Karanlık Dünyamızda bilimin ışığı | Serkan Parlak

Temmuz 3, 2020

Karanlık Dünyamızda bilimin ışığı | Serkan Parlak

Carl Sagan’ın hacimli olmasına karşılık yalın, aydınlatıcı ve eleştirel yaklaşımıyla etkileyici yapıtı “Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı”nın yeni baskısı, Say Yayınları etiketi ve Can Evren Topaktaş’ın nitelikli çevirisiyle geçtiğimiz günlerde okurla buluştu. Bilimin ne olduğunu ve sahte bilimden temel farklarını sağlam örneklerle, özlü biçimde anlatan nitelikli bir yapıt var elimizde. “Bilimin gücüne bir övgü, aşırı saflığın tehlikeleri karşısında bir uyarı,” da aynı zamanda.

Sagan, giriş bölümünde kayıp kıta Atlantis hakkında geliştirilen spekülatif savlara değiniyor. Anlatılan çok sayıda efsane, yayınlanan yüzlerce kitap ve dergiye karşılık, bu uygarlığın geçmişte var olduğunu kanıtlayabilecek en ufak oşinografik ya da jeofiziksel bulgunun ipucuna dahi rastlanmadığını özellikle vurguluyor. Yazara göre gerçek bilim de heyecan verici, gizemli ve zihni yoran bilgilerle dolu: Atalarımızın dört milyon yıl öncesinden volkanik küller üzerinde bıraktığı ayak izleri, Himalaya Dağları’nın Hindistan’ın Asya kıtasıyla çarpışması sonucu oluşması, virüslerin konak organizmaların savunma sistemlerini atlatıp DNA’larını içlerine aktararak üreme mekanizmalarını bozmaları, kuantum belirsizlik ilkesi gibi… Birçok insan bunları hiç duymamış olmasına karşılık kayıp medeniyetten haberdardır.

Bilim henüz insanlara yeterince ulaşamadı, eğitim sistemleri ve medya bu konuda etkisiz, toplum kendisini yanıltan bilgilere mahkûm durumda. Yalan yanlış bilgiler her yanımızı sarmış. Sonuçta kuşkuculuk çoğu zaman hayaller kadar iyi satmaz. Popüler kültürün yaydığı bilgilere inanmak, sunulanları eleştiri süzgecinden geçirerek ölçülü biçimde değerlendirmekten daha kolaydır.

Bilim insanda dizginlenemeyen bir merak hissi uyandırır aynen sahte bilim gibi. Bilimin yeterince yaygınlaşıp ulaşamadığı alanları sahte bilim doldurur. Delil ve kanıtlara bakılmaz. Bugün Amerika nüfusunun %95’i bilim cahilidir Sagan’a göre. Bu ciddi bir sorundur. Platon 2400 yıl önce yazdığı metinde bilimsel cehaleti tanımlar ve yeni kuşakları en basit matematik hesapları bile yapamadığı için eleştirir. Buna ek olarak günümüzde yurttaşların büyük bir bölümünün küresel ısınma, ozon deliğinin genişlemesi, zehirli radyoaktif atıklar, erozyon , asit yağmuru, tropikal ormanların yok olması ve hızlı nüfus artışı –buraya salgınlar da eklenebilir- haberdar olmaması nasıl açıklanabilir? Sagan’a göre çözüm bilim ve teknolojide. Her ne kadar çoğunluk bilim adamının katkılarıyla gelişen silah teknolojilerinin, savunma sanayi kollarının hava ve su kirliliğine yol açması, canlı soylarının tükenmesine neden olması ve gezegenimizin iklimini geri dönüşü olmayacak şekilde bozmaları söz konusu olsa da. Ancak öbür taraftan füzyon enerjisi, süper bilgisayarlar, veri otobanları, fetüslere doku nakli, süper iletkenlik Mars’a yolculuk, kanser ve şizofreni gibi hastalıklara çözümler bulunmasının toplum üzerinde yaratacağı etkileri düşünebiliriz öncelikle. 

Bilime popülerlik kazandırmak için çaba sarf eden insanların karşılaştıkları en büyük engellerden biri, bilimin en önemli keşiflerinin çetrefilli tarihlerini tüm gerçekliğiyle açıklığa kavuşturmak ve arada sırada tarihin değişmesini inatla reddeden bilim insanlarının yanılgılarını gidermektir… Doğanın ortaklaşa bir çabanın sonucunda yüzyıllar boyunca sabırla araştırılmasıyla damıtılan bilgeliğin ilgi çekici bir şekilde sunulması, karmaşık damıtma aparatının ince detaylarını açıklamaktan daha kolaydır. Bilimsel yöntem, görünürde ne kadar sıkıcı ve monoton olursa olsun, bilimsel bulgulardan çok daha önemlidir.”

Tıp bilimine bakalım. Hipokrat, hastalıkların teşhisinde kullanılan yöntemlere bilimsel yöntemin bazı öğelerini dahil etti. Hastaların dikkatli ve titiz biçimde gözlemlenmesinin önemini vurguladı. Ancak tıp bilimi modern çağ öncesinin en parlak dönemlerinde bile pek fazla insanın hayatını kurtaramadı. Zamanla mikropların dünyasının keşfedilmesi, hekim ve ebelerin ellerini yıkayıp aletleri sterilize etmeleri, doğru beslenme, antibiyotikler, ilaçlar, aşılar ve gen tedavileriyle birçok hastalığa-çiçek, kolera, sıtma vb- çözüm bulundu, ortalama yaşam süresi 30-40 yıldan 70-80 yıla çıktı. Ortalama insan ömrünün uzaması, belki de yaşam kalitesinin arttığını gösteren en önemli ölçüttür. Bu, bilimin insanlığa sunduğu değerli bir armağandır; yaşam gibi paha biçilmez bir armağan.

Neyin doğru olduğu umurumuzda mı? Bunun umurumuzda olup olmaması önemli mi? Sagan’a göre bilimi kendimize kılavuz edinmezsek kendi adımıza düşünemeyiz, otoriteyi sorgulayamayız, sonuçta devletleri yönetenlerin ellerinde oyun hamuruna döneriz; ancak yurttaşlar bilimsel bir eğitim aldıklarında ve kendi fikirlerini üretebildiklerinde, devletleri yönetenler kendileri için değil halk için çalışacaktır.

Kaynak: Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı, Carl Sagan, Say Yayınları, Çeviren: Can Evren Topaktaş, 1. Baskı: 2020, 670 s. 

Serkan Parlak – edebiyathaber.net (3 Temmuz 2020)

Yorum yapın