İnanna geri döndü! Aşkla dans edin! | Başak Bingüler

Eylül 13, 2023

İnanna geri döndü! Aşkla dans edin! | Başak Bingüler

“Şiirin silah yapıldığı bir dünya, dansla özgürleşir mi?” Bu zor sorunun cevabını verebilir misiniz? Peki zor soru sizce ne demek olabilir? Günışığı Kitaplığı’nın alt markası ON8 tarafından yayımlanan Sabri Safiye’nin İnanna’nın Dönüşü kitabı, sözün gücünün uzay ve yeryüzü, geçmiş ve gelecek arasındaki izlerini sürüyor. 

Kitapların arka kapaklarını okumayı çok severim. İnanna’nın Dönüşü kitabının arka kapağındaki şu cümle beni çok heyecanlandırdı: Yapay zekâ, küresel salgınlar ve nanoteknoloji gibi, dünyanın yeni olanaklarına ve felaketlerine karşı insana, insanlığın kadim tarihine ve insan iradesine tutunan yeni başlangıçların ve umudun meselesini taşıyan güçlü bir hikâye.

Yapay zekânın getirileri/götürüleri, küresel salgınlar ve her geçen gün sayısı artarak devam eden teknolojik gelişmelerin yansımalarını hayatımızın merkezinde yaşadığımız bugünlerde hep bir geçmiş-gelecek karşılaştırılması yapıldığı dikkatimi çekiyor. Gelecekte hayatımızda daha sık görebileceğimiz teknolojik gelişmelerle ilgili fütüristlerin anlattıkları herkeste bir taraf olma içgüdüsü geliştirdi: Yapay zekâ ile dost mu olalım yoksa düşman mı? Başımıza geleceği söylenenlere bakılırsa gelecekte insanın yalnız kalabileceği en güvenli yer uzay boşluğu mu olacak?

Uzaydan yeryüzüne inen bir kapsülde olmak gibi…

Uzun yıllar film sektöründe yönetmen yardımcısı, yönetmen ve yapımcı olarak çalışan yazar Sabri Safiye, bu soruyu uzay boşluğundan dünya uygarlığının dehlizlerine uzanan bir kurgu ile cevaplıyor. Yazarın profesyonel geçmişi, yaşananları okurun zihninde canlandırabileceği akıcı bir kurguya katkı sağlıyor. 

Boşluk nedir? 

Kitabın kapağını açar açmaz şu cümleyle yeryüzünden uzaklaştım: Bomboş. Düşünce yok. Kısa süre öncesine kadar neresi burası diye bir soru bile yoktu ortada. Soru sormak neydi? Şey neydi? Bu boşluğu tarif etmesi mümkün değil. Ne kadar zaman geçti böyle?

Artık 17 kat kaplamalı bir uzay giysisinin içindeydim! Mekânsal değişiklikleri çok olmayan bir kurguda sizi hikâyenin içinde tutacak en önemli unsurlar tüm duyularınıza hitap etmesidir. Nanoteknolojik şiirler sentezleyen ve gözlerden uzak bir uzay laboratuvarı olan Nadrian’da uzay giysileri içindeki karakterin neler hissettiğini içsesiyle dinliyoruz. Bununla birlikte gördüğünü, dokunduğunu aktardığı hatta metal zeminde uzay giysileriyle ayağının çıkardığı sese kadar yaşadıklarını okurken adeta kendimi uzay giysisinin içinde hissettim. Okuduğumuz kitabın bizi olduğumuz yerden uzaklaştırması kurgunun akıcılığına kendimizi kaptırdığımızı gösterir. Uzay giysileri içinde kendinizi boşlukta hissettiğinizde ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. 

Yapay zekâ geçmişi yok mu edecek, geçmişle geleceği birbirine mi bağlayacak? 

122 sayfalık bu sürükleyici bilimkurgu kitabını 4 saat süren yolculuğum sırasında bir solukta okudum. Kitabın kurgu, hikâye ve anlatım özelliklerinin etkisiyle gözümü kırpmadığım nadir bir araba yolculuğuydu diyebilirim. Üç bölümden oluşan İnanna’nın Dönüşü kitabının ilk bölümünde iki ayrı font ile yazılmış paragraflar göreceksiniz. Merak uyandıran kurgunun bir parçası olan bu özellik, diğer bölümler için bizi hazırlıyor. 

Kitap bittiğinde, okumaya başlarken hiç tahmin etmeyeceğim soruların yanıtlarını artık biliyordum. Bu sorular, İnanna’nın Dönüşü kitabının uzaydan yeryüzüne yapılan bir yolculuğu anlatan kısa bir bilimkurgu eserden çok daha fazlası olduğunu ve kurgunun genişliğini gösteriyor: Tek merkez tarafından yönetilen ileri bir dünya düzeninde yaşanan Büyük Salgın sonucu yedi yaşında annesiz babasız kalan ve yetimhanede büyüyen karakterimiz nasıl oldu da kendini uzay giysilerinin içinde bir kapsül ile boşluktan yeryüzüne süzülürken buldu? 100 yıl önce ölen teyzesinin bu yeryüzüne iniş hikâyesinde nasıl bir rolü vardı? Yapay zekâ teknolojisi sayesinde hatıralarımız biz ölsek de yaşamaya devam edebilir mi? Aşk ve Savaş Tanrıçası İnanna’nın dönerek yaptığı, valse benzer dansa ne denir? Şamanistik geleneğe ve onun şifacılık özelliğine dair kadim ritüellerden olan dans ve müzik, sözcüklerin mahkûm ettiği kötü sondan dünyayı kurtarabilir mi? 

Sözcüklerin somut gücünü kullanabilseydiniz ne için kullanırdınız? 

Gelelim yazımın başındaki soruya: Yapay zekâ ile dost mu olalım yoksa düşman mı? Bu sorunun cevabı için söyleyebileceklerimi Platon daha evvel söylemiş ve Sabri Safiye bu kitapta alıntılamış. Bu nedenle geleceğe ithafen cevabımı hem geçmişten hem de kitaptan veriyorum: 

“Platon büyük bir öngörüyle insanlığın bazı buluşlarının iki taraflı çalışabileceğine dikkat çekmişti: iyiye kullanım ve kötüye kullanım. Tıpkı pharmakon, yani ilaç gibi. Doğru kullanırsanız hayat kurtarır ama dozu kaçırırsanız öldürücü bir zehire dönüşebilir.”

Tercihiniz iyilikten yanaysa güzel bir haberim var: İnanna geri döndü! Aşkla dans edin!

edebiyathaber.net (13 Eylül 2023)

Yorum yapın