Funda Şenol Cantek: “Türkçe Edebiyat Takviminin daha çok edebiyat okuru yaratmasını temenni ediyorum.”

Aralık 22, 2017

Funda Şenol Cantek: “Türkçe Edebiyat Takviminin daha çok edebiyat okuru yaratmasını temenni ediyorum.”

Söyleşi: Can Öktemer

İlk olarak bundan iki sene önce İletişim Yayınları tarafından yayınlanmaya başlayan ve Levent Cantek’in editörlüğünde hazırlanan Resimli Türkçe Edebiyat Takvimi artık bir geleneğe dönüşmek üzere. Resimli Türkçe Edebiyat Takvimi, içerisinde tefrikaların bulunduğu, o gün yaşanan olayları hatırlatan ve takvim için çizilmiş özel karikatürlerin yer aldığı doyurucu bir çalışma. Takvimin hem edebiyat tarihindeki önemli olayları hatırlatması hem de Türkiye’nin yakın tarihindeki siyasi ve politik meseleleri yeniden gündeme getirmesiyle de önemli bir işlev görmekte. Takvimi bu yıl Funda Şenol Cantek hazırladı. Kendisiyle bu yılki takvimde ne gibi değişiklerin olduğunu, tefrikaları ve takvimi en ideal hangi şekilde okunacağı üzerine konuştuk.  

İlk olarak 2015 yılında yayınlanmaya başlayan Resimli Türkçe Edebiyat Takvimini bu yıl siz hazırladınız. Kendinize takvimin hazırlık sürecinde nasıl bir yol haritası çizdiniz? Geçtiğimiz senelerde takvimin hazırlanmasında kalabalık bir ekip göze çarpıyordu, siz kimlerle çalıştınız?

Takvim fikri Levent Cantek’indir. Onu anmadan geçmeyelim. Hem bu seneki ekibe yine destek verdi. Son düzenlemeleri üstlendi. Yine çok emeği var. Onun yanında, genç arkadaşlar Aydın Ördek, Demet Sayınta kronoloji içeriğinin, Deniz Karagül tasarımın oluşturulmasında emek verdiler. Necdet Dümelli ve Aybars Yanık da düzeltmelere Ankara’dan el attılar. Tabii bir de İstanbul ayağı var. Can Belge, Güneş Akkor, Emre Bayın da İstanbul’daki ekip. Geçtiğimiz senelerden daha tenha olmasına rağmen, az da kalabalık değil.

Çalışmaya başlamadan önce geçtiğimiz yıllardan farklı neler olabilir diye düşündüm uzun uzun. Ama bir yandan da takvimseverlerin alıştıkları rutini çok bozmamak, takvimin ruhuna çok zarar vermemek gerekiyordu. Onun için bir iki farklı dokunuş yaptım. Mesela ön sayfalara kitap kapakları ve alıntılar koymak gibi. Arka sayfalara anı, biyografi, otobiyografi ve günlüklerden derlenmiş anekdotlar koymak gibi. Roman ve hikayelerden devşirilmiş edebiyat sofraları, edebi eserlerden yapılmış film uyarlamalarının künyeleri, kahve ve kedili edebi alıntılar bunlardan bazıları. İçerikte neler olacağını belirleyince ekiple çalışmaya koyulduk. Ama içeriklerin belirlenmesini çoğunlukla ben üstlendim. Sıkıştığımda Levent’ten yardım aldım. Hiç de kolay bir iş değilmiş. Aylarca uğraştırdı. Ama güzel iş çıktı neticede.

Takvimde göze çarpan bir başka husus; o güne özel, önemli edebiyatçılarımızdan epigrafların olması. Epigraf seçimi nasıl oldu? Aforizma ve epigrafların kitabın bağlamından koparttığını ve anlamını zayıflattığına dair bir eleştiri vardır. Siz bu konu hakkında ne demek istersiniz?

Epigraflar için çok titizlendim. Çünkü böyle bir bağlamdan kopma riski vardı. Anlamsızlaşma ihtimali… Bunun üstesinden gelebilmek için, “edebi failler” üst başlığıyla, hikaye veya romanlardaki karakterlerin birinci ağızdan sarf ettikleri cümleleri, daha ziyade de kendi başına anlamlı, anlaşılır olabilenlerini seçmeye çalıştım. Tabii bir de kitabın ruhunu, özünü yansıtsın, okurda kitabı okuma arzusu uyandırsın, gönül çelsin istedim. Umarım olmuştur. Anlamın zayıfladığını düşünmüyorum. Hatta öne çıkarınca anlamı daha bir güçleniyor, daha bir dikkat celbediyor.

Tefrikalar bu yılki takvimde de öne çıkmış durumda. Bize bu yıl okuyacağımız tefrikalardan bahsedebilir misiniz biraz? Günümüzde tefrikaların biraz nostaljik çağrışımları olduğunu söylenebilir, bu anlamda okuyucuların tefrikalara ilgisi nasıl sizce? Bununla beraber bir haftada koca sezonluk dizileri bitiren yeni bir  kuşak var, sizce onlar sabırla bu tefrikaları takip eder mi?

Hep gençlerin yeni türlere yöneldiklerini düşünüyoruz ama ben takvim okurlarıyla tanışınca şaşırıyorum bazen. Gençler de çok aralarında. Tabii eski günlerin geçişine titizlik göstermek itiyadı daha ziyade yaşı kemale ermiş olanlarda görülür. Ama gençler de seviyorlar takvimi.

Tefrikaların kısa olmaları, çarpıcı isimleri ve bir kısmının da günceli konu almaları onları cezbedebilir. Bir kısmı daha önce okuyup sevdikleri, diğer kısmı ise bence yetenekli yeni yazarların eserleri. Hayal kırıklığına uğramayacaklardır diye düşünüyorum.

Türkçe Edebiyat Takviminin en önemli özelliklerinden biri de; o gün yaşanan önemli olayları hatırlatmasıydı. Türkiye gibi bellek ve unutma konusunda problemleri olan bir yerde, bu tip ufak hatırlatmaların önemli olduğunu düşünüyor musunuz?

Hem de çok önemli. Biz de hazırlık sürecinde sık sık güldük, ağladık, hayrete düştük. Memleketimizde tarihin nasıl tekerrür ettiğini, aynı hataya nasıl düştüğümüzü gördük. Biraz da ümit kırıcı oldu tabii. Önceki yıllarda değinilmemiş tarihi olaylara yer vermeye özen gösterdik. Ki bu çok zahmetli bir çaba oldu. Kendimizce hatırlanması gerektiğini düşündüğümüz olayları, kişileri koyduk sayfalara. Unutulmaması gerekenleri. Takvim her çıktığında, niye o veya bu yok, diye sitemler hatta öfkeli tepkiler geliyor. Ama daracık bir sayfaya her şeyi sığdıramaz ve herkesi memnun edemezsiniz. Bu yayınevinin de bir yayın politikası var ayrıca. Ne kadar kapsayıcı olmaya çalışsak da, haliyle bazı şeyler tercihle, bazıları da yersizlikten dışarıda kalıyor.

Geçtiğimiz senelerde takvimi okuyanlar, takvimin sayfalarını yırtıp, yırtmama tedirginliğine düşüyorlardı. Siz bu anlamda takvimi edinecek olanlara nasıl bir tavsiye verirsiniz?

Bu soruyla hep karşılaşıyoruz. Aslında yukarda sorduğun sorulardan birinin de yanıtı olabilir: gençler tefrika okuyor mu, demiştin. Okuyorlar ve hatta yırtmaya kıyamadıklarını söylüyorlar. Yırtınca sayfalar dağılıp kayboluyor ya. Güzelim hikayenin bütünlüğü bozuluyor diye düşünüyorlar. Haklılar tabii ama biz bu takvimi, her yerde söylediğim gibi, okurun cebine girsin, sofrasına gelsin, onunla vapura, otobüse, dolmuşa, taksiye binsin, parklara gitsin diye tasarladık. Elbette sayfalar yırtılacak ve fırsat bulunduğunda çıkartılıp okunacak. Belki tefrikaları bütünlüklü olarak bir arada tutmak isteyenler ikinci bir nüsha daha satın alırlar. Başka da çare göremiyorum doğrusu, çünkü arkaya kıvırmak günler ilerledikçe zahmetli oluyor, denedim biliyorum. Şunu da ekleyeyim, roman ve hikayelerden yapılan alıntılarla, anekdotlar okuru o kitapları okumaya teşvik etmeye, kandırmaya niyetli. Takvimin daha çok edebiyat okuru yaratmasını temenni ediyorum.

Can Öktemer – edebiyathaber.net (22 Aralık 2017)

Yorum yapın