Hepçilingirler’den çocuklara rengarenk öyküler | Hande Avtan

Aralık 24, 2021

Hepçilingirler’den çocuklara rengarenk öyküler | Hande Avtan

Her sayfasında size başka maceraların beklediği eğlence ve sürprizlerle dolu bir kitap Pembe Seven çocuk edebiyatımızın en önemli kalemlerinden Feyza Hepçilingirler’in imzasını taşıyor. Sevgi dolu beş öyküden oluşan ve Doğan Çocuk aracılığıyla okurlarla buluşan kitabın neşesine neşe katan çizimleri  Cihangir Erönü tarafından resmedilmiş.

Bu beş öykünün en önemli ortak özelliği küçük yaştaki okuyucusuna sevgi ve mutluluk dolu hikayeler anlatması. Öykülerin her biri çocuksu masumiyeti kadar muzipliğinin arkasında elbette usta yazar Hepçilingirler’in kendine has anlatım dili var.

Yalın cümlelerle yazılmış bu öyküleri okurken canı ıspanaklı börek çeken Çiçek’le karnınız guruldayacak, şen sesli ağustos böceğiyle neşeleneceksiniz. Minnoş’la Karaş sayesinde sevginin gücünü hatırlayacak, renkli giyinmeyi seven Eren ile hayatın renklerini fark edecek, kendini kümesin en güzeli ilan eden Çilli’yle eşitliğin önemini bir kez daha hatırlayacaksınız.

Her biri aynı öneme sahip eşitlik, saygı, dostluk, sevgi temalarını hikayelerine ustalıkla yedirmiş yazarın başardığı en önemli şeylerden biri bunu kör göze parmak şeklinde değil de alt mesajlar vererek yapması. Bundaki en önemli sebep ise şüphesiz Hepçilingirler’in kelimeleri kullanırkenki ustalığı.

Sade ve derin sorular

Kitabın anlatımındaki sadelik ve derinlik okuyucusuna üzerinde düşünülecek sorular sorduruyor. Minnoş’la Karaş öyküsünde yer alan ‘’Sevginin özelliği neden gerektirmemesi.” cümlesi üzerine düşünülecek mesajlara sadece bir örnek.

Kitaba ismini de veren Pembe Seven Oğlan ise kendisine giyilmesi tavsiye edilen sıkıcı renklerden sıkılan ve hayatın renklerine düşkün olan Eren’in baş kahramanı olduğu hikayesi. Renkli giyinme özgürlüğünün sadece kız çocuklarına değil erkek çocuklara da verilmesi gerektiğini vurgulayarak cinsiyet rollerinin eşitliğinin altını çizen öykü bu haliyle de hayli ilham verici.

Ispanaklı Börek öyküsü aslında soframıza geldiğinde afiyetle ve bir çırpıda yediğimiz şeylerin ardında nasıl bir emek süreci olduğunu anlatıyor. Çiçek’in çok sevdiği ıspanaklı böreği yapmaya girişmesiyle tarımın önemini, doğaya saygılı olmanın ve onu korumanın neden bu denli önemli ve gerekli olduğunu yeniden hatırlıyoruz.

Hikayesini şimdiye dek Ezop’tan ve La Fontaine’den dinlediğimiz ağustos böceğine sorsak olsanız o neler anlatırdı hiç düşündünüz mü? Bir de Ondan Dinleyin öyküsünde şimdiye kadar hiç söz hakkı tanınmayan ağustos böceği anlatıyor hikayesini. Bakalım dedikleri kadar keyfine düşkün ve tembel mi, takdir okuyucunun.

Çilli’nin Derdi hikayesi ise Çilli ve arkadaşlarının hikayesini anlatırken sadece çocuklara değil büyüklere de çok önemli bir mesaj veriyor. Dış görünüşlerimiz ne denli farklı olursa olsun içeride hepimizin aynı olduğunu bize yeniden hatırlatırken bunu muzip bir yerden yapıyor. Bu kitabın bir diğer önemli özelliği de yetişkinlere özledikleri hesapsız kitapsızlığın kapılarını aralaması. Tam da bu sebepten çocuklarına bu kitabı okuyan bir ebeveynin de bu kitaptan oldukça etkileneceği aşikar.

edebiyathaber.net (24 Aralık 2021)

Yorum yapın