Hititli Küçük Hayalcinin Düşleri | Ece Kutlugün Arslan

Eylül 8, 2025

Hititli Küçük Hayalcinin Düşleri | Ece Kutlugün Arslan

Çocuk edebiyatında mitolojiye yaslanan anlatılar çoğunlukla Batı kaynaklıdır; Yunan tanrıları, Roma kahramanları ya da İskandinav efsaneleri… Oysa Anadolu topraklarının da binlerce yıllık zengin bir kültür hazinesi vardır. Gürol Sözen’in kaleme aldığı Hititli Küçük Hayalcinin Düşleri bu açıdan dikkate değer bir eser.

Kitabın başkahramanı Pattiya, küçük yaşına rağmen derin bir iç dünyaya sahip bir çocuk. Onun gözünden Hattuşa’nın taş sokakları, surlarla çevrili kapıları, tünelleri, bayramları ve tapınakları adeta hayat buluyor. Pattiya’nın en değerli varlığıysa, kuşkusuz eline ışık saçan mavi bir taş, yani Patti. Bu taş yalnızca bir nesne değil; düşler, sırlar ve cesaretin simgesi.  Pattiya’nın kaybettiği mavi taşı arayışı ve bu arayış sırasında yaşadığı maceralar kitabı sürükleyici yapan en önemli unsur.

Kitabın en dikkat çeken yönlerinden biri de, iki kardeşler arasındaki ilişki. Pattiya’nın abisi Pallili, kimi zaman oyunbaz, kimi zaman kıskanç, kimi zaman da koruyucu bir figür olarak karşımıza çıkıyor. Bu gerilim, çocukların çok iyi tanıdığı kardeşlik duygusunu gerçekçi bir şekilde yansıtıyor. Mavi taşın çalınması ya da gizlenmesiyle başlayan küçük çatışmalar, Hattuşa’nın karanlık tünellerinde gerilime dönüşüyor. Bu noktada kitap, sıradan bir tarihî hikâyeden çıkarak kardeşlik, güven ve paylaşma üzerine evrensel bir anlatıya bürünüyor.

Sözen’in dili yalın ama şiirsellikten uzak değil. Özellikle ilk sayfalarda mavi taşın ışık saçarken parmaklardan yıldızlara dönüşmesi, düş ile gerçeğin iç içe geçtiği bir masal tonunu yaratıyor. Bu üslup, çocukların hayal gücünü harekete geçirirken yetişkin okura da mitolojik çağrışımlar sunuyor. Pattiya’nın gece düşlerinde gördüğü pembe ve mavi bulutlar, gökyüzüne uzanan yıldızlarla birleşiyor.

Bir başka dikkat çekici özellik, doğa betimlemeleri. Pattiya’nın dağlara çıkışı, hashur ağaçlarının altında oturuşu, kırların çiçeklerle dolup taşması, Anadolu’nun tabiatına dair güçlü imgeler oluşturuyor. Böylece kitap yalnızca tarihî bir uygarlığı değil, o uygarlığın nefes aldığı coğrafyayı da tanımış oluyor. Bu açıdan kitap, kültür ile doğanın birbirinden ayrılmazlığını hissettiriyor.

Eser, aynı zamanda Hitit uygarlığına dair ayrıntılarla örülü. Aslanlı kapılar, Yerkapı tüneli, tanrılar ve tanrıçaların isimleri, bayramlar, kutsal alanlar ve günlük yaşamdan ayrıntılar, çocukların dünyasına uygun şekilde aktarılmış. Bu noktada kitabın tarihsel bilgiyi ansiklopedik bir biçimde değil, öykünün içine harmanlanmış halde sunmak gibi önemli bir işlevi olduğu söylenebilir.

Kitabın etkili olmasında resimlerin rolü de azımsanamaz. Gözde Bitir T.’nin illüstrasyonları, metnin hayal gücünü desteklerken aynı zamanda tarihî mekânları ve öğeleri görünür kılıyor. Mavi taşın ışığı, kanatlı aslan heykelleri ya da Hattuşa’nın surları resimlerde yeniden canlanıyor. Çizimler, metinle birlikte çocukların zihninde güçlü bir görsel dünya kuruyor.

Kitabın başka değerli bir yönü de yetişkinlere dair küçük eleştiriler barındırması. Pattiya’nın gözünden bakıldığında büyükler kimi zaman anlaşılmaz, kimi zaman da çelişkili figürlerdir. Anneler ve babalar her şeyi bildiklerini söyler ama çocukların sorularına çoğu kez net bir yanıt veremezler. Bu durum, kitapta ince bir mizah unsuru olarak işlenmiş. Bu sayede çocuk okurlar, kendi deneyimlerinden tanıdık bir durumu bulurken yetişkinler de kendi tavırlarını sorgulama imkânı yakalıyor.

Kitabın ilerleyen sayfalarında şunu fark etmek kaçınılmaz: Pattiya’nın mavi taşı, aslında her çocuğun hayal gücünde sakladığı kıvılcıma benziyor. Kaybolduğunda hayat biraz eksiliyor, bulunduğunda ise dünya yeniden ışıkla doluyor. Sözen, bu simge aracılığıyla çocuklara hayallerini kaybetmemeleri gerektiğini hatırlatıyor.

Hititli Küçük Hayalcinin Düşleri, yalnızca çocuklara değil, Anadolu kültür mirasına ilgi duyan yetişkinlere de seslenen bir eser. Hattuşa’nın taşlarında, tanrıların isimlerinde ve masalsı atmosferinde herkes kendine bir pay bulabileceğini söylemek mümkün.

Sonuç olarak bu kitap, çocuk edebiyatında nadir rastlanan bir işi başarıyor: Tarihi, mitolojiyi ve düşsel anlatımı aynı potada eritirken sıkıcılıktan uzak kalıyor. Gürol Sözen’in kalemi ve Gözde Bitir T.’nin resimleriyle şekillenen eser, Anadolu’nun kadim kültürünü canlı tutarken çocukların düş gücünü de kanatlandırıyor.

Yorum yapın