söz ve yazı merkezli dönemlerle görüntü merkezli dönem arasındaki kültürel farklılıkları “hakikat” ve “kamu söylemi” açısından ele alıyor. Ona göre, kitabın nitelikli bir kamusal söylem için etkin bir rol oynadığı, düşünmeyi derinleştirdiği, ciddilik, tutarlılık, süreklilik ve bütünlük gibi kavramların yaşama imkânları bulduğu Yorum Çağı daha hakiki.Gösteri Çağı ise ideolojinin yerine kozmetiğin geçtiği, hakikatin imaja yenik düştüğü, her şeyin “eğlenceli” bir biçimde sunularak içeriksizleştirildiği, müthiş bir enformasyon bombardımanının insanları parçalara ayırarak tepkisizleştirdiği, hafızanın kaybolduğu, algılamanın ve muhakeme yeteneğinin azaldığı bir dönem. Hayatımız hakkında karar verilen yer olduğu için çok ciddiye alınması gereken politika artık fikre değil görüntüye dayandırılıyor (ABD eski başkanlarından Richard Nixon seçimi makyajcısının sabotajı yüzünden kaybettiğini söylemiş); halkın zihnine kazınacak görüntüleri tasarlayan imaj yöneticisinin cilaladığı “şovmen politikacı” tipi, partinin yerine geçiyor…Postman bizi, duygularımızı ehlileştiren renklerin ötesine, eğlendiğimiz şeyin ne olduğunu düşünmeye çağırıyor. Düşünmeye! O kadar! Yeter çünkü!

 İlk 16 sayfa için>>>

 Neil Postman

(1931-2003) Eleş­tir­men, ya­zar, hü­ma­nist, eği­tim re­form­cu­su ve ile­ti­şim ku­ram­cı­sı Ne­il Post­man, New York Üni­ver­si­te­si’nin Kül­tür ve İle­ti­şim Bö­lü­mü’nde pro­fe­sör olarak çalışmış ve bö­lü­mün baş­kan­lı­ğın­da da bu­lun­muş­tur. Yi­ne ay­nı üni­ver­si­te­nin Eği­tim Bi­lim­le­ri Bö­lü­mü’ne bağlı Med­ya Eko­lo­ji­si prog­ra­mı­nın da ku­ru­cu­sudur. New York Eya­let Üni­ver­si­te­si ve Co­lum­bia Üni­ver­si­te­si’nde eği­tim gör­müştür. Eği­tim­ci­lik­te­ki ba­şa­rı­sı ne­de­niy­le Chris­ti­an Lind­back Ödü­lü’nü al­mıştır. Se­man­tik der­gi­si Et Ce­te­ra’nın, bir po­li­tik hi­civ der­gi­si olan Mo­nac­le’ın ve The Na­ti­on’ın editörlüğünü yapmıştır. Yir­mi ki­tap ya­zan Post­man’ın baş­lı­ca ki­tap­la­rı şun­lar­dır: Bu­il­ding a Brid­ge to the 18th Cen­tury (1999) [XVI­II. Yüz­yı­la Bir Köp­rü Kur­mak]; Post-In­tel­lec­tu­alism and the Dec­li­ne of De­moc­racy (1997) [En­te­lek­tü­alizm Son­ra­sı ve De­mok­ra­si­nin Ge­ri­le­yi­şi]; The End of Edu­ca­ti­on (1996) [Eği­ti­min So­nu]; Tech­no­poly (1993); How to Watch TV News (1992) [Te­le­viz­yon Ha­ber­le­ri­ni Na­sıl Sey­ret­me­li?] (Ste­ve Po­wers ile bir­lik­te) ve The Di­sap­pe­aran­ce of Child­ho­od (1982) [Ço­cuk­lu­ğun Yo­ko­lu­şu, Çev. Ke­mal ‹nal, ‹m­ge Ki­ta­be­vi Yay., 1995]. New York Ti­mes Ma­ga­zi­ne, The At­lan­tic, The Sa­tur­day Re­vi­ew, The Was­hing­ton Post, The Los An­ge­les Ti­mes ve Le Mond’a sü­rek­li ya­zı­la­rıy­la kat­kı­da bu­lun­muş­tur. Üç çocuk babası yazar, yet­miş iki ya­şın­da New York’ta ha­ya­ta ve­da etmiştir.

edebiyathaber.net (31 Ekim 2017)

Yorum yapın