Josephine Baker, hangi Türk şairini dudağından öpmüştü? | Metin Celâl

Nisan 27, 2022

Josephine Baker, hangi Türk şairini dudağından öpmüştü? | Metin Celâl

“Günün sorusu: Josephine Baker, hangi Türk şairini dudağından öpmüştü?” diye paylaşmıştım sosyal medyada bu soruyu. Yahya Kemal, Fikret Adil, Cemal Süreya, Nâzım Hikmet, Arif Dino… diye cevaplar verildi. O dönemler hakkında kitaplar, anılar okumuş olanlar için en mantıklı cevap Fikret Adil tabii ki; Fikret Adil İstanbul gece hayatında çok aktif olmasının yanında, sanat olayları hakkında yazdığı güncel yazılarla da tanınıyor. Belki onu da öpmüştür Josephine Baker ama şair değil. Yani sorumun cevabı Fikret Adil değildi. Bir tek Ömer Ayhan, Cahit Sıtkı demiş. Tabii ki büyük ödülü o kazandı (!). 

Çünkü Dünyaca ünlü bir şarkıcıya kendini dudağından öptürecek bir şair görüntüsü vermez Cahit Sıtkı Tarancı. “Daima içe kapanık, suskun ve çekingen” olarak tanınır. Doğrusu Selim İleri’nin son eseri C.S’yi okumasaydım benim de aklıma cevap olarak Cahit Sıtkı gelmezdi. 

Everest Yayınları’nın “Açık Havada” dizisinin 22. Kitabı “C.S.”.  “Açık Havada” otobüste, trende, vapurda, metroda okunması amacıyla hazırlanan, küçük boyutlu, az sayfalı, uygun fiyatlı bir dizi. C.S. 51 sayfalık, kısa ama yoğun bir anlatı. Selim İleri eserinde C.S. kısaltmasıyla andığı Cahit Sıtkı Tarancı’nın yaşamına yoğunlaşıyor, onunla ruh ikizliği kuruyor ve her zamanki dikkati ile ince ayrıntılara giriyor, usta bir edebiyat arkeoloğu olarak Josephine Baker örneğinde olduğu gibi bilinmedik bilgileri aktarıyor. 

O kadar ünlü bir yıldızın Türkiye’ye gelmeyeceğini düşünüp “Josephine Baker’ı şair nerede öpmüş? Berlin’de mi, Paris’te mi öpmüş?” diye soranlara cevap ise Murat Yalçın dostumuzun yaptığı bir alıntı ile geldi. “Josephine Baker gösterileri günde iki seans olmak üzere iki hafta süresince Fernardo Franko’nun idaresindeki eski adıyla Glorya, yeni adıyla Saray Sineması’nda yapıldı. Bilet fiyatları 75 kuruştan başlıyor, 200 kuruşa kadar çıkıyordu. (Sinema biletleri o günlerde 20 ila 30 kuruş arasında değişiyordu.) Gösteriyi izleyen Milliyet yazarı M. Salâhaddin, gecenin en beğenilen şarkısının ‘J’ai deux amours’ olduğunu, 15 kişilik caz orkestrasının vahşi havaları eşliğinde, Baker’in sahnede ‘ırkının bütün hususiyetlerini meydana vurduğunu’ yazarken, sanatçıyı siyah havyara ve karabibere benzetiyordu.” (100. Yılında Cumhuriyet’in Popüler Kültür Haritası 1 (1923-1950), Derya Bengi-Erdir Zat)

Selim İleri’nin esas ilgisi “Yalnızız romancısının ve Z.O.S.’nin arkadaşı” C.S’nin yalnızlığı, dışlanması, görmezden gelinmesi. Z.O.S.’nin yani Ziya Osman Saba’nın Galatasaray lisesinden arkadaşı “Pirinççizâde Cahit Sıtkı” sırf kişi olarak değil, şiiriyle de görünememiş. C.H.P.’nin kuruluş yıldönümüyle ilgili açtığı yarışmada birinciliği kazanması, “Otuz Beş Yaş Şiiri“nin okurda yarattığı ilgi bile edebiyat çevrelerinin küçümseyen tavırlara son verememiş. Selim İleri’nin deyişi ile hor görmüşler, burun kıvırmışlar, yüzlerini buruşturmuşlar, “boş yere şişirildi”, “çoktan eskidi” demişler.

“Yalnızız romancısının” yani Peyami Safa’nın tavrı ise ilginç ve belki de ona uygun. Peyami Safa, Cahit Sıtkı’nın dost bildiği birkaç kişiden biri. Şair, 1940’ta “Peyami Safa, Hayatı ve Eserleri” adlı küçük bir monografi bile yayınlamış. Peyami Safa, Cahit Sıtkı’yı destekleyen, şiirlerini öven yazılar yazmış. İlk kitabında yer alacak şiirleri seçmiş. Yani hem destekçisi hem editörü olmuş. Dostlukları 15 yıl sürmüş, sonra Peyami Safa, Cahit Sıtkı’nın “solcuların peşine takıldığı” düşüncesiyle dostluğu bitirmiş. 

Cahit Sıtkı ile ilgili iki anıyı kayda geçirmek istiyorum. Birincisini kendi hayat hikayesinden söz ederken büyük halam anlatmıştı. Büyük halam (aslında annemin teyzesi) Müzeyyen Çokdeğerli dar gelirli bir subay kızı olarak parasız yatılı olarak Kandilli Kız Lisesi’ni birincilikle bitirdikten sonra 1940’ta Tıp eğitimi almak üzere Paris’e burslu olarak yollanmış. Cahit Sıtkı da o sırada Paris’te üniversitede “Sciences Politiques” okuyormuş. Tanışıyorlarmış. İkinci Dünya Savaşı patlayıp Alman uçakları Paris’i bombalamaya başlayınca 1940 Haziran’ının ilk haftasında Türk hükûmetinin tebligatı ile bisikletle Paris’ten kaçmışlar. Halam aralarında Cahit Sıtkı’nın da olduğu birçok öğrenci hep birlikte savaştan kaçtıklarını anlatırdı. 

Cahit Sıtkı ve eşi

İkinci anı Sabahattin Kudret Aksal’dan. Sabahattin Kudret hayatımda tanıdığım nadir beyefendilerdendi. Yakışıklılığı ve çapkınlığı ile de bilinirdi. Seksenli yıllarda Kadıköy’de Vagon (sonradan Merkez) Kıraathanesi’nde birçok kez sohbetini dinleme şansına erişmiştim. Bir gün çok şık bir deve tüyü palto ile gelince yakışıklılığı ve çapkınlığı konu edilmiş, Sabahattin Bey de latifeler karşısında “Bu kötü ünüm başıma ne işler açtı” diye gülümseyerek bu anısını anlatmıştı. Cahit Sıtkı’nın çekingenliğinin yanı sıra kendisini çirkin bulması, hiçbir kadının beğenmeyeceğini inanması da bilinen bir gerçek. Bu nedenlerle de kadınlarla ilişki kuramıyormuş. Ama dostları Cahit Sıtkı’nın artık yaşının geçmekte olduğunu, bir kadınla evlenmesinin uygun olacağını düşünüyorlarmış. Gelin adayları bulunuyor, hemen hepsine Cahit Sıtkı bir kusur buluyor, reddediyormuş. O günlerden bir gün Cahit Sıtkı, Sabahattin Bey’i aramış, buluşmuşlar. Cahit Sıtkı, kendisine uygun bir eş adayı bulunduğunu, ama şüpheleri olduğunu, Sabahattin Bey’in gidip kadını bir kontrol etmesini rica etmiş. Sabahattin Bey ne kadar “olmaz öyle şey!” dese de ikna edememiş ve kadını görmeye gitmiş. Birkaç gün sonra da Cahit Sıtkı’ya olumlu görüşünü bildirmiş. “Genç, güzel, hanımefendi bir kadın, sana gayet uygun!” demiş. Vay sen misin müspet rapor veren! Cahit Sıtkı çok kızmış, “Vay hain, demek kadını ayarladın! Zaten suç bende, senin gibi çapkından böyle bir şey isteyende!” deyip gitmiş. Sabahattin Kudret Aksal bir türlü Cahit Sıtkı’yı masumiyetine inandıramamış, o kadınla evlilik tasarısı da suya düşmüş.  Cahit Sıtkı’nın Çalışma Bakanlığı’nda mütercimlik yaparken Cavidan Hanım’la tanıştığı ve 4 Temmuz 1951 tarihinde evlendikleri biyografilerinde yazıyor. Cahit Sıtkı 12 Ekim 1956’da Viyana’da tedavi görürken vefat etmiş. Sağlığında onu küçümseyenler okurlarını da şairi, şiirlerini nasıl beğeniyorlar diye aşağılarlarmış. 

Onlar gitti. Çağdaş Türk şiirinin büyük bir ustası olarak Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirleri kaldı. Onlarca yıldır okur sayısını artırarak okunuyor, okunmaya da devam edecek.   

edebiyathaber.net (27 Nisan 2022)

Yorum yapın