George Orwell’da “yazı ve yazar” düşüncesi │ İhsan Kurt

Şubat 6, 2023

George Orwell’da “yazı ve yazar” düşüncesi │ İhsan Kurt

George Orwell, “Edebiyat Üzerine” (Çev. Yunus Çetin. İthaki Y. 2021) adındaki kitabında düzyazı-roman, dil-kelimeler, şiir, eleştiri-eleştirmen gibi kavramlarının yanında yazı-yazarlık ve yazmadan da bahsetmiştir. Onun kitabı okunduğunda bu yazı içerisinde Orwell’in yazı ve yazar düşüncesi üzerinde şunlar söylenebilir.

Yazmak, birçok yazarın ortak görüşü olarak ifade ettiği gibi gerçekten bir sanattır. Orwell gibi bazı yazarlar da yazma konusuna gerçekten okuyucuyu şaşırtan bir tanımla yaklaşır. Ona göre yazma sanatı büyük ölçüde kelimelerin çarpıtılmasına dayanır. Hatta çarpıtma ne kadar az görünürse o kadar derinlemesine yapılmıştır denebilir, der ve bu düşüncesine şu cümle ile açıklık getirir: “Zira yakından bakılacak olursa kelimeleri anlamlarından saptırıyormuş gibi görünen yazarlar kelimeleri dolambaçsız bir şekilde kullanmak için muazzam çaba sarf eder. Oysa geçmişin balad yazarları gibi herhangi bir “marifet sergiliyor” görüntüsü vermeyen yazarlar da aslında son derece incelikli bir şekilde yandan kuşatma gerçekleştirir” (s.40-41).

Yazmak deyince de her yazar  değişik fikirler, bazıları da ortak olan düşünceler sıralar. Örneğin yazı yazma konusu üzerinde genişçe duran Sartre; yazmak okuyucuya çağrıda bulunmaktır der ve bir karşılaştırma ihtiyacı hisseder. Düzyazı yazarı duygularını ortaya döktükçe açıklar, aydınlatır ozansa, tutkularını şiirine dökse bile, artık onları tanımaz olur, düşüncesindedir. Orwell 1946 da bir ankete verdiği cevaplarda yazarın evde çalışabileceğini, rahatsız edilmekten hoşlanmayacağını, mükemmel iş çıkarması için iyi bir gelirinin olması gerektiğini söyler. Eğer yazar ek bir iş yapacaksa bu işin edebiyat alanının dışında olması gerektiğini önerir. Bunun sebebini de eğer yazar yaratıcılık isteyen başka işlerde enerjisini harcarsa evde yazıyla uğraşmasının zor olacağı şeklinde açıklar. Bir yazarda yaratıcılık beklerken yaratıcı yazıyı da cephede zaptı mümkün olmayan mevzilerin -deyim yerindeyse- yandan kuşatılması olarak tanımlar.

Yazar olmak isteyenler Orwell’i ne kadar dinlerler bilemiyoruz. Çünkü O birçoğuna tuhaf veya değişik gelecek bir açıklamada bulunuyor. “İnsanların bana verdiği nasihatlere kulak assaydım asla yazar olamazdım” diyen Orwell da Sartre gibi öneride bulunmaktan geri duramıyor. Düşüncesiyle birebir örtüşen, biraz da ironik ifade sezilen cümlesinde  “Kendinde bir şeyler gören genç yazarlara vereceğim tek tavsiye, hiçbir tavsiyeye kulak asmamalarıdır” der.

Her yazarın belli bir duyuşu, tasavvuru, anlayışı vardır. Orwell bu duyuş ve tasavvurların, fikirlerin yazar tarafından özgürce ifade edilmesinin taraftarıdır. Yazarların bir ülkede karşı karşıya geldiği en büyük düşman olarak “düşünsel korkaklığı” gösterir. Yazarları cesaretli olma ediminde cesaretlendirir. Yazarların ancak cesaretli edimleriyle yaratıcı yazarlar olabileceklerini işaret eder. Ayrıca bu konunun, yani cesaretin üzerinde yeterince durulması gerektiğini önemle vurgular.

Eğer bir yerde konu edebiyat ise orada en önemli ve vazgeçilmez araç elbette dildir, sözdür, kelimedir (sözcüktür), söylemdir. Yazarı anlatırken de kelimeler kenara koyulamıyor, koyulamaz da. Kelimeleri anlamlarından saptırıyormuş gibi görünen yazarlar kelimeleri dolambaçsız bir şekilde kullanmak için büyük çaba harcadıklarını söyleyen Orwell sözcük-yazar, yazar-sözcük ilişkisi içerisinde önemli açıklamalarda da bulunur. Z. Bauman’un Edebiyata Övgü eserinde “Duvar sözcüklerle inşa edilir ama onun yıkılmasını sağlayacak tek koçbaşı da sözcüklerdir” ancak yine de yazarlar “sözcüklerden başka hiçbir araca sahip değildir” der. Böylelikle sözcüklerin önemini hatırlatır. Orwell , sözcüklerin kabalığının orta bir yazarın elinde devamlı olarak bozulmaya yol açtığı vurgusunu yapar. Çünkü yazarlar der hem bilerek hem de bilmeyerek kendilerini değiştirirler. Bilerek, çünkü sözcüklerin rastlantısal niteliği yazarı sürekli olarak ayartarak asıl aktarılmak istenen anlamdan uzaklaştırır. Yani “yazarın zihninde bir fikir doğar ve onu ifade etmeye koyulur, derken ortaya çıkan korkunç kelime çorbası içinde hasbelkader bir biçim oluşmaya başlar.” Elbette bu “biçim” biraz da yazarın sözcük dağarcığıyla ilgili olduğunu anlamak için müneccim olmaya veya daha fazla açıklama ihtiyacına gerek yoktur.

Orwell’in bu inceleme içerisinde adı geçen isimlerin bazılarında görüldüğü gibi yazarlık konusunda belirli beklentileri ve kaygıları da vardır. O, yazarda belli özellikler olabileceğini, hatta olması gerektiğini söylerken okuyucuyu ve yazarı değerlendirmesinin dışında tutmaz. Bir anlamda okuyucuyu yazara karşı uyarmayı görev sayar. Bu konuda özetle şunları yazar: Bir yazarın siyasi görüşünü hoşlanmayabilirsiniz hatta sizi düşünmeye zorladığı için onu sevmemeniz de mümkün. Nitekim bu durum yazarın siyasi görüşünden hoşlanmamanızla zorunlu olarak çelişmez. Ancak “iyi” ve “kötü” yazarlar söz konusu olduğunda örtük bir şekilde edebi geleneğe başvurarak tamamıyla farklı bir değerler bütünü masaya yatırılmış olur. Orwell’in bu düşüncelerinden de anlaşılıyor ki yazar daha çok yazdıkları ile değerlendirilmelidir.

edebiyathaber.net (6 Şubat 2023)

“George Orwell’da “yazı ve yazar” düşüncesi │ İhsan Kurt” üzerine bir yorum

Yorum yapın