İlk Kitabı Anlatmak: Hüseyin Kılıç | Adnan Gerger

Nisan 14, 2023

İlk Kitabı Anlatmak: Hüseyin Kılıç | Adnan Gerger

İlk kitabı Anlatmak, söyleşilerimizin bu haftaki konuğu Ketebe Yayınları’ndan  çıkan “Şimdi Karşıya Geçebilirsiniz” adlı kitabıyla Hüseyin Kılıç.

“Kurgu yapmayı seviyorum, o kurguda bağların sağlam olmasını ve şaşırtıcı olmasını seviyorum. Bu yüzden bazen tasvirler geri plana düşüyor ve anlatıcı ortaya çıkıyor yazdıklarımda.”

Şimdi Karşıya Geçebilirsiniz, ilk kitabınız. Bu kitabı bastırmak için karşıya nasıl geçtiniz? O karşıya varmak epey zorlu olmalı… O karşıya varmak için yürüdüğünüz yolda nelerle karşılaştınız?

İlk öykü yazdığım dönemde hiçbir yere göndermeye cesaret edemedim ve arkadaşların beğenisi ancak bir yere kadar motivasyon sağladı. Yedi sekiz yıllık bir aradan sonra tekrar yazmaya başlayınca bu sefer dergilere göndermeye karar verdim ve şaşırtıcı bir şekilde Post Öykü ilk gönderdiğim öyküyü yayımladı. Buna çok sevindim ve sanırım bu sefer de yazdıklarıma fazla güvenmeye başladım. Bir yıl boyunca başka bir yerden kabul alamayınca tekrar gerileme dönemi başladı 🙂 Yine de sabırla yazıp gönderdim ve bir noktadan sonra önce çevrimiçi sonra basılı yayınlarda daha fazla yer bulmaya başladım. Yer aldığım mecra sayısı bile artık yirmiye yaklaşınca kitap dosyası olmalı dediğim dönemde yayınlatma fikri ortaya çıktı ve nihayet ilk kitabım çıktı.

Edebiyata emek veren çaba harcayan ona saygı duyan bir yazarsınız. Kitabınızı ilk ele aldığınızda aklınızdan, yüreğinizden neler geçti, ne hissettiniz?  

Bir başka röportajda da dediğim gibi “Vay be gerçekten kitabım çıktı” diye düşündüm hala tam anlam veremez bir halde. Şimdi bile garip geliyor zaman zaman düşününce. Babamın son dönemleri ile ikinci kez hikâye yazmaya başladığım dönemler örtüşüyor. Babama (ya da belki kendime) moral olsun diye hastanede “Baba kitap yazacağım ve sana ithaf edeceğim” demiştim. O zaman henüz hiçbir yerde yayımlanmamıştı yazdıklarım. Kitabı anneme ve babama ithaf ettim ve çok anlamlı olup olmadığını bilmemekle beraber verdiğim bir sözü tutmanın getirdiği bir huzur duydum.

Sizin öykülerinizi okudum. Okuru kışkırtan ama onu incitmeden hatta onu keyiflendiren bir anlatım tarzınız var. Kurmacanız da öyle. Şimdi Karşıya Geçebilirsiniz, adlı öykü kitabının adından da bu tavrınız anlaşılıyor. Sanki okura sesinizi duyurma isteğiniz var? Öykülerinizde böyle bir kaygınız var. Yoksa bana mı öyle geliyor?

Doğrudan sesimi ancak bu şekilde duyurabilirim ya da duyurmalıyım diye bir kaygım yok aslında. Akla gelen güzel bir fikri arkadaşlarıyla paylaşma hevesine benzer bir duygu bence benimki. En nihayetinde fıkrasına gülünmeyen adam pozisyonuna düşme riski olsa da o fıkra anlatılacak illa ki. Kurgu yapmayı seviyorum, o kurguda bağların sağlam olmasını ve şaşırtıcı olmasını seviyorum. Bu yüzden bazen tasvirler geri plana düşüyor ve anlatıcı ortaya çıkıyor yazdıklarımda. Anlatıcının baskın olmasını da aslında diğer detayları her okur kendi hayal dünyasına göre doldurabilmesini istediğim için tercih ediyorum diyebilirim. Birçok hikâyedeki karakterleri her okurun farklı hayal etme ihtimalini seviyorum.

Yukarıdaki sorumla bağlantılı soruyorum. Şimdi Karşıya Geçebilirsiniz adlı kitabınızda yer alan öyküler post modernist bir tavrı sergiliyor. Bu tavrınız bilinçli mi ve bu tavrı sürdürecek misiniz? 

Mümkün mertebe güncel öyküleri takip etmeye ve okumaya çalışıyorum. Bu öyküler arasında kendi dilini oluşturmayı başaranları seviyorum ve kendim de hepsi birbirine benzeyen dayalı döşeli evler gibi birçok başka benzeri olan öyküler yazmak istemiyorum. Bilinçli olmasa da bu yüzden biraz daha farklı bir anlatım dili yakalamış olabilirim, olmayı dilerim. Yazarken modern ya da post modern olsun diye bir kaygı gütmüyorum, hikâye beni nereye götürürse öyle yazıyorum. Bir şeyler yazarken “Öyle de öykü mü olur” diye bir kalıbımın olmaması da elimi rahatlatıyor. Bilmeden de olsa bu tavrı sürdürecek gibiyim sanırım.

Şimdi Karşıya Geçebilirsiniz’de yer alması için öykülerinizi hangi kriterlere göre belirlediniz?

Kitap sözleşmesi yapıldığında seksene yakın öykü vardı yayımlanmış. Elemek çok kolay olmadı, her birini farklı açılardan seviyordum ki yazmışım ve dergilere yollamışım zaten. Kurgusunu nispeten girift bulduğum, şaşırtma duygusunun yüksek olacağına inandığım ve bir kısmı için “Allah Allah! Bu aklıma nerden gelmiş, aferin bana” dediğim öyküleri seçmeye çalıştım diyebilirim.

Dergilerde öykülerinizle birlikte gördüğüm isimsiniz. İlk yazdığınız öyküyle son yazdığınız öykü arasında ne gibi fark var? Öykü disiplininizi anlatabilir misiniz?

İlk yazdığım öykülerde günlük hayatta gördüğümüz, yaşadığımız olayların akıcı bir anlatımla aktarılmasını daha çok hedeflemişim gibi görünüyor. O öykülerde ne uzaylılar var, ne konuşan hayvanlar, ne üç harfliler, ne dört harfliler. Onlarda Ahmet’in Mehmet’in, Ayşe’nin Fatma’nın başına gelen olaylar daha fazla. O dönemde zaten duyduğum gördüğüm şeylerden ilgimi çekenleri not alıp kırkyama misali birleştirmeye çalışıyordum öykü olması için. Son zamanlarda yazdıklarımda artık okuyanın bir anda “Bu nerden çıktı?”  , “Ne alakası var?” “Nasıl olur?” diye soracağı ve en sonunda “Haaaa!” diyeceği kurgular yapmaya çalışıyorum diyebilirim. “Haaaa!”, “Hmmmm!” ya da “Vay beee!” diyen okurun ünlemi ne kadar uzunsa o kadar iyi olmuş diyorum kendi kendime. Şimdi yazdığım bir öyküde her an her şey olabilir. Tabii ki yazdıklarımı – ne kadar uçuk görünürse görünsün –  toplumsal ya da bireysel gözlemlere en azından kendi zihnimde dayandırmam lazım.

Öykülerinizi nasıl yazarsınız?  Öykülerinizdeki karakterler sizden bir parça mı? Neden?

Bir kelime, bir fikir, bir görüntü yetebiliyor öykü yazmaya başlamam için. Sinematografik bir düşünceyle peki sonra ne olacak, nasıl olacak, neden öyle olacak diye diye yazmaya devam ediyorum. Bazı yazdıklarımda çıkmaz sokağa girip birinci sayfada ya da paragrafta duvara toslayıp bırakıyorum, bazılarında ise çabuk biter sandığım yol “Onu da yaz, bunu da açıkla” derken bitmek bilmiyor, kendim kendime “Haydi final olsun artık” bile diyorum. 

Karakterlerimin benden bir parça olduğunu düşünmüyorum. Hayal dünyam elbette kendi deneyimlerimden bağımsız düşünülemez ama yazılan öykü sayısı arttıkça “Ben olsam nasıl yapardım?” sorusu yerine “Olayın geçtiği evrendeki karakterler nasıl yapardı? Bu evrende böyle bir kişinin işi olur mu?” soruları daha çok soruluyor bilinçdışı süreçte.

Günde kaç saat ve ne tür kitaplar okuyorsunuz? Okumaya inancınız nasıl? 

İstanbul trafiği sağ olsun yollarda bir saat okuma fırsatı buluyorum genelde. Onun dışındaki okumalarım ise maalesef çok değişken oluyor. Dürüst olmak gerekirse öykü okumaya kendim dergilerde çıkmaya başladıktan sonra ağırlık verdiğim için öykü türünde hem günceli takip etmek hem repertuvardaki eksikleri tamamlamaya gayret ediyorum. Bununla birlikte hem değişiklik olsun hem ufkum genişlesin diye aralara seyahatname, roman fırsat olursa İngilizce eserleri de sıkıştırmaya çalışıyorum. Zira “Hep öykü, hep öykü” deyince de olmuyor, arada uzun soluklu okumalar da şart bence. 

Yazmaya devam ediyor musunuz? Yayınlatmak için hazırladığınız dosyalar var mı?

Yazmaya devam ediyorum, bilgisayardaki devam klasörümde 7-8 tane başlanmış öykü var. Kimi zaman onlardan birini seçip ilerletmeye çalışıyorum kimi zaman da hiç gündemde olmayan bir fikir bir anda zihnimi işgal ediyor ve hepsinden önce o fikirden çıkan öyküyü tamamlıyorum. 

Yeni dosyalara gelirsek iyisiyle kötüsüyle çok sayıda öykü var zaten halihâzırda. Artmaya da devam ediyor. Bunlardan birden fazla dosya illa ki çıkar ama şimdilik en azından kitabın bir yılı dolsun diye düşünüyorum.

Bu sorular ve yanıtların ışığında Hüseyin Kılıç kimdir, kendinizi nasıl tanıtırsınız?   

Hüseyin Kılıç meraklı ve hevesli bir adamdır. Yazmayı merak eder, kuşları, balıkları, enstrüman çalmayı, jonglörlüğü, dil öğrenmeyi, başka yerlere gitmeyi, çeşit çeşit insanın neyi niye ve nasıl yaptığını merak eder. Öğrenmeyi, konuşmayı, dinlemeyi, anlatmayı sever. Bu kadar çok şeyi merak ettiği için de kolay kolay bir konuda dört başı mamur bir uzman olamaz. Yine de bu özellikler sayesinde yazdıklarımda biraz daha farklı bir şeyler ortaya koyabildiğini umar. Bu güzel röportaj için size kıymetli Adnan Gerger’e ve Edebiyathaber’e çok teşekkür ederim.

Biz teşekkür ederiz.

edebiyathaber.net (14 Nisan 2023)

Yorum yapın