İçimizde olan hikâyenin izinden gitmeye başladığımızda | Aynur Kulak

Mart 1, 2023

İçimizde olan hikâyenin izinden gitmeye başladığımızda | Aynur Kulak

Dünya çocuklarına armağan edilen bir kitap Bana Bir Hikâye Anlat. (Düşbaz Yayınları – Şubat 2023) İlk anda çocuklar için yazılan hikâye derlemesinden oluşan bir kitap olarak düşünülebilir fakat bundan daha fazlası. Kitabın alt başlığı Çocuklara Hikâye Kurma Yöntemleri ve Pratikleri. Kitabın içeriğine daldıkça bu alt başlıktan da fazlası diye düşünmeden edemedim. Çok teknik bir yere işaret edildiği muhakkak fakat kitabın yaratıcıları Silke Rose West ve Joseph Sarosy çocuklar için duygusal anlamda o kadar derinlikli bir kitap yazmışlar ki, Bana Bir Hikâye Anlat’ın öncelikle çocukları gerçekten çok sevme ve sonrasında onlarla bağ kurmak istemeyle doğrudan ilgisi var. 

Silke Rose West otuz yılı aşkın bir süre anaokulu öğrencilerini yetiştirmiş, Joseph Sarozy bir ile üçüncü sınıfları bünyesinde barındıran ve açık havada eğitim veren bir okul olan The Juniper School’un kurucusu. Bebeklerin çocukluğa adım atar atmaz büyüme evrelerindeki (bebeklikten çocukluğa geçerken ki evrimleşme süreci de diyebiliriz)  tüm gelişim süreçlerine şahitlik ederek uzmanlaşan West ve Sarozy çocuklar adına sürekli sahadalar, pratik halindeler. Bunun bir yansıması olarak ortaya çıkan Bana Bir Hikâye Anlat elbette çocuklara hikâyeler anlatmanın teknik unsurlarından ötesini, daha fazlasını sunuyor bizlere ve yetişkinler, ebeveynler adına rehber bir kitapla karşı karşıya olduğumuzu daha ilk sayfalarıyla kanıtlıyor. Bu yüzden elimizde tuttuğumuz kitap çocukların gelişimsel merakları adına kendi hikâyelerinizi oluşturmanızın yöntemlerini sunuyor bizlere. Bunu yaparken de önemli iki bileşen sevgi ve bağ, hatta her bir çocukla sevgi yoluyla bağ kurma kitabın temelini oluşturuyor. 

“Hikâye anlatımı yalnızca hikâyeye ilişkin olsaydı bu tür bir düşünce şekli akla uygun olabilirdi fakat araştırmalar (ki bunu muhakkak siz de keşfedeceksiniz) hikâye anlatımının daha çok anlatıcı ve dinleyici, yani sizinle çocuğunuz arasında ilişkiye bağlı olduğunu gösteriyor. Bu bakış açısıyla yaklaşıldığında hikâye anlatmak daha kolay, daha eğlenceli oluyor ve alttan alta çocuğunuzla paylaştığınız sevgiyi ve yakınlığı ifade ediyor.”

Hikâye anlatmak bedava diyor Silke Rose ve Joseph. Son derece de doğal bir eylem. Her ailenin dini, sosyal ve kültürel değerleriyle birlikte işleyen hikâye anlatma deneyimi tıpkı kimsenin size nasıl yürüyeceğiniz ile ilgili bir şey söylemesine gerek olmadığı gibi kimsenin size nasıl hikâye anlatacağınızı söylemesine de gerek yok. Yalnızca anlatırsınız ve bir hikâye böylece oluşmuş olur. İnsanlık adına bu durum son derece köklenmiş bir edimdir.   Fakat burada önemli bir nüans olarak çocuklara, çocuklar için hikâye anlatmak ve bir başkasının hikayesini anlatmakla kendinizinkini anlatmak arasındaki büyük farka dikkatimiz çekiliyor. Yani Silke Rose ve Joseph için çocuğumuza veya yakınımızdaki başka bir çocuk için kendi hikâyelerimizi oluşturmamız önemli.

“Hikâye anlatımının merkezinde ilişkiler yatıyor. Bizler hikâyelerin bir çocuğun gününü aydınlattığını, ona kıymetli hayat dersleri verdiğini, onun güvenini kazandığını ve hatta ailelerin sevdikleri birinin vefatıyla baş etmesine yardımcı olduğunu gördük. Bu anları sırtında taşıyanın hikâyelerin kendisi olduğunuz inansaydık onları basardık. Fakat bizler onların tıpkı iyi olan bütün hikâyeler gibi anlatıcıyla dinleyici arasındaki sevgi dolu boşlukta kök saldığına inanıyoruz.”

Disney ve Marvel gibi çocuklar adına –hatta yetişkinler adına- büyük pazarı elinde bulunduran uluslararası şirketlerden, günümüzde basılan yüzlerce farklı hikâye kitaplarına da değiniyorlar. Bu yayınların hikaye anlatımına ilişkin yönergeler veya anlatının arka planına dair bilgi verenlerin de olduğu belirtiliyor fakat tüm bunların farkında olan öğretmenlerimiz Don Kişot misali bir yolculuğu tercih ederek herkesi kendi hikâyelerini kurmaya teşvik ediyor. Kitaptaki tüm yönergeler bunun üzerine inşa ediliyor. Çünkü diyorlar üstüne basa basa, “Hikâye anlatımı anlatının kendisiyle ilgili değil, ilişkiyle alakalıdır.” Acelemiz yok diyorlar. İçimizde olan hikâyenin izinden gitmeye başladığımızda ortaya verimli bir hikâye çıkacaktır elbet ve ezberlenen hikâyelere veya devasa şirketlerin tekelindeki hikâyelere bağlı olmak yerine, “Siz zaten iyi bir hikâye anlatıcısınız.” diyorlar ısrarla. Kitap boyunca da bunun yaşanmış örneklerini sunuyorlar.   Silke Rose ve Joseph değerli meslek erbapları misali demiri tavında dövmenin yol ve yöntemlerini tekrar hatırlatıyorlar bizlere.   

Hikâye anlatımları sadece olay örgüsünden ibaret değildir; ebeveyn ve çocuk başta olmak üzere herhangi iki insan arasında bağ kurmak için de etkili bir araçtır. Ki tam da bu aşamada Silke Rose ve Joseph bana hikâye anlat diyen çocuğun aslında bağ kurmak istenci içerisinde olan çocuk olduğunun altını çiziyorlar. Bu bağ kurma meselesi çocuk henüz anne karnındayken başlayan köklü bir süreç. Bu köklü süreci dikkatimi çeken dört aşamaya yayıyorlar. Sezgisel hikâye anlatımı, hikâye anlatımı döngüsü, hikâyenin bilimsel anlatım yönü ve sinirbilimsel düzeyde, nörolojik faktörleriyle hikâyelerin  büyüme evresinde olan çocuğun zihnini nasıl beslediği.   

Sezgisel hikâye anlatımı, ezbere dayalı hazır bir hikâye sunmak yerine, hemen o anda, çocuğun ihtiyacına göre oracıkta var edilen hikâye. Bu zor gibi gözükebilir fakat, “hikâye anlatım döngüsü”nün anlaşılıp, uygulanmaya başlanması ve bunun belli bir rutinle tekrarlanarak yapılması zor gibi görünen durumu kolaylaştıran etmen olarak karşımıza çıkıyor. Silke Rose ve Joseph yaşadıkları gerçek deneyimlerden yola çıkarak bu durumla ilgili birçok güzel örneklerle temellendiriyorlar tezlerini. Bilimin hikâye anlatıcılığını daha fazla incelediğini öğreniyoruz. İnsanların, bir anlatıya dahil edildiğinde bilgileri yalnızca gerçeklerin anlatılmasına kıyasla 22 kat daha fazla akılda tuttuğunu biliyor muydunuz ve bunun etkilerinin nörolojik düzeyde zihni geleceğe doğru sağlam adımlarla hazırladığını, muhakeme yeteneğini geliştirdiğini.

Ülkece çok büyük bir felaket, acı verici bir deneyim yaşıyoruz. Bu yüzden Silke Rose ve Joseph’in hayatta acıyla yüzleşme konusunu ele almaları da kitapla ilgili algımı daha seçici hale getirdi. Acı deneyimlerin hikâyeleştirilmesini çocukların ekseninde ele almaları kitabın değeri adına başlı başına önemli bir kriter olarak var.

“Hayatta acıyla yüzleşmekten başka yapılacak hiçbir şeyin olmadığı anlar vardır. Fakat bu acıyı doğrudan ele almaya kalkarsak dikkatimizin dayanılmaz ölçüde fazlasını çaresizliğimize verdiğimizden bazen travmayı çoğaltırız. Çözümlere ya da seçeneklere odaklanmak enerjimizi soruna odaklı tuttuğundan zaman zaman alevleri beslemekten başka bir işe yaramayabilir. Bu tür durumlarda hikâyeler benzersiz bir ilaç görevi görebilir. (…) Hikâye anlatımının bu kadar etkili olduğunu iddia etmek bazı okurlarımıza büyüklenmek gibi gelebilir. İnsan organizmasının anlatı yapısı üzerinen bilgi ve anlam edinmesinin evrimsel örgüsüyle birlikte kavrayacak olursak benzersiz biçimde insani olan bu aracın bizlere, çocuklarımıza hızlı ve etkili yollarla odaklanma ve onlarla bağ kurma açısından nasıl yardımcı olabileceğini görmeye başlarız.”

Bana Bir Hikâye Anlat insanlık için hikâye anlatmanın değerini ortaya koyarken çocuklara yönelik olarak hikâye anlatmanın çocukları sevmek ve onlarla bağ kurmak istemekle doğrudan ilişkisi üzerine yazılmış bir kitap. Bu iki temel nokta birleştiğinde bir derlemeden ziyade yetişkinler ve çocuklar adına sürdürülebilir ilişkiler kurabildiğimizi açıkça görüyoruz. Ve elbette Silke Rose West ve Joseph Sarosy’nin çocukları nasıl değerli buldukları ve sevdiklerini de anlıyoruz. Kitabın çevirmeni Duygu Asena Şahin’e çevirisi için ve Düşbaz Yayınları’na çocuk edebiyatı adına her kitaplığa ve okullara –eğitim müfredatımıza- girmesi gereken böyle bir kaynak kitap ile buluşmamızı  sağladığı için teşekkür ederim.   

edebiyathaber.net (1 Mart 2023)

Yorum yapın