Irkçılığa dair çocuksu bir bakış | Didem Görkay

Nisan 14, 2023

Irkçılığa dair çocuksu bir bakış | Didem Görkay

“1960 yılında yayınlandığından beri edebiyatseverlerin gönlünde özel bir yer edinen, Pulitzer ödüllü Bülbülü Öldürmek Amerika’nın güneyinde yaşanan ırkçılığı ve eşitsizliği bir çocuk kahramanın, Scout Finch’in gözünden anlatıyor. Harper Lee, kullandığı yalın ama çarpıcı dil aracılığıyla adalet, özgürlük, eşitlik ve ayrımcılık gibi hâlâ güncel temaları, Scout’un büyüyüş öyküsüyle birlikte dokuyarak, iyilik ve kötülüğü hem bireysel hem de toplumsal düzeyde mercek altına alıyor. Bir ‘zenci’nin haksız yere suçlanması üzerinden gelişen olaylar; önyargılar, riyakârlık, sınıf ve ırk çatışmalarıyla beslenen küçük Amerikan kasabasının sınırlarını aşıp, insanlar arası ilişkide adaletin ve dürüstlüğün önemini anlatan evrensel bir hikâyeye dönüşüyor.”  

Harper Lee’nin Bülbülü Öldürmek adlı romanında olaylar 1900’lerin ilk yarısında, Amerika’nın güneyindeki Alabama Eyaleti’ne bağlı Maycomb Kasabası’nda geçiyor. Romanın merkez karakteri Scout adlı sekiz yaşındaki bir kız çocuğu. Onun  bakış açısı üzerinden yaşadığı zaman dilimine hakim olan zihniyet, gelenekler, ekonomik durum, dini ve sosyal yapı kurmaca aracılığıyla yeniden üretilerek derinlikli biçimde anlatılıyor. Romanın iç zamanı yaklaşık iki yılı kapsıyor. Olaylar, Scout ve kendisinden dört yaş büyük abisi Jem’in yazları aralarına katılan Dill adında bir çocukla tanışmalarıyla başlıyor. Kendi aralarında özellikle tiyatro oyunları canlandırmayı çok seviyorlar.  Vakitlerinin kalan bölümlerinde komşuları Radleylerin evini gözetliyorlar. Öcü lakaplı Arthur Radley’i görebilmek için planlar kuruyorlar.  Radley, uzun zamandır evden çıkmıyor. Kasaba halkı onun hakkında korkunç hikayeler uyduruyor, bu hikâyeler kulaktan kulağa yayılarak değişiyor ve çoğalıyor. Arthur Radley, aslında toplumdan kaçıyor. Kalıp yargılı, önyargılı, anlayışsız ve acımasız insanların içinde olmaktansa evden çıkmamayı tercih ediyor. 

Çocukların babası Atticus, toplumsal normları ciddiye almayan bir avukat. Çocuklarını kendi tercihleri doğrultusunda, özgürce düşünen ve yaşayan bireyler olarak  büyütmek için çaba gösteriyor. Atticus bir gün zenci Tom Robinson’un davasını alıyor. Robinson hakkında tecavüz suçlaması var ancak bu suçlamalar tam anlamıyla iftiradan ibaret, bütün kasaba Robinson’un suçsuz olduğunu gayet iyi biliyor. Davacılar beyaz olduğu için, kasabadaki insanlar onların söylediklerine inanıyor.  Kasabadaki bazı kişiler Atticus’a zenci hayranı tarzı lakaplar takarak alay ediyor, onu tehdit ediyorlar. Çocuklar okulda dışlanıyor. Scout ve Jem bu duruma çok sinirleniyor ancak Atticus her zaman sakin olmalarını, kavga etmemelerini istiyor. Bir süre sonra herkesin Atticus’u özellikle çocuklarını yetiştirme tarzı konusunda eleştirmesi, keza dava sürecinde çocukların bakımı konusunda zorlanmaya başlamasıyla birlikte Alexandra Teyze yardım amacıyla yanlarına geliyor. Alexandra  çok sert bir kadın, çocuklarla iyi bir iletişim kuramıyor, anlaşamıyorlar, onlara baskı uyguluyor çünkü çocukları toplumsal normlara göre yetiştirmeye gayret ediyor. Scout’u bir hanımefendiye dönüştürmeye çalışıyor mesela fakat başarılı olduğu söylenemez. Bu arada tahminleri doğru çıkıyor, davayı kaybediyorlar, idam cezası kararı çıkıyor. Davacının babası, Atticus’a gücü yetmediği için Scout ile Jem’i gece eve dönerlerken öldürmeye çalışıyor, çocukları Radley kurtarıyor.

Dünyanın en dürüst ve barışçıl babasına sahip olduğunu düşünen ve düşüncelerinde haklı olan Scout mahkemede tanık olduğu konuşmaları, tavırları anlayamamaktadır. Bire birken gayet iyi bir insan olduğunu düşündüklerinin bir araya geldiklerinde linççi bir tavır sergilemeleri, onu ve Jem’i şaşırtmaktadır. Kasabanın en fakir ve dışlanmış ailelerinden birinin söz konusu başka bir ‘ezilen’ olduğunda ‘ezen’ tarafına geçmelerini sorgularlar. Hatta bir derste Hitler’in Yahudilere yaptıklarını anlatırken ağlayan sınıf öğretmenini mahkemede siyahlar hakkında aşağılayıcı bir biçimde konuşurken duyunca Scout’un aklına gelen sorular bugün bile cevaplanamaz nitelikte. ‘Nasıl böyle Hitler’den nefret edersin de sonra dönüp kendi ülkendeki insanlara bu kadar çirkin davranırsın?’ ” (İyinin ve kötünün ötesinde, Banu Yıldıran Genç, Agos Kirk)

Toplumsal davranış, düşünce ve ilişkiler ağında ortaya çıkan iyilik, kötülük, ayrımcılık, ırkçılık, nefret, önyargı ve kalıp yargıların çocuk bakış açısıyla anlatılması çok etkileyici. Bülbülü Öldürmek’te olaylar akarken bir yandan da çocukların büyüme hikâyelerine, hem kendi beden ve zihinleri hem de ikili ilişkilerindeki değişimlere, toplumla yaşadıkları çatışmalara şahit oluyoruz. Olup bitene yaklaşımları saf, içten, eşitlikçi ve masum. Büyükleri anlamakta zorlanıyorlar, zihinleri henüz temiz ve açık. Ama olup bitenlerden de etkileniyorlar ister istemez.

edebiyathaber.net (14 Nisan 2023)

Yorum yapın