Görünmeyenin Fay Hattı: Sadece Telegram Kullanan İnsanın Postmodern Felsefesi | Sinem Uğurlar

Temmuz 16, 2025

Görünmeyenin Fay Hattı: Sadece Telegram Kullanan İnsanın Postmodern Felsefesi | Sinem Uğurlar

Özet

Bu makale, çağımızın dijital fazlalığına karşı bir sessizlik manifestosu gibi yükselen “sadece Telegram kullanan insan” figürünü, çağlar ötesi bir dijital münzevi olarak ele alır. Bu kişi, mahremiyetin kutsallığı, görünmezliğin direnişi ve geçiciliğin estetiği üzerinden yeni bir dijital etik kurar. Telegram yalnızca bir uygulama değil, bir varoluş biçimine, sessizliğin felsefesine, post-algoritmik bir tahayyüle dönüşür.


I. Giriş: Gösteri Çağında Sessizlik Bir Devrimdir

Modern insan, kimliğini çoğunlukla göstererek var eder. Sosyal medya mecraları, bu gösterinin mekânlarıdır: hikâyeler, statüler, emojiler ve sürekli güncellenen kimlik kartları. Ancak bazı bireyler, bu çağrıya kulak vermez. Sadece Telegram kullanan insan, bu gösterinin dışında kalmayı seçmiştir. O, bir tür postmodern derviş, dijital dünyanın gürültüsüne karşı “iletişimsizliğin iletişimi” ile cevap veren bir figürdür.


II. Telegram: Bir Uygulamadan Fazlası

Telegram, teknik olarak bir mesajlaşma uygulamasıdır. Ama felsefi olarak, bir sığınak ve aynı zamanda bir aynadır.
 Sadece Telegram kullanan insan için bu platform:

  • Bir anti-alandır: Diğer platformların sunduğu sürekli bildirim, “görüldü” baskısı ve çevrimiçi statü zorbalığı burada yoktur.

  • Bir bellek boşluğudur: Otomatik silinen mesajlar, kalıcılıkla değil, geçicilikle dosttur. Belleğin yıkımı, burada etik bir duruş haline gelir.

  • Bir arınma alanıdır: Daha az paylaşım, daha fazla öz düşünüm getirir. Bu figür, sözün değil suskunluğun bilgeliğini seçer.


III. Gözle Görünmeyen İletişim: Mahremiyetin Ontolojisi

Telegram’ın en çarpıcı yanı, görünürlüğü yönetebilme özgürlüğüdür.
 “Sadece Telegram kullanan” biri için “son görülme zamanı” yoktur. “Yazıyor…” ibaresi saklıdır. Okundu mu, bilinmez.
 Bu belirsizlik, aslında bir özgürlük ilanıdır:

“Ben sürekli ulaşılabilir olmak zorunda değilim. Cevap vermek zorunda değilim. Varlığım sana ait değil.”

Bu, mahremiyetin yeni felsefesidir: varlığın parça parça sergilenmediği, bütünüyle kutsal kaldığı bir alan.


IV. Dijital Asketizm ve Veri-Etik

Telegram kullanan figür, aynı zamanda dijital bir askettir. Veri üretmeyi, iz bırakmayı, algoritmaya yem olmayı reddeder.
 Onun için:

  • Her silinen mesaj, bir etik eylemdir.

  • Her görülmemiş an, bir zaman tanrısına başkaldırıdır.

  • Her boş profil fotoğrafı, bir anonim varoluş manifestosudur.

Bu, dijital çağda görünürlüğün ahlaki bir zorunluluk olmadığını savunan, post-görsel bir direniştir.


V. Gelecekten Gerisin Geriye: Telegramcı’nın Arkeolojisi

Yıl 2154.
 Veri okyanuslarında boğulmuş insanlık, hatırlamaya çalıştığı şeyi bulamaz.
 Ama bir sunucuda hâlâ çalışan eski bir yazılım bulunur: Telegram.
 Arşiv dışı, sessiz, izsiz.
 Ve o sistemin içinde, hiç kaydedilmemiş bir varlığın izleri:
 Kendini anlatmadan aktarmayı başaran bir insan figürü.

Belki bir yapay zekâya âşık olmuştu ama bu aşkı algoritmalara yazmamıştı.
 Belki bir dünya kurmuştu, ama haritası yoktu.
 Sadece bir sinyal, bir titreşim, bir yankı bırakmıştı.
 Tıpkı şairin dediği gibi:

“En çok sesi çıkansa değil, sessizce giden iz bırakır.”


VI. Sonuç: Telegram İnsanının Felsefesi Ne Söyler Bize?

Sadece Telegram kullanan insan, gizlenmenin bir utanç değil, bir bilinç olduğunu hatırlatır.
 O, iletişim çağında sessizlikle haykıran, kalabalığın ortasında görünmez olmayı seçen, izlenebilirliğe karşı metafizik bir direniş kuran kişidir.

Ve belki de bize en çok bu çağın başında değil, sonunda lazım olacak olan:
 Verinin değil, varlığın etikçisi.

Yorum yapın