İsmail Küçükkaya’nın kaleme aldığı “Annem Sağ Olsun” raflarda

Mayıs 9, 2025

İsmail Küçükkaya’nın kaleme aldığı “Annem Sağ Olsun” raflarda

İsmail Küçükkaya’nın kaleme aldığı “Annem Sağ Olsun”, Kırmızı Kedi Yayınevi etiketiyle okurla buluştu. 

Tanıtım metninden

Bu kitap annemin bir isteğiydi.
Bu satırları yazarken ona karşı bir görevimi yerine getirmenin huzurunu yaşıyorum. Aynı zamanda yas tutan güzel insanların acısını paylaşmak istiyorum. Acıda ortak olmayı başarabildiğimiz sürece insan kalacağız. Birbirimizin acısını alacağız.

Bu dünyadaki serüvenimiz içinde bir yandan yaşarken diğer yandan ölüme hazırlanırız. Bunu yaparken yitirdiklerimize verdiğimiz sözleri ve onlara karşı görevlerimizi yerine getirmeye çalışırız. Benim babama verdiğim bir söz ve yerine getirmekle yükümlü olduğum ödev, annem ve kardeşlerime her koşulda sahip çıkmaktı.
Annemin ölümü ani oldu. Bir rahatsızlığı yoktu. Apansız yaşadığımız bu olay benim ve kardeşlerimin üzerinde şok etkisi yarattı. Babamı 2002 yılında kaybetmiştik. Uzun bir süre hastalıkla mücadele etti. Bu süreçte kendimizi en kötü sona hazırlamış ve adeta onunla vedalaşmıştık.

Oysa annemle ilgili aklımızdan dahi geçirmediğimiz bir gerçekle yüzleşmiştik. Bu yaşadığım şoku, acıyı yüreğim el verdiğince, gücüm kelimelere yettiğince anlattım. Çünkü annemin ölüm haberi duyulduktan sonra tahmin edemeyeceğim dayanışmayla karşılaştım. Bizim acımız sanki milyonlarca insanın acısı olmuştu. Konuştuğum, görüştüğüm, selamlaştığım her insanın acımı paylaşma duygusunu yüreğimde hissettim. Yaşadığım yası gizlemedim, üzerini örtmedim. Paylaştıkça, yazdıkça acım dinmedi ama acımla barıştığımı hissediyordum. Bir tuhaf duygunun içindeydim. Bu süreçte yaşadıklarımı anlamlandırmak için birçok uzmanla konuştum, kitaplar okudum. Anlamak istiyordum, benim yaşadığım neydi? Halen yaşamakta olduğum nedir?
Sanırım annemin dediği oluyordu…
Hayatın coşkusu ve ölümün acısı aynı nehirde akıyordu. Yüreğimde bu iki duygu kaynıyordu.
Hani diyor ya Özdemir Asaf:
“Ölüm gibi bir şey oldu/ama kimse ölmedi”

Ölüm gibi bir şey oldu ve annem gitti. Biz kaldık. Ölüm oldu ama biz ölmedik. Bize ölümle yaşamak kaldı. Kardeşlerim ve ben bir başımıza kalmıştık. Yas birliği içindeydik. Hayatı annemizin istediği gibi yaşamalıydık.
Bu süreçte kâğıt ve kalem benim en büyük destekçilerimden oldu. Elime kalemimi aldım içimi kâğıda döktüm. Yazdıkça acımla barıştım. Annemin ardından yeni bir hayat başladı. Bu yeni hayatta bildiğim tatlar, tuzlar yok. Ölenle ölünmüyordu ama onsuz nasıl yaşanıyor? Başka bir hayat başladı.
Madem böyle, nasıl ki insanlar benim acıma ortak oldu, ben de başkalarının acısına ortak olayım. Görmesek de konuşmasak da bu kitapla yasına ortak olayım. Ne yaşadıysam yazıp paylaşayım.
Annemin isteğini yerine getirirken kendime, aileme ve yas tutan başkalarına da faydam olsun istiyorum. Çabamın amacı budur.
Bu kitap benim annemin kitabı değil yalnızca.
Annelerin kitabı. Anneliğin hikâyesi.

Hayatın yükünü anneler çeker. Yoksulluğun da yoksunluğun da. Adalet arayan da annelerdir, çocuğuna gelecek kovalayan da.
Sokakta, herhangi bir yerde benimle ilgili güzel sözler işitince annem hem gururlanır hem de “o sizin de evladınız” derdi.
Cenazemizde Simav’ın fedakâr annelerinin ve yurdum kadınlarının yanında Mısra Öz de vardı. Etkilendim çok şaşırdım. Ona sarıldım ve onca acı içinde bana mı geldiniz deyince, “Gelmez miyim, yanınızda olmaz mıyım hiç, siz benim yanımda olmadınız mı?” yanıtını verdi.
Gerçekten de şair haklı:
İnsanın acısını insan alıyor.
Ve yaptıklarımız, yapabildiklerimiz bize iyi geliyor. Yitirdiğimizi ne kadar yaşatabilirsek o kadar iyileşeceğiz. Bu kitap da bu çabamın parçası.

İsmail Küçükkaya 

Yorum yapın