Gençlerin baskı olarak gördüğü aslında ebeveynlerin telaşıdır | Nilgün Çelik

Nisan 16, 2024

Gençlerin baskı olarak gördüğü aslında ebeveynlerin telaşıdır | Nilgün Çelik

Norveçli yazar Lınn Skaber’in çok satanlar listesindeki Genç Olmak adlı eseri Eksik Parça Yayınlarından Ayşe Erbulak çevirisiyle okurlara sunuldu.

Birleşmiş Milletler 15 ile 24 yaşları arasındaki kişileri genç olarak tanımlıyor. Yazar L. Skaber, görüştüğü, konuştuğu gençlerin yaş ortalamasını vermese de bu yaş aralığında olduğunu düşünerek ilerliyorum. Bir eseri gençlik edebiyatı kategorisine hangi unsur alır sorusunu sormadan edemiyorum. Eseri bu kategoriye almamız büyük ölçüde mümkünken, gençleri tanımak ve hatta onların dilinden “büyükleri” tanımak bu eserde mümkün. Tam olarak eseri diğerlerinden ayıran da bu. Gençlerin sorunlarını, çıkmazlarını, yazarın iç sesi olmadan direktif, öneri, yönlendirme, görüş sunulmadan okura birinci ağızdan sunuluyor. Psikolojik ve sosyolojik açıdan zengin olan eserde bu minvalde bir dil de yok. Çünkü eser, gençlerin kendi dilinden yazılmış monologlar şeklinde ilerlemekte.   

Bir eseri çoğunluğu gençler okuduğunda mı yoksa gençliğe hitap ederek yazılmış olanlar mı gençlik edebiyatı kategorisine sokar? Oysa Genç Olmak adlı eser için her ikisini de söylemek mümkün değil. Gençlerin yazdığı ve kendilerini anlatırken “büyükleri” de düşündürmeye yönelttikleri farklı bir eser.

Dünya edebiyatında gençlerin odağı olan ama onların kategorisinde yer almayan William Golding’in Sineklerin Tanrısı, J. D. Salinger’in Çavdar Tarlasında Çocuklar ve hatta Sylvia Plathın üniversiteli bir genci anlattığı, otobiyografik olduğu düşünülen Sırça Fanus   romanı gibi ters orantıda bu eser de gençlik kategorisinde yer alırken tüm yetişkinlerin kendini ve gençleri tanımak için yetişkinler kategorisinde de yer alması gerektiği düşüncesindeyim.  

Eserin tüm kahramanları kendi kalemleriyle seslenmekte. Zaman zaman sanki bir günlük tadı alsam da özenli, kısa ve anlamlı cümlelerle başarılı bir kurgu oluşturulmuş. “Yetişkin olabilmek için büyük bir güç gerekiyor. Beden eğitimi öğretmenimiz sürekli bunu kullanıyor. Bizden daha iyi olduğunu düşünüyor ama o sadece bizden daha büyük.” (s,43)

Acıyı ajite etmeyen büyük yürekli gençlerin duygularını kaleme almasını önemli buluyorum. “Kalbim iflas etmiş bir kiosk. Kalbim, su kenarındaki boş bir kamp alanında terk edilmiş bir kiosk gibi. Ve bir zamanlar burada mevsim yazdı.” (s,48) İflas etmiş duygular bu denli güzel anlatılabilir mi?  Hemen her gencin duygusal olarak gel gitleri, yetişkinlere bakış açıları ve takındıkları tavırlar detaysız olaylarla okura sunulmuş. Macera ve serüvene koşan gençler de konu edilmiş. Arkadaşının evinde yatıya kalan gencin “uyuyoruz” dedikten sonra geceye, eğlenceye katılması çok bilindik bir durum değil mi? 

Kitabın en hisli anlatısı “Hastalık”. Ne tür bir hastalık olduğunu açıklamayan genç, hastalığın eve girişini ve yayılışını anlatıyor. “Onu hiç içeri almadık. Kapıyı hiç açmadık. Evimizin eşiğinden içeri sızdı, hep sahip olduğumuz turuncu ışığın gerisinde gölgede kaldı ve herkesin çirkin ve kokuşmuş görünmesi için ışıkları açtı.”(s,64)

Bu eserde daha iyi anlıyoruz ki, gençlerin baskı olarak gördüğü aslında ebeveynlerin “telaşı”dır. Eksik kalma telaşı, koruyamama telaşı, başarısız olmalarından korkma telaşı. Bunu en güzel gençlerin cümlesiyle söylemek lazım: “Annem alkollü taksi çağıracağımdan korkuyor. Normal bir taksinin numarasını bile bilmiyorum.” (s,111)

Platonik bir aşk gençleri şair yapabilir. Filozof da…  “Çiçeklerin arka cebinden çıktığını biliyor musun Nina?… Nina arkasında büyülü bir hipnoz sarkıacıyla sokakta yürüdüğünü bilmiyor“(s,121)

Babam, Hamster ve Ölüm Hakkında, 15 yaşında bir gencin babasının ölümüyle değişen ve gülmeyen anneye desteğini konu almış. “Bu bir sır, tamam mı? Bir keresinde, annemin böyle bir arkadaş gecesinden sonra, kız kardeşimi uyandırdım ve sonra ona, fısıldadım: ‘anneme git, uyandığını ve uyuyamadığını söyle.’ Böylece annem uyandığında yanında biri olsun istedim. Bunu hiç kimse bilmez. Kendi kendime hallettim. Sadece 15 yaşındaydım” (s,132) Yetişkin olmak, büyümek karşılaştığımız olaylar ve yaşadığımız acılarla paralel midir, sorgulatıyor.

Tren, bir trajedi anlatısı. Gencin gözünde şekillenen gerçeklerle yaşanan olayların yarattığı travma gençleri anlamak için önemli. “Ama trol herif, annemin iş yerindeki fotokopi makinasının yanında ya da her neredeyse, en başta aşık olmasaydı o zaman trenin huzur içinde, annem huzur içinde ve hayatım huzur içinde olurdu.” (s,157) Olayları değiştirmeye gücü yetmeyen gencin isyanı, istekleri satır aralarında açık ve net olarak okura veriliyor. Psikolojik olarak ebeveyn ve gençleri anlamak açısından da önemli bir bölüm.

Yetişkinler Aşktan Bahsettiğinde Kulağa Çok Kolay Geliyor, yine aşktan söz ediyor. Aşkın üstesinden gelememeyi gençliğe, aşk acısını göğsünde yumuşatabilmeyi yetişkinliğe bağlayan bilge genç yazmış. “’Böyle hissetmen normal.’ veya ‘Denizde daha çok balık var.’ veya ‘Rahatla geçecek.’ diyebilirler. Ama bunun bir faydası yok. Ben artık bir gencim. Rahatlayamıyorum. Geçmiyor. Eğer geçmiş olsaydı genç olmayacaktım.”

Eserde gençlerin kendini ifade etme şekli çoğu kez samimi ve şiirsel. “Yağlı saçlarım, gevşek tokalarım, çökmüş gözlerim, açık ağzım var ve tüm varlığım hor görme, öfke ve hayal kırıklığı ve sorularla dolu. Bu gece bir vaftiz töreni öğrencisi gibi giyineceğim ve sizi ağırlayacağım. Hoş geldiniz ve umarım yakında gidersiniz. Ben biraz meşgulüm. Burada gençliğimi doğuruyorum.” (s,196)

Genç Olmak, genç karakterlerin dilinden duygusal bir yolculuğa çıkarıyor bizi. Eserin içinde renkli çizimler bu yolculukta okura eşlik ediyor. Gençlerin maceralarına, isteklerine, kimlik sorununa, aile ilişkilerine, aşklarına, yaslarına ve ümitlerine şahit olup, varlıklarını daha bir anlamlı buluyoruz bu eserle.  Gençler ve yetişkinler için her iki grubun birbirini anlayabilmesi için şahane bir eser. Okuyunuz.

edebiyathaber.net (16 Nisan 2024)

Yorum yapın