Fatma Aliye: Türk edebiyatının isimsiz imzası | Özlem Narin Yılmaz

Şubat 1, 2024

Fatma Aliye: Türk edebiyatının isimsiz imzası | Özlem Narin Yılmaz

‘Bir Kadın’ İmzası

Fatma Aliye Hanım’ın edebi yaşantısı, 1889 yılında Georges Ohnet’in Volonté adlı Fransızca eserini Meram adıyla çevirmesiyle başladı. Bu eser ‘Bir Hanım’ imzasıyla yayımlanmıştır. O dönem erkekler “Bizde çeviri yapacak kadar Fransızca bilen kadın var mıdır?” diyerek şaşkınlıklarını dile getirmişledir. Kadınların eğitim görmediği muhafazakâr bir toplumda çeviri yapan bir kadının olması hem şaşkınlık hem de kuşkuyla karşılanır.  Hukukçu ve tarihçi Ali Cevdet Paşa’nın ve Adviye Hanım’ın kızı olan Fatma Aliye, kendisine özel bir eğitim verilmese de ağabeyi Ali Sedat Bey’in evde özel hocalardan aldığı dersleri dinlemesi sayesinde kendini geliştirir. Fransızca merakının ortaya çıkması üzerine ders alarak bu dili çok iyi düzeyde öğrenir.

17 yaşında iken kolağası Faik Bey ile evlenir. Faik bey kitaplardan ve okuyan kadınlardan hoşlanmadığını belirtince Fatma Aliye Hanım evliliğinin ilk on yılında kitapları gizlice okur. Ona göre bir kadın kocasının isteklerini ve beğenilerini dikkate almalıdır. On yılın sonunda kocasının kadınlara ve kitaplara olan yaklaşımı değişince işi kolaylaşmış olur. (Bu değişimde Fatma Aliye Hanım’ın payı olduğu kesin)

Bir Kadının Gözünden Osmanlı’da Yaşam: Muhadarat

Muhadarat romanında, o dönemin günlük yaşamına, ev hayatına, insanlar arasındaki ilişkilere,yaşam tarzına, giyim kuşama, ev yaşantısının ayrıntılarına, çocuk eğitimi gibi konulara çok detaylı biçimde yer verilir. Romanı okuyup bitirdiğimde, o dönemin yaşantısına dair çok şey öğrendiğimi fark ettim.

Romanın baş kahramanının bir kadın olmasının yanı sıra yazarının da bir kadın olması ve hatta bir kadın tarafından yazılmış ilk Türk romanı olması özellikleri de kitabın okunma sebebini güçlendiren ögeler arasında. Sadece bu kadar da değil tabi. Kadının toplumsal hayata katılımı şöyle dursun, kadın erkek eşitliğinin dahi tartışılmadığı bir ortamda, yazdığı romanlarda kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, öğrenmeye istekli, soran, sorgulayan yeni bir kadın profili oluşturmaya çalışmak kolay olmasa gerek.

Muhadarat’ın Fâzıla’sı koşullarından memnun değildir, sürekli entrikalarla önünü kesen, onu nefessiz bırakan üvey annesi Câlibeyle cebelleşmek zorundadır ve çevresi geleneklerin, inançların, eşitsizliklerin kozasıyla sıkı sıkı örülmüştü.  Fâzıla inançlı, geleneklere bağlı biridir ve ne pahasına olursa olsun bunlardan ödün vermez. Değişim ve özgürleşme çabası, inançlardan ve geleneksel kurallardan çizdiği sınırların ötesine geçemez. Ne yapacaksa kendi çizdiği dairenin içinde yapmak ister. Belki burada bir parantez açıp yazarımıza dönmek gerekebilir. Fatma Aliye Hanım da Osmanlının o döneminin koşullarında özgürlükçü, kadın erkek eşitliğini savunan bir duruş sergiliyordu ama bunu radikal ve reddetmeci bir tutumla değil, daha reformist diyebileceğimiz bir yaklaşımla yapıyordu. Mesela evliliğinin 10 yılını kocasından gizli gizli kitap okuyarak geçiren bir kadın bunun yanlış olduğunu, bir erkeğin kadını bu şekilde yok saymasının kabullenilemez bir durum olduğunu dillendirmesi gerekirken, sessizce sineye çekip evli kalarak yaşamını sürdürebilmiştir. Tıpkı romanının kahramanı Fâzıla gibi.

Fâzıla, eğlenceye düşkün hovarda Remzi Beyle mutsuz bir evlilik sürer.  İşler o kadar çıkmaza girer ki, çareyi intihar süsü verip izini kaybettirmekte bulur. Birçok badireler atlatıp Beyrut’ta yeni ve mutlu bir hayat kurmanın eşiğinde bile dine göre hala evli olduğunu öne sürerek mutluluk fırsatını elinin tersiyle iter.

Fatma Aliye Romanlarında Feminizm ve Kızkardeşlik

Günümüzde Bir kesim aydın Fatma Aliye’yi feminist olarak değerlendirirken bir kesimi de reformist-islamcı olarak değerlendirir. İnsanlara belirli etiketler yapıştırmaya hevesli çevreler acaba bizden mi, bizden değil mi? gibi bir yaklaşımla durumları kendi gerçekliği ve koşulları içinde değerlendirmekten uzak yaklaşımlara girebiliyorlar. Fatma Aliye, o dönemin koşullarında bir feministti. Kadınların eğitim özgürlüğünü, kendi ayakları üzerinde durabileceklerini, ekonomik özgürlüklerini savunmuş, bunun için mücadele etmiş bir isim.  Bunu yaparken muhafazakâr bir tutum takınmış, dinin emirlerine karşı gelmeden, iffet çerçevesinde kadın eşitliği mücadelesi vermeye çalışmış.           

Refet, kadının kendi ayakları üzerinde durma ve ekonomik özgürlüğünü kazanma mücadelesinin romanı. Aynı zamanda Türk Edebiyatındaki ilk kadın öğretmen başkarakteridir. Romanın kahramanı Refet’in çevresi onu destekleyip yardım eden kadınlarla doludur. Binnaz, Cazibe, Mürüvvet, Nezaket… Fatma Aliye kadın dayanışmasını romanlarında sıkça işleyen bir yazar. Osmanlı’nın kadınlar için kısıtlı sosyal yaşamında birbirlerine nefes aldıran, yol gösteren, omuz veren kızkardeşler…

“Herkese kendini sevdirmenin, herkes tarafından hürmet görmenin yalnız güzellikle olmayıp, çalışmakla, kazanmakla, öğrenmekle, ilim bilmekle de olacağını göstermek istiyorum.” (Refet, syf.27) Diyen Refet, Fatma Aliye’nin kadın kahramanları içinde en feminist olanıdır bana göre. Kadınların ekonomik anlamda erkeklere mecbur bırakıldığı muhafazakâr bir toplumda yoksul ve yetim bir kadının tek başına binbir güçlükle eğitim görüp kendi özgürlüğünü ilan etmesi başka neyle açıklanabilir?

Siz kadınsınız, o erkektir. Bu sözler sizin için anlaşılmaz mı geldi? Öyleyse siz beslenen kimsesiniz, o besleyen kimsedir. Aksini mi iddia edeceksiniz? O halde elinizi cebinize sokunuz, iddianızı ispat ediniz. Ona gücünüz yok mu? O halde susunuz, ses çıkarmaya hakkınız yoktur!”(Hayattan Sahneler syf29)

Hayattan Sahneler kitabı, evlilik, aşk ve kadının eşini seçememesi, evlilikteki sorunlar üzerine kadınların birbirlerine yazdıkları mektuplarından oluşuyor. Eşiyle uyum sağlayamayıp mutsuz olan kadınlar olduğu gibi, evliliğini aşkla taçlandıran mutlu kadınların mektuplarına da yer verilmiş ama evliliklerdeki sorunların kaynağının ekonomik bağımlılık olduğu bilinci satırlar arasında hissediliyor. Kadının eş seçim özgürlüğünün olmaması böylesine kabulleniverilecek bir durum olmamalıydı oysa. Ama unutmamak gerekir ki Fatma Aliye çevresine çizdiği dairenin genişliği kadar feminist ve özgürlükçüydü.   

Fatma Aliye’nin Kadınlara Tuttuğu Meşale

Dönemin Osmanlısında yazdığı kadın kahramanlarla kadınlara, genç kızlara adeta ışık tutmaya, yol göstermeye çalışmış Fatma Aliye. Yoksul bir yetimken okuyarak öğretmen olan Refet, yine birçok badireler atlatıp uduyla hayata tutunan, hayatını kazanan Bedia birer meşale gibi yol gösterici, işaret edici öneme sahiptirler. Adeta “Onlar başardıysa sen niye başaramayasın, azimli olup çalışırsan, pes etmezsen böyle bir hayat da yaşayabilirsin.” demek ister gibidir.  

Udi aynı zamanda hastalıklı bir aşkı sanatla ve üreterek yenme çabasıdır. Bedia, deliler gibi âşık olduğu kocası tarafından aldatılıp hırpalanmakta ama bir türlü ondan kopmayı başaramamaktadır. Cocuk yaşta tanıştığı ud onun bu hastalıklı ilişkiden koparak kendi ayakları üzerinde durmasını, yeni bir hayat kurmasını sağlayacaktır.  

Yaşarken Mezara Girmek

Fatma Aliye Meşrutiyet döneminin ve sonrasının sancılarını fazlasıyla yaşamış bir Osmanlı aydını. Bunun getirdiği sancılara aile yaşamındaki krizler eklenince belli bir tarihten sonra yazmama kararı almıştır. Bir dönem, gazetede yanlışlıkla çıkan ölüm haberinin düzeltilmesini bile istemeyecek kadar dünyadan kopuk bir yaşam sürmüştür. Osmanlının son dönem değişimleri ve babası Ali Cevdet Paşa’yla birlikte İttihat ve Terakki’ye karşı duruşları, sonraki yıllarda Fatma Aliye Hanım’ın üzerine adeta mezar toprağı örtülmesine sebep olmuştur. O dönemde ateşli bir İttihat Terakki savunucusu olan yazar Halide Edip’in önü açılmıştır.

Fatma Aliye hanımın dört kızından İsmet ve Nimet, Osmanlı’nın son döneminde açılmaya başlayan azınlık okullarından biri olan Dame De Sion’da eğitim görmeye başlarlar. Nimet, okuldaki bazı uygulamalardan rahatsız olarak Amerikan Koleji’ne geçer ancak İsmet okulda kalır ve Hıristiyanlık inancından etkilenir. Sonrasında kardeşiyle birlikte eğitim için gittiği Fransa’da kalır ve annesi kızının din değiştirip Hıristiyan Katolik olduğunu öğrenir. Aliye Hanım gibi dindar bir kadın için bu, acıların en büyüğü olur.

Yazarlar Ölür Eserleri Yaşamaya Devam Eder

Fatma Aliye Hanım yaşadığı dönemin önüne geçmiş, Doğu’da durup yüzünü Batı’ya dönmüş, kadın özgürlüğü için mücadele edip eserlerinde de örnek ve öncü kahramanlar yaratmış bir yazar, sivil aktivist, reformcu İslam düşünürüdür. Döneminde böylesine öncü olmuş bir kadının günümüzde çok fazla tanınmaması, edebiyat ve sanat çevrelerinin yaklaşımıyla ilgilidir. Edebiyat dünyasına yön veren çoğunluk sol çevre, dindar bir yazarı kabullenip tanıtmaktan uzaktır. Kutuplaşmış bir toplumun kutuplaşmış edebiyat dünyasıyla karşı karşıyayız. Yapmamız gereken geniş kitlelere pompalanmaya çalışılan edebiyatı topyekün benimsemek değil kendi çabamızla ve önyargılardan uzak okumalarla gerçek edebiyatı bulup çıkarmaktır.

Kaynakça:

Muhadarat-Fatma Aliye Hanım -Bilge Kültür Sanat

Refet-Fatma Aliye Hanım-İş Bankası Yayınları

Udi-Fatma Aliye Hanım-İş Bankası Yayınları

Hayattan Sahneler-Fatma Aliye Hanım-İş Bankası Yayınları

Osmanlı’da Kadın-Fatma Aliye-Bizim Kitaplar

edebiyathaber.net (1 Şubat 2024)

Yorum yapın