Fakihe Odman’ın Sevgi ve Saygı Romanı Üzerine Bir Değerlendirme | Yusuf Çopur

Ağustos 16, 2025

Fakihe Odman’ın Sevgi ve Saygı Romanı Üzerine Bir Değerlendirme | Yusuf Çopur

Bursa ve edebiyat konusuna çalışırken rastlamıştım Odman’ın isimine. Ulaşabildiğim birkaç kaynakta Fakihe Odman’ın isminin önünde “unutulmuş yazar” ifadesini görünce biraz daha düştüm peşine… Hüzün dolu öyküsünü değerli büyüğüm Metin Celâl’in kalemine bıraktığım Mudanya Sanatevi’ne (ondan okumayı çok isterim, böyle bir mekânın nerden nereye evrildiğini) düştü yolum… Sonra da sahaflara… Hakkında hiç akademik çalışma olmayan veya çok az akademik zeminde kendine yer bulan yazarlara karşı ayrı bir merakımın olduğunu söylemeliyim.  Fakihe Odman’ı “kendimce” keşfetmekten ve onun eserlerini okumaktan büyük mutluluk duydum. Ve bu çalışma da duyduğum mutluluğun bir paylaşımı olsun istedim.

“İlk feminist yazar”…

 Hüseyin Cahit yazarı “ilk feminist yazar” olarak tanıtır. Aşk temalı romanlar yazan Odman’ın Âşık ve Mâşuk adında bir de şiir kitabı var. Yazarın romanlarında hatıra ve günlükler önemli yer tutuyor. Fakihe Odman’ın ilk romanı Sevgi ve Saygı, yazarın eserleri içerisinde gerek kurgusu gerek hacmi gerekse dönem özelliklerini yansıtması bakımından diğerlerinden ayrılıyor. Sevgi ve Saygı 1930-1934 yılları arasında bir grup gencin üniversite yaşamlarında karşılaştıkları güncel meseleleri ele alıyor. Karakterlerin büyük çoğunluğunun eğitimli insanlar olması, romanın İstanbul’da köklü bir üniversitede geçmesi, yazıldığı dönemin Cumhuriyet’in ilk dönemlerini içermesi bu romanı daha dikkate değer bir eser olarak inceleme gereksinimini doğuruyor. Roman, 1930’lu yılların başlarında, İstanbul’da gençlerin gündelik eğitim ve sosyal hayatlarını yansıtması ve toplumla gençlerin bağlarını göstermesi bakımından önemli bir yere sahip. Eser, kütüphanelerden yurt hayatına eğlence yaşamından eğitim ortamına dair pek çok ayrıntıyı barındırıyor. Yazarın hayatından izler de taşıyan bu eserde Odman, kısmen milliyetçi ve halkçı söylemlere yer veriyor

Fakihe Odman kimdir?

Fakihe Odman, Cumhuriyet dönemi kadın yazarlarından. 1908’de Bursa’da doğmuş. İlköğrenimini Bursa Mal Hatun Rüştiyesinde tamamlayan yazar, eğitim hayatına dört yıl ara vermiş. Daha sonra Bursa Amerikan Koleji’ne kaydolmuş. Bir süre sonra eğitimine İstanbul Erenköy Kız Lisesinde devam etmiş. Yazar, 1935’te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Yüksek Muallim Mektebi’nden mezun olmuş. Odman, ilk olarak Türkçe ve edebiyat öğretmeni olarak Kayseri’ye atanmış. Zorunlu hizmetinden sonra önce Konya’da daha sonra memleketi Bursa’da öğretmenlik yapmış. Yazar 1967’de Mudanya’da vefat etmiş. Yazarın romanları; Sevgi ve Saygı (1930), Çiçek ve Güneş: Beş Kızın Romanı (1940), Leylâ ve Süheylâ (1946), O ve Ben’dir (1952). Odman’ın Âşık ve Mâşuk (1954) adında bir de şiir kitabı var.

Türk romanının ilk örnekleri ağırlıklı olarak didaktik nitelikler taşımaktadır. Bu eserler, belli konularda okuru eğitme eğilimindedir. Fakihe Odman’ın eserlerinde de bu didaktiklik belirgindir. Yazar, eserlerinde ahlaki değerlere vurgu yaparken devrin hâkim ideolojisi olan milliyetçi ve halkçı söylemlere eserlerinde yer verir. Odman’ın başta Sevgi ve Saygı adlı eseri olmak üzere tüm eserlerinde otobiyografik izler vardır. Romanlarda kişiler yazarın liseden ve üniversiteden okul arkadaşları olurken mekânlar yazarın hayatında önemli yere sahip olan İstanbul, Bursa, Kayseri gibi şehirlerdir. Olaylar, eğitimli insanların gündelik yaşamlarını yansıtır.

Tanpınar’ın yakınması ve Fakihe Odman

Ahmet Hamdi Tanpınar, 1930’lu yıllarda yazdığı Bizde Roman başlıklı yazısında (Tanpınar, 1977: 45-48). “Roman yazarlarının, Türk toplumuna Batılı romancıların penceresinden baktıkları için, “samimi” olamadıklarından ve bununla bağlantılı olarak Türk romanının henüz ‘intikal’ dönemini tamamlamamış olduğundan yakınır” (Gündüz, 2016: 784). Fakihe Odman, Tanpınar’ın bu yakınmasından uzak bir yerdedir. Yazarın eserlerindeki hâkim bakış açısı, temel yaklaşım, yazıldığı dönemi tüm gerçekliğiyle anlatma üzerine kuruludur. Odman, Tanpınar’ın yakındığı romancıların aksine gerek dil ve anlatımda gerekse de işlediği konularda ve bu konulara olan yaklaşımında tamamen özgün bir yaklaşım sergiler. Ayrıntılarına araştırmanın ilerleyen bölümlerinde yer verileceği üzere Odman, içinde yaşadığı toplumun sosyal gerçeğiyle, milli manevi değerleriyle, kültürel kodlarıyla barışık bir çizgidedir.

Cumhuriyet sonrası romanlarda mekân olarak her ne kadar Anadolu’ya bir açılma söz konusu olsa da vak’anın bütününü Anadolu coğrafyası sınırlılığında oluşturan romanlar sayıca azdır (Karagülle, 2012: 19). Fakihe Odman’ın eserlerine bakıldığında dönem romanlarının özellikleriyle uyumlu bir şekilde olayların ağırlıklı olarak İstanbul’da geçtiği görülmektedir.

1930’lu yıllara gelindiğinde, Cumhuriyet idaresi her anlamda ülke yönetimine hâkim olmuş ve ülkede yukarıdan aşağıya bir yapılanmanın hummalı faaliyetleri başlamıştır. Üstelik artık, doğum tarihleri 1907-1908’e denk gelen Cumhuriyet dönemi edebiyatının genç kuşağı da yetişmiştir. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, Doğulu kimliğinden Batılı kimliğine geçiş aşamasında, eğitimli insan tipi, onun ülkücü ideolojisi ve modern hayat tarzı, topluma bir örnek teşkil etmeliydi (Türkeş, 2001: 428). Ömer Türkeş’in popüler aşk romanlarını rejimin ideolojisini dillendirmede etkin bir ol üstlendiğine dair tespiti (Yıldız, 2023: 220) Fakihe Odman açısından değerlendirilecek olursa; literatür taramasında Odman’ın dönemin popüler aşk romancıları Kerime Nadir, Esat Mahmut Karakurt ve Muazzez Tahsin Berkand’la birlikte anılmadığı, her ne kadar eserlerinin konusu aşk da olsa ismi zikredilen yazarlar kadar dikkat çekmediği görülmektedir. Belki de Odman’ın Bursa’da yaşamış olması, edebiyat ortamından uzak kalması onu tanınırlıktan da uzak tutmuştur. Ömer Türkeş’in “ülkücü ideolojisi ve modern hayat tarzı, topluma bir örnek teşkil etmeliydi” tespitinin karşılığı Odman romanlarında “tezli roman” tarzında bir eğilimle görülmez. Fakihe Odman’ın eserlerinde eğitimli karakterlerin gündelik yaşamlarında kendileri gibi olduğu görülür. Bu karekterlerin herhangi bir “tez”in savunucusu veya karşıtlığında değil kendi gerçeklerinde yaşadıkları görülmektedir.

“‘Bugünün lise talebeleri, yarının genç üniversitelileri okusun diye…”

Fakihe Odman’ın eserleriyle ilgili ilk bilgilere Hüseyin Cahit’in, Fikir Hareketleri dergisinde yayımladığı yazıda rastlanmaktadır. Hüseyin Cahit, Odman’ın eserini “‘bugünün lise talebeleri, yarının genç üniversitelileri okusun diye’ yazdığını, ancak kendisinin bundan daha çok istifade ettiğini belirtir. Ona göre romanın asıl kahramanları olan gençlerin bundan öğreneceği çok şey yoktur.” Bayan Odman’ın, eserini kendisi gibi eskilere ithaf etseydi daha mantıklı olacağını düşünmüştür. Muharriri bir kazanç olarak gören Hüseyin Cahit; romanın otobiyografik  bir eser olup olmadığu konusunda tereddüde düşer. Eserin hakikat hissi verdiği düşüncesinin ağır bastığını ifade ederek bu hissi yazıcılık bakımından “çok esaslı bir muvaffakiyet” olarak değerlendirir (Yalçın, 1935).

Hüseyin Cahit dışında Murat Uraz ve Mehmet Behçet Yazar da Sevgi ve Saygı hakkında değerlendirmeler yapmıştır. Murat Uraz Türk Edip ve Şairleri adlı kitabında (Uraz, 1939) “Sevgi ve Saygı adındaki roman ile takdirleri çeken Fakihe Odman, görüş kuvveti, teknik sağlamlığı, tahlil ve tasvirlerinin ruh asaleti telkin edişi itibarı ile mümtaz bir romancımızdır” sözleriyle olumlu görüşünü bildirmiştir. Fecr-i Âtî şairlerinden Mehmet Behçet Yazar da Yedigün dergisinde edebiyatçılarımızla ilgili yazdığı yazılarda Odman’a da yer vererek şunları söylemiştir: “İlerisi için yalnız roman sahasında kalmayarak diğer nevilerden de bize eser verecek bir enerji göstermektedir. Sevgi ve Saygı’daki samimiyetle anlatmaya yalnız devam etse muvaffakiyetini sarsmamış ve tamamlamış olacaktır” (Çalıkuşu, 2000: 105).

Atatürk hayranı bir Cumhuriyet öğretmeni olan Odman, yenilikten hoşlanan, kendini yenileyen bir aydındır. Türk edebi cereyanlarını nasıl bulduğu sorulduğunda “En yeni edebi cereyanlar karşısında adayı biraz muhafazakâr buldum. Yeni yetişen nesil bile her nedense hep aruz vezni ve şarkı tarzını tercih etmekte” diye cevap vermiştir (Hürsöz: 05.09.1950). Bu sözler onun yenilikçi yönünü ortaya koyar. Son yazdığı romanında (o zaman için Leyla ve Süheyla) izlediği edebi cereyanda bir yenilik yapmak istediğini düşünen gazeteciye verdiği cevap, onun sanat anlayışını ortaya koyması bakımından önemlidir: “Mevzuumu realiteden almak, bunu idealize etmek, okuyucuların estetik zevkini net ve sert bir realiteyi bozmadan tatlı bir romantizm ile bitirmek. Çünkü sadece realizmi tatsız, romantizmi saçma, idealizmi de ukalalık diye kabul edemem. Bunların üçünü de kaynaştırmak fikrindeyim (Hürsöz: 05.09.1950)”.

Doğu ve Batı edebiyatlarını bilen Odman, Fuzuli, Halide Edip, Swift, “Oscar Wilde”ı “hisli, duygulu, heyecanlı ve zeki oldukları için” takdir ettiğini, edebi türlerden roman ve tiyatroyu çok sevdiğini belirtmesine rağmen, tiyatro yerine şiiri tercih ettiğini yazdıklarıyla göstermiştir. (Doğan, 2017: 355-356).

“Tezsiz” bir roman Sevgi ve Saygı (1935)

Yazarın yaşamından izler taşıyan otobiyografik yansımaları en çok olan eseridir. Eserin baş kahramanı Sevgi’yle yazarın yaşamı pek çok noktada birleşmektedir. Roman başkişisi Sevgi tıpkı yazar gibi Erenköy Kız Lisesini bitirdikten sonra üniversiteye gider. Eser, Sevgi’nin üniversite yaşamı merkezinde arkadaşlarıyla birlikte okul yurdunda yaşadıklarını anlatır. 138 adet günlükten oluşan eser 27 Ekim 1930’da başlayıp 25 Eylül 1934’te son bulur. Eserde yaklaşık dört yıllık bir üniversite yaşamı ele alınır. Sevgi, İstanbul Üniversitesi edebiyat bölümü öğrencisidir. Ömer Ferit Kam, Fuat Köprülü, Ahmet Caferoğlu ve Ali Ekrem Bolayır gibi dönemin edebiyat fakültesi hocaları romanda gerçek isimleriyle yer bulur (Çalıkuşu, 2000: 98).

Sevgi ve Saygı’nın platonik aşkı

Eserin merkez konusu üniversite çağındaki gençlerin birbirleriyle olan ilişkileri özelinde Sevgi’nin yakın çevresinde yaşananlardır. Sevgi Bursalıdır. Babasını küçük yaşta kaybetmiştir. Öğretmenlerinin onda keşfettikleri ironik zekâsı ve sosyal becerileri sayesinde Bursa’dan Erenköy Kız Lisesine yazılmıştır. Buradan mezun olan Sevgi İstanbul Üniversitesi Edebiyat Bölümüne devam eder. Sevgi, mezun olduğu liseden arkadaşlarıyla aynı üniversitede, aynı yurtta kalmanın rahatlığı içindedir. Üniversitede yabancılık çekmez. Bir süre sonra Saygı adında İzmirli bir hukuk öğrencisiyle tanışır. Sevgi, girdiği her ortamda gerek yaşam enerjisi gerekse girişkenliğiyle kendini belli eden bir yapıya sahiptir. Saygı’yla platonik zeminde devam eden aşkları yine platonik gelgitler yaşar. Tatil dönemlerinde Bursa’ya giden Sevgi, burada bir nebze olsun aşk acısını hafifletmek için evlerinde yaşayan yardımcıları Ayşecik ile dertleşir. İstanbul Sevgi için özlenen olur. Annesinin hastalığının tedavisinde onlara yardımcı olan yaşlı doktorun mektuplarına, isteklerine rağmen Bursa’da pek fazla kalmak istemez. Liseden on sınıf arkadaşıyla fakülte yurdunda sosyal bir ortamları oluşur. Erenköylüler olarak birlikte sinemaya, konserlere, çay partilerine giderler. Saygı o gruptan olmasa da Erenköylülerle birlikte zaman geçirir. Bir süre sonra grup içinde ve dışında aşk maceraları başlar. Erenköylülerin aşk maceraları derslerin yoğunluğuna, sınavların zorluğuna karışır gider. Sevgi ve arkadaşları zorlu üniversite hayatının sonunda yeni bir hayata atılırlar. Sevgi okulunu en son bitirenlerdendir. Saygı’yla olan platonik ilişkileri onda derin bir psikolojik buhrana neden olur. Hastalanır. Aile dostları doktor, onu bu durumdan kurtarmak ve aslında Saygı dışında sürekli ona gelen tekliflerin önünü kesmek adına Sevgi’yle nişanlanır. Doktor, önce annesini hastalığından sonra da bu ruhsal buhranda Sevgi’yi kurtarır. Bu arada Sevgi’nin kimi arkadaşları nişanlanırken kimisi evlenir. Uzun ve çetrefilli bir süreçten sonra Sevgi ve Saygı evlenirler. Romanın sonu masalımsı bir sondur. Sevgi hem Saygı’ya hem de bir zamanlar yoksulluğa düştüklerinde kaybettikleri çiftliğine, köyüne, evine, ilk yuvasına kavuşur.

Odman’ın 1935’te yayınlanan Sevgi ve Saygı romanın konusunu dönemin edebiyat eserleriyle karşılaştırdığımızda bu roman, 1930’lu yıllarda roman alanında eser verenler arasında, millî edebiyat zevk ve anlayışı çerçevesinde yazanlar (Yakup Kadri, Halide Edip); toplumcu gerçekçi anlayış çerçevesinde yazanlar (Sabahattin Ali, Sadri Ertem); veya o dönem eser veren Hüseyin Rahmi Gürpınar gibi yazanlardan farklı bir yerde durmaktadır. 1930’lu yılların üniversite hayatını anlatan roman bu açıdan dikkat çekmektedir. Dönemin kadın yazarlarının eserleriyle karşılaştırıldığında Sevgi ve Saygı; Halide Nusret’in yabancı okul psikozunun Türk gençleri üzerindeki olumsuz tesiri ele alan eseri (Adıyaman, 2016: 17) Gül’ün Babası Kim? (1933); Şükufe Nihal’in Başkarakter “Zehra’nın öncülüğünü yaptığı Feriha’nın da bir ölçüde devam ettirdiği bağımsız kadın tipi toplumsal cinsiyet rollerindeki değişimi örnekleyen” (Balkız, 2017: 51) Çöl Güneşi (1933); Güzide Sabri’nin kadının toplumdaki yerini konu alan ve feminist düşünceyi ele alan bir romanı Hicran Gecesi (1930); Müfide Ferit’in aşk romanı olan Affolunmayan Günah (1933) adlı eserlerinden konu bakımından farklılık gösterir.

Sevgi ve Saygı tezli bir roman değildir. Feminist bir yaklaşımla yazılmamıştır. Belli bir ideolojinin, akımın veya öğretinin yansımalarını içermez. Belki de bu nedenlerle roman dönemin edebiyat ortamında belirlenen tasniflerin hep dışında kalmıştır. Sevgi ve Saygı’yı “gençlik edebiyatının ilk eserleri”nden sayan Abide Doğan’ın yaklaşımı ise ”gençlik edebiyatı” kavramından hareketle böyle bir sınıflandırmanın neye göre ve nasıl yapıldığı noktasında, tartışılmaya değerdir (Doğan, 2010: 111-120).

“Bir roman kahramanı” Fakihe Odman…

Romanda anlatıcı kahramanın kendisidir. Olaylar, birinci ağızdan anlatılır. İzlenimci bir bakış açısı vardır. Yaşananlar, seyahat notları, günlük, hatıra defteri notları aracılığıyla okura aktarılır. Fakihe Odman, kendi yaşam öyküsüyle paralel olan bu eseri gerçekçi bir bakış açısı ve inandırıcı bir tavır içinde yazmıştır (Doğan, 2017: 361).

Anlatıcı ve bakış açısı bakımından dönem romanlarıyla karşılaştırıldığında Türk edebiyatında ilk örneklerini gördüğümüz mektubun bir anlatım tekniği olarak kullanılması durumunun yaygın bir teknik olduğu görülecektir. Fatma Aliye, Emine Semiye, Nigâr Hanım, Halide Edip, Halide Nusret ve Şükûfe Nihal gibi kadın yazarlar, mektubu bir teknik olarak sıklıkla kullanmışlardır (Çetin&Acar, 2023: 1419). Sevgi ve Saygı’nın yazarın kendi yaşam öyküsüyle paralellik gösterdiğine değinilmişti. Kullanılan teknik ve tercih edilen anlatıcı bakış açısı bakımından değerlendirildiğinde “mektup, hatıra defteri ya da günlüklerle yazılmış eserlerin, daha baştan gerçekçi olmak gibi bir iddiayı taşı”dıkları savından (Argunşah, 2006: 226) hareketle Odman’ın bu gerçekliğe uygun, romanın günlüklerden oluşması yönüyle, bir anlatıcı bakış açısı tercih ettiği sonucuna ulaşılabilir.

Çalıkuşu’nun Feride’siyle Fakihe Odman’ın Sevgi’sinin benzerliği dikkat çekiyor.

Fakihe Odman’ın kişileri eğitimli insanlardır. Hemen hepsi üniversite çağında, ülkelerindeki ve dünyadaki gelişmelerden haberdar, dersleriyle, sınavlarıyla meşgul kimselerdir.

Kadınlar…

Sevgi: Romanın başkarakteridir. Babasını küçük yaşta kaybetmiştir. Varlıklı bir ailenin çocuğudur. Bursa’da annesi ve annesinin tedavi sürecini takip eden doktorla birlikte yaşarlar. Doktor, Sevgi’nin annesinin onu her an yanında ve yakınında olmasını istemesi nedeniyle aileyle birlikte yaşar. Sevgi, doktoru babası gibi görür. Burada Çalıkuşu tesiri dikkat çeker. Sevgi ile doktorun ilişkisi Çalıkuşu’ndaki Dr. Hayrullah Bey ile Feride arasındaki ilişkiyi hatırlatır. Sarışın, mavi gözlü, girdiği her ortamda kendini fark ettiren bir girişkenliği vardır. Önce Erenköy Kız Lisesine sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine yazılır. Sevgi, okuyan, sorgulayan, kendi toplumunun değer yargılarıyla, tarihiyle, edebiyatıyla barışık aynı zamanda dünyada olup bitenlerden haberdar, Batı müziğini seven, Batı şiirine ilgi duyan bir karakterdir. Tiyatroya, sinemaya ilgi duyan, dans etmeyi çok seven, partilere, çay davetlerine katılan, eğlenmeyi, gezmeyi seven biridir. Aynı üniversitenin hukuk bölümünde okuyan Saygı adında bir gence âşıktır. Aşk, Sevgi için izah edilemeyen bir deliliktir: Fuzuli’nin yaşattığı aşkın adı ne? Mecnun… Mecnun’un Türkçesi ne?: Deli! İşte bugün izah edilemeyen aşk: Deli aşkı!..” (Odman, 1935: 104).

Romanın diğer kadın karakterleri; Neşe, Yüksel, Yıldız, Gül, Çiçek, Bilge, Altın, Gülen, Duygu, Sevil, İnci, Çelim ve Ayşecik’tir. Ayşecik hariç kızlar Erenköy Kız Lisesinden sınıf arkadaşıdırlar. Kadın karakter arasında eğitimsiz tek kişi Sevgi’nin kendi evindeyken sırdaşı olan ve ev işlerinde annesine yardımcı olan Ayşecik’tir. Sevgi’den iki yaş büyüktür. Romanda köyün ve köylünün temsilcisidir: “Çünkü köylülerin toprağı sevgiyle yoğrulmuştur. Onlar kadar sevgiyi anlayan yoktur; onlar hem anlarlar hem sevmesini bilirler” (Odman, 1935, 41). Türkü dinlemeyi sever. Sevgi’yle birlikte türkü dinleyip duygulanırlar: “… ara sıra böyle başbaşa kaldığımız zamanlar köyümüzün türkülerini söyler ağlarız” (Odman, 1935: 36).

Erkekler…

Saygı: İzmirlidir. Hukuk öğrencisidir. Edebiyata çok ilgilidir. Sevgi’nin derslerine gelip edebiyat üzerine konuşur. Çok güzel şiirler okur. “İnce, uzun boyu, çok geniş omuzları, açık ve parlak alnı, simsiyah saçları” (Odman, 1935: 27) vardır. Sevgi’ye aşıktır. Sevgi’den olumlu yanıt alamayacağını düşünür. Önce Duygu adında bir kızla birlikte olur. Duygu hastalanıp ölür. Sevgi’ye olan duygularını açar. Romanın sonunda evlenirler. Kıskanç bir yapısı vardır. Sevgi’nin yanında hiçbir erkeği görmek istemez. Sevgi, ona önce arkadaşlığı öğretir. Sonra birbirlerine karşı olan duygularını paylaşırlar.

Romanın diğer erkek karakterleri; Yalçın, Demir, Ritter, Oğuz ve Murat’dır. Murat Ayşecik’in eşidir ve erkeklerde eğitimsiz tek kişidir. Erkekler kızlarla aynı “talebe yurdu”nda kalırlar.

Zaman

Sevgi ve Saygı romanının otobiyografik özellikleri ağır basan bir eser olduğu belirtilmişti. Fakihe Odman, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine 1930’da başlar ve “yüksek muallim” mezunu olarak 1935’te okulunu bitirir. Roman da yazarın üniversite yıllarıyla paralel şekilde 27 Ekim 1930’da başlayıp 25 Eylül 1934’te biter. Sevgi ve Saygı, roman karakterlerinin dört yıllık üniversite yaşamını ele alır.

Romanda bazı tarihi olaylar da gerçek zamanlarıyla ve kişileriyle verilir. İran Şahı Rıza Han Pehlevi’nin İstanbul ziyareti 30.06.34 tarihli günlükte “Dün Saygı’la dolaşırken yat kulübünün önünde öyle büyük bir kalabalık gördük ki… Hemen biz de yaklaşık… baktık ki büyük bir babamız, Gazi Atamız gelmiyor mu?.. Onun dünyada en büyük bir kudret sembolü olan yüzüne bakarken, Rıza Han Pehlevi’yi görmemişim bile…” (Odman, 1935: 161-162); 6.6.32 tarihli güncede Almanya’nın siyasi durumu “Evvelsi gün Ritter’den mektup aldım. Almanya bugünlerde çok karışıkmış. Breslav’ın artık o kadar tadı kaçmış ki. Hitlercilerle komünistler hiç durmadan uğraşıyor, vuruşuyorlarmış” (Odman, 1935: 1012); Bursa’nın kurtuluşunun (11 Eylül 1922) onuncu yılı 12.09.32 tarihli günlükte “Dün Bursa’nın kurtuluş bayramını doktorun muayenehanesinden seyrettik” (Odman, 1935: 103) şeklinde yer almaktadır. Kimi zaman Sevgi’nin çocukluk yıllarına dönüşler olsa da romanda zaman kronolojik olarak ilerler.

Fakihe Odman… Bursa ve İstanbul arasında…

 Sevgi ve Saygı romanında mekân; olay, zaman ve karakterler gibi yazarın yaşamından izler taşır. Fakihe Odman, Bursalıdır ve liseyi, üniversiteyi İstanbul’da okumuştur. Bunlara paralel olarak romanda mekân da Bursa ve İstanbul’dur. Bursa, ana karakter Sevgi için çocukluk, anne, özlem demekken İstanbul; gençlik, eğlence, okul, dostluk ve kavuşma demektir. Roman, İstanbul’da başlar, Bursa’da biter.

Bursa, romandaki 138 parça günlükten 49’unda ana mekândır. Kimi zaman fon olarak verilen kimi zaman da ayrıntılı anlatılan Bursa yerleri arasında Milli Sinema, Mudanya, Baba Sultan Köyü, Nilüfer Deresi, Mudanya’daki Arnavutköy’ü, Bozburun, Uludağ, Çağlayan, Çekirge, Hüsnü Güzel Hamamı ve bahçesi, Nilüfer Köyü, Çekirge Palas Oteli, Kirazlıyayla, Romans adıyla da bilinen Belediye Bahçesi, Burgaz ve İncirdibi gibi yerler vardır (Çalıkuşu, 2000: 99).

Mekânın Bursa olduğu bölümler, ağırlıklı olarak yazarın geçmişine gittiği kısımlardan oluşur. Mekânın kahraman üzerindeki etkisi, özlenen, istenen, kimi zaman şimdiden kaçıp çocukluğa sığınılan yer olması nedeniyle belirgindir. “Şu hafıza denilen şey ne tuhaf?.. Oğuzlarla beraber Mudanya’ya gitmiş, Arnavutköyü’nde denize karşı yan yana çadır kurmuştuk… Arnavutköy tepelerine tırmandığımız akşamların birinde yorulmuş, bir kayanın üzerine oturmuştuk hem dinleniyor hem de bütün Mudanya’yı kızıl bir renge boyadıktan sonra denizde batan güneşi, Bozburnu, Uludağ’ı seyrediyorduk” (Odman, 1935: 22).

Bursa, yeşiliyle, doğasıyla Sevgi’nin kendini iyi ve mutlu hissettiği bir şehirdir. “Dün sabah Çekirgeye gittim. Hüsnügüzel’de tek başıma yıkandım, havuzda yüzdüm, ancak ben çıkarken iki hanım içeri giriyordu. Sonra bahçede oturdum, çok sevdiğim yeşil ormanı, ovayı, Mudanya-Bursa yolunun kıvrıla kıvrıla uzanıp gitmesini seyrettim” (Odman, 1935: 35).

Bursa’ya dair değinilen veya fon olarak dahi verilen yerlerin tamamının bağ, bahçe, dağ, yayla gibi açık mekânlar olması, Bursa’nın Sevgi için ferahlık veren, dinginleştiren, huzurlu bir şehir olduğunu göstermektedir. Romanda Bursa’ya dair hiçbir kapalı mekân yoktur. Çünkü Sevgi Bursa’ya geldiğinde evinde dahi durmamakta, ya arkadaşlarıyla şehir gezisine çıkmakta veya Ayşecik’le doğa yürüyüşü yapmakta veya çocukluk arkadaşlarıyla anılarının geçtiği yerlere gitmektedir. Bursa, Sevgi için hayatın huzurlu, sakin ve iyilik yönünü temsil eder.

Romanda mekân olarak geçen bir diğer şehir, İstanbul’dur. Sevgi’nin ve pek çok arkadaşının mezun olduğu Erenköy Kız Lisesi, üniversiteli öğrencilerin kaldığı Beyazıt Talebe Yurdu, Sevgi’nin arkadaşlarının üniversite eğitimi aldıkları Darülfünun ve gençlerin kimi zaman eğlenmek, gezmek için gittikleri Beyoğlu gibi mekânlar gençler için çok büyük önem arz eder. İstanbul gençler için lise, üniversite ve yurt demektir. Mekânın gençler üzerindeki etkisi açıktır. Buralar Sevgi ve arkadaşlarının birlikte güzel günler geçirdiği, kamp kurup denize girdikleri, eğitim aldıkları, hayata hazırlandıkları, meslek sahibi oldukları eğlenceli ve sıkıntılı anları paylaştıkları, birbirlerine destek oldukları, olgunlaştıkları mekânlardır (Doğan, 2007: 364).

Romanda yer alan ve İstanbul’a dair olan mekânlar, yurt, okul, sinema gibi kapalı mekânlardır. İstanbul öğrenciler için geleceklerini inşa ettikleri, gençlik dönemlerini geçirdikleri, aşklarıyla, dersleriyle, eğlence ve sıkıntılarıyla onları hayata hazırlayan bir şehir konumundadır.                         

İstanbul’a dair mekânların nerdeyse tamamında sadece o mekanların ismi geçmektedir. Ayrıntılı bir anlatım yoktur. Zira romanın İstanbul’da geçen bölümleri Bursa’da geçen bölümlerin tersine haraketli ve olay merkezlidir. Gençlerin aşk hayatları, derslerle olan mücadeleleri, eğlenceleri sürekli bir hareketi getirmekte, yazar bu bölümlerde mekânı belirsizleştirip olayları ön plana çıkarmaktadır. Bursa’da “durum” hakimken romanda İstanbul’da “olaylar” hakimdir. Bunun yansıması olarak da yurt, sinema, okul, sınıf gibi kapalı mekanlar ismen verilmiş hatta sezdirilmiş o mekanlara ait detaylar paylaşılmamıştır.

Öznel bir dil ve heyecanlı cümleler…

Romanın dili özenlidir. Kısa ve heyecanlı cümleler ağır basmaktadır. Olayların anlatımında günlükler ve mektuplar çoğunluktadır. Bu da eserin dilini daha anlaşılır ve samimi bir zemine getirmiştir. Yazar, mektup tekniğini kullanarak bireylerin iç dünyalarında yoğunlaşan duyguları, düşünceleri, itiraf ve temennileri dışa yansıtmıştır (Tekin, 2003: 227). Fakihe Odman da gençler arasında iletişim vasıtası olarak kabul ettiği mektubu “duygu, düşünce, itiraf ve temennilerin ifadesi” için kullanmış; yüz yüze görüşme cesareti gösteremeyenlere böylece fırsat vermiştir. O ve Ben dışındaki üç romanında mektup, haberleşme ve aşk itirafı için en uygun araç mektup olmuştur (Doğan, 2007: 366).

Romanda kimi yazarlara, eserlere göndermeler de vardır. Bunun yanı sıra kimi eserler, anılarak, değinilerek romanda yer bulur. Goethe, Oscar Wilde, Klod Farer, R. N. Kestelli, Atatürk, Pascal, Well, Lamartine, Werther’den alıntılar Doğan’ın (2007) ifadesiyle “metinlerarasılık bağlamında alıntılama yöntemine örnektir.” Bu alıntılamalar karakterin duygu dünyasıyla paralellik gösterir ve kurgusal zeminden ziyade romanın duygusal ve olay zeminine katkıda bulunur.

Babür Şah, Firdevsi, Schuberti, Karuso, Janet Mac Donald, Muhlis Sabahattin, Selim Sırrı Tarcan, Fuzuli, Abdülbaki Gölpınarlı, Münir Nurettin, Gazi Atatürk, Pehlevi Rıza Han, atıf yapılan tarihi şahsiyetlerdir.

Orhun ve Uygur metinleri, David, Copperfield, Dagâh Kasidesi, Bitmeyen Senfoni, Toska, Aşka Susamışlardı (film), Melamilik ve Melamiler, Hasbıhal (plak), Aşk Resmi Geçidi (film müziği plağı), Hüvek Yomlu (türkü), Çadır Kurdum Düzlere (türkü), Ne buldun bivefalıktan (plak) gibi eserler de romanda değinilen, dinlenilen atıf yapılan eserlerdir (Çalukuşu, 2000: 99). Bu değinmeler, atıflar veya göndermeler metni destekler niteliktedir. Örneğin “Çadır Kurdum Düzlere” adındaki türkü hem Sevgi’yi hem Saygı’yı hem de tüm dinleyenleri duygulandırmıştır: “Ben de ağladım, Saygı da ağladı, dinleyenlerin hepsi de ağladı. Galiba bunu saz şairi de bizim için düzdü, bizim için ağladı!” (Odman, 1935: 131)

Sosyal hayat ve yansımaları

Roman, liseyi yeni bitirmiş İstanbul’da üniversiteye giden gençlerin gündelik yaşamlarını anlatmaktadır. Eserde Bursa daha çok doğal güzellikleri ile ön plana çıkarken İstanbul, gençlerin gündelik yaşamlarını yansıtması bakımından ön planda durur.

Eserde, Darülfünun’a gidenler için en mükemmel, en uygun  yer olarak tanıtılan talebe yurdu öğrencilerin en çok zaman geçirdiği yerlerdendir. Özellikle akşam yemeklerinden sonra posta oyunu ve memleket oyunu gibi grup oyunları, yemek sonrası eğlenceler; insanların birbiriyle tanışmalarına vesile olur. Yurdun, çalışma odaları, yemekhanesi, radyo salonu müşterektir. Yatakhaneler ayrı ayrı iki dairede bulunmaktadır. Gece saat 10’da yatma zili çalar. Erkekler ve kızlar ayrı ayrı dairelere çekilir. Saat 10’dan sonra umumi çalışma odalarında bulunmak yasaktır. Ancak kızlar kendi taraflarındaki küçük odalarda, erkekler de kendi taraflarında çalışabilmektedir.

Radyo salonu

Sevgi ve Erenköy Kız Lisesinden arkadaşları üniversite hayatlarının ilk günlerinden itibaren sık sık bir araya gelseler de dersler başlayıp da Darülfünun’a gidip geldikçe birbirlerinden ayrılmaya mecbur kalırlar. Neşe ile Yüksel tarihte, Yıldız riyaziyede, Gül tıbbiyede, Çiçek tabiiyede, Bilge coğrafyada, Altın ile Gülen hukukta, Duygu ile Sevil felsefede Sevgi ise edebiyatta okumaktadır. Gündüzleri her biri kendi sınıfına dağılır. Ancak akşam yemeklerinden sonra bu grup radyo başında toplanmaktadır. Radyo başı, öğrenci grubu için bir toplanma, günün değerlendirmesini yapma, muhabbet ve eğlence yeridir. “Cuma geceleri 12’ye kadar radyo salonunda kalmamıza müsaade ediyor bu gecelerde bazan radyo dinliyor bazan da donkey, tombala, iskambil gibi oyunlarla vakit geçiriyoruz” (Odman, 1935: 8).

Radyo salonu sadece eğlencenin, sohbetin yeri değil aynı zamanda aşkların da başladığı yerdir. Radyoda çalan eserler karakterlerin duygusal dünyalarına derin izler bırakır. “Radyo başında Saygı ile benden başka kimse yoktu. Evvelâ güzel bir suzinak peşrevi çaldı, sonra ağır şarkılara geçti. “Ehli dil bezminde sevmekten sevilmek tatlıdır… derken Saygı: Hiç şüphesiz bu ehli dillerin başı sensin!dedi.” (Odman, 1935:112).

Partiler, geziler, eğlenceler…

Üniversite öğrencilerinin gündelik yaşamlarını yansıtan romanda, fakülte bölümlerinin, belli arkadaş gruplarının, kimi kurum ve kuruluşların düzenlediği partiler, şehir gezileri, eğlenceler romanda önemli bir yer tutar.

1.1.31 tarihli günlükte gençlerin yeni seneyi kutladıkları eğlenceden bahsedilir. “Gece çok eğlendik. Halkevinden gramofon getirttik dans ettik, güzel parçalar dinledik, birçok oyunlar oynadık; evvelce verdiğimiz paralarla hediyeler almıştık, piyangoda herkese bir şeyler çıktı, tombala, posta, iskemle oyunları..” (Odman, 1935: 10).

13.3.31 tarihli günlükteyse edebiyat fakültesinin çayından bahsedilir. Bu çay eğlencelerinde gençler dans edip eğlenirler. Kıyafetinden kişisel bakımına kadar büyük hazırlıklar yapılan bu çaylar, gençlerin tanışması, kaynaşması açısından büyük önem taşır. Sevgi de bu tür çay eğlencelerinin gözdelerindendir.

24.5.31 tarihli güncede Uludağ gezisi anlatılır. “Dünkü Uludağ gezintisi çok hoşuma gitti… öğle yemeğini de orada, buz gibi akan soğuk suyun başında yedik. Sonra Kirazlı yaylasına dönerek buranın geniş alanında gramofon çaldık, dans ettik, türlü türlü oyunlar oynarken gençlerin soytarılıklarıyla karşılaştık” (Odman, 1935: 43). Gramofonun bu tür eğlence partilerinde, gezilerde, gençlerin eğlencelerinde önemli bir etken olduğu, yine dansın, karşı tarafı dansa kaldırmanın bu eğlencelerin önemli ritüellerinden olduğu görülmektedir. 18.6. 31 tarihli güncede Muallimler Birliğinin Uludağ gezisinden bahsedilir.

22.12.31 tarihli güncedeyse Erenköy lisesi mezunları cemiyetinin çayından bahsedilir. “Bütün Erenköylü kızlar ve misafirler arasında yine güzellik rekorunu” (Odman, 1935: 88) Sevgi kırar. Sevgi burada fakültenin Alman öğrencisi Ritter’le bir Alman valsi yapar ve bu dansla dans yarışmasında birinci olurlar. Dönem gençlerinin hem müzik hem dans olarak Batı kültürünü tanıdıkları, bununla birlikte kendi kültürlerini de hor görmeyip içinde yaşadıkları zamanın ve toplumun bir parçası gibi davrandıkları görülür. Başta Sevgi özelinde tüm gençler dansı, Batı müziğini sever ve icra ederler ancak aynı zamanda türkü dinler ve Divan edebiyatından şiirler okuyup duygulanırlar. “Bu akşam yemekten sonra gramofon çalıyorduk. Herkesin danstan yorulduğu bir sırada da klasik parçalar dinliyorduk. Bir aralık halk türkülerinden Hüvek Yolu’nu koydular” (Odman, 1935: 107) Bu açıdan Odman’ın karakterleri yeni Türkiye’nin farkında olmakla birlikte geçmişlerinin de bilincindedirler. Bir çatışma ve gelgit yaşamazlar. Düğünlerde dans edip türkü söylerler. “Zaten bu halk türkülerinin öyle anlaşılmaz, öyle bulunmaz bir sırrı var ki… İnsanı sadece melankolik yapıp bırakmıyor… Bunların verdiği neşede de hüzünde de öyle bir derinlik, öyle bir sonsuzluk var ki… Çünkü bunların verdiği hüzünde de neşede de Türkün sonsuz dehası öyle sonsuz bir kudretle yaşıyor ki” (Odman, 1935: 131). Âşık olduklarında beyitler, gazeller okurlar.

1930’lu yıllar, Halkevleri’nin faaliyetlerinin yoğun olduğu bir süreci işaret etmektedir. Devlet, bu dönemde kültür politikalarında Batı’ya  yönelmiştir. Bununla birlikte Odman, popüler mahiyetli romanında sanatta geleneği reddetmekten yana tavır almamıştır. Aksine Odman, gelenekten gelenlerle Batı’dan öğrendiklerini birleştirmeden yanadır. Yazar sanat dalları arasındaki ilişkiyi bütünleştirici bir zemin olarak görmektedir. Odman; resim, müzik ve edebiyat gibi sanat dallarınının birbirleri arasındaki ilişkiye ayrı bir önem vermektedir. Odman’a göre sanat ve sanat dallarının birbirleiryle ilişkisi bireylerin sosyal yönlerinin gelişmesine, akademik başarılarının artmasına, psikolojik gelişimlerine katkı sunmaktadır.

4.2.33 tarihli güncede talebe yurdunun Bursa gezisinden bahsedilir. “Yurdun gezintisine katılıp da Bursa’ya gelen gruba dün akşam evde çay verdim. O kadar çok dans ettik ve eğlendik ki…” (Odman, 1935: 116).

27.5.34 tarihli güncede Sevgi ile Saygı’nın Kollejin konserine gitmelerine değinilir. “Tam iki saat kadar kitara, viyolensel, ve keman dinledik” (Odman, 1935: 159).

Tiyatro ve Sinema

Sevgi ve Saygı romanında gençlerin sosyal yaşamlarında tiyatro ve sinema önemli bir yer tutar. Romanın İstanbul ve Bursa gibi iki büyük şehirde geçiyor olması ve karakterlerin eğitimli, belli bir gelir seviyesinin üstünde bulunması sosyal yaşamda Anadolu şehirlerine ve ekonomik olarak kısıtlı kesimlere nispeten tiyatro ve sinema gibi faaliyetleri etkin kılmaktadır.

20.12.30 tarihli güncede “Bu gece talebeler Beyoğlu’na sinemaya gittiler” (Odman, 1935: 9); 18.2.31 tarihli güncede Bursa’daki Milli Sinema için “Haftaya sinema gününe kadar bir daha gelme! Manasını çıkarmaz mı?” (Odman, 1935:17); 11.1.31 tarihli güncede gençlerin tiyatroya gitmelerinden; 12.12.31 tarihli güncede “Aşka Susamış” filmine gidişten bahsedilir.

Fakihe Odman’ın Sevgi ve Saygı adlı romanı, bireyler arası ilişkileri işlerken gündelik hayatın sıradan ama anlam yüklü ayrıntılarına özel bir yer ayırır. Romanın merkezinde yer alan karakterlerin yaşamları, yalnızca büyük çatışmalarla değil, aynı zamanda gündelik yaşamın ritmiyle şekillenir. Sabah kahvaltılarından aile içi sohbetlere, sokakta karşılaşılan insanlar ve evin içindeki sessiz rutinler gibi detaylar, anlatının dokusuna derinlik katar.

Odman’ın dili sade ama duyarlıdır; bu sayede gündelik olaylar, sıradanlığın ötesine geçerek karakterlerin iç dünyalarını ve duygusal geçişlerini yansıtan aynalara dönüşür. Romandaki çay demlemeleri, sessiz bekleyişler, misafirlikler ya da mahalle içindeki gündelik etkileşimler, yalnızca bir zaman-mekân tasviri değil; aynı zamanda romanın tematik altyapısına da hizmet eden yapısal öğelerdir. Bu yönüyle Sevgi ve Saygı, okura yalnızca bir hikâye sunmaz; aynı zamanda yaşanmışlık hissi veren bir atmosfer kurar. Yazar, bireylerin hayatındaki küçük anların, büyük duyguların taşıyıcısı olabileceğini ustalıkla gösterir.

Fakihe Odman’ın anlatımında gündelik yaşam, sıradanlığın içinde barındırdığı derinliğiyle görünür kılınır. Sevgi ve Saygı, tam da bu nedenle yalnızca bir roman değil, aynı zamanda bir dönemin yaşam tarzını, insan ilişkilerini ve değerlerini ince bir duyarlılıkla yansıtan bir belge niteliği taşır.

Cumhuriyet rejiminin öğrencileri…

Sevgi ve Saygı romanı 1930-1934 yılları arasında bir grup üniversiteli gencin gündelik yaşamları çerçevesinde dönemin sosyal hayatından izler taşıyan ağırlıklı olarak İstanbul’da ve kısmen Bursa’da geçen bir romandır. Fakihe Odman’ın bu eseri döneminde ve sonrasında çok dikkate alınmamış, dönemin biyografi yazarlarından Murat Uraz’ın ve Fecr-i Âtî şairlerinden Mehmet Behçet Yazar haricinde hakkında görüş bildirilmemiş hiçbir dizinde yer verilmemiştir.

Sevgi ve Saygı döneminde ağır basan tezli romanlardan, popüler aşk romanlarından veya tarihi romanlardan konu, karakterler, içerik ve yaklaşım olarak ayrılır. Romanın başkahramanı Sevgi, eğitimli, kültürlü, Batı’yı tanıyan, kendi geçmişine ve toprağına bağlı bir Cumhuriyet kızıdır. Yazar, Sevgi üzerinden bir prototip çizmemiş, hayatın olağan akışı içerinde kendi yaşamından izler de sunarak olduğu gibi bir üniversiteli genç kızı yansıtmıştır.

Roman karakterlerinin çoğunluğu üniversite öğrencileridir. Gençler, İstanbul’da Darülfünun’da kendi geleceklerini kurmanın, kendilerini geleceğe hazırlamanın çabasındadır. Yaşları gereği duygusal ilişkileri, eğlence anlayışları, duygusal gelgitleri ve gelecek kaygıları romanda kendini hissettiren duygulardır. Gençlerin yaşamlarının merkezinde dersleri, arkadaşları ve seçecekleri meslekleri vardır. Siyasete dair hiçbir tartışmanın olmadığı romanda Sevgi üzerinden “milli bir duruş” hissettirilir. Gençler Batı müzik ve sinemasına ilgi duyarlar ancak bu hayranlık düzeyinde değildir. Gençler üzerinde herhangi bir kültürel erozyon yansıması hissettirilmez.

Sevgi ve Saygı’nın ana mekânı İstanbul’daki Darülfünun öğrencilerinin kaldığı talebe yurdu, iken Bursa’da ören ve gezi yerleridir. Bursa karakterler için nefes alma, huzur bulma, dinlenme yeriyken İstanbul gelecek kaygılarının ağır bastığı, her şeye rağmen gençlerin eğlenmeyi, gezmeyi, sinemaya gitmeyi tercih ettikleri yerdir.  İstanbul’daki mekânlar kapalı, Bursa’dakilerse açık mekânlardır. Mekânlar ayrıntılı tasvir edilmez. Sokaklar, dönemin İstanbul veya Bursa halkının gündelik yaşamı ve sosyal durumu anlatılmaz. Mekânsal darlık romanın belli bir çevrenin yaşam yansımalarıyla sınırlandırılması durumunu ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle gençler haricinde dönemin bir esnafına, memuruna, vatandaşına veya sokak satıcısına vb. rastlanmaz.

Romanda anlatım tekniği olarak günlük ve mektup ağırlıklı olarak kullanılmıştır. Bu nedenle dil daha samimi, anlaşılır ve duygusal zemini olan bir anlatıma sahiptir. Tanzimat’la birlikte edebiyatımızda görülen bir anlatım tekniği olarak mektubun, güncenin kullanılması bu romanda da görülmektedir. Fakihe Odman öztürkçe kullanım tercih etmemiş, olaylar, karakterler gibi dili de olağan, doğal ve yaşayan haliyle kullanmıştır. Gerek Türk gerekse yabancı pek çok yazara, şaire, esere göndermeler, romanı metinlerarsılık bağlamında zengin kılmış, alıntılama yöntemiyle kullanılan alıntılar metni destekler nitelikte metne katkı sağlamıştır.

Romanda dönemin sosyal hayat yansımalarını bir grup üniversite gencinin çevresiyle sınırlandığı görülmektedir. Romanın bu dar çevreyi merkeze alması, Türkiye için önemli bir değişim, dönüşüm zamanı olan 1930’lu yıllarının gündelik halk yaşamı hakkında yansımalar sunmasından alıkoymuştur. Fakihe Odman’ın bu romanının belki de dizinlerde, kataloglarda yer almamasının nedeni konuyu, karakterleri, mekânı ve sosyal hayatı çok dar bir çerçevede sunması, kurgusal zeminin daha geniş bir konu, karakter, mekân imkânı sunmasına rağmen yazarın bunu tercih etmemesi olabilir.

Tiyatro, sinema, gramofon, geziler, çaylar, partilerin romanın karakter kadrosuyla uyumlu bir şekilde gündelik yaşamın birer eğlence unsuru halinde verilmiştir. Gençler bu etkinlerle zihinsel yorgunluklarını atıp eğlenerek sosyalleşmektedirler.

Sevgi ve Saygı dönemin (1930-1934) üniversite öğrencilerinin neler yaşadığını, gençlerin gündelik hayatlarını, üniversite dönemlerini, duygusal geçişlerini yansıtması bakımından önemli bir eserdir. Sevgi ve arkadaşları Cumhuriyet rejiminin öğrencileridirler. Kendi köklerine sahip çıkıp Batı’yı da takip ederler. Gençlerin kendi geçmişleriyle, toplumlarıyla, gerçekleriyle barışık olmaları, Batı’ya olan ilgilerinin özenmeye dönüşmemesi bir anlamda Fakihe Odman’ın bu eserde idealindeki Türk gençlerini yansıttığı söylenebilir.

*Bu yazı Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi’nde yayımlanan çalışmamdan (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/4198891)  derlenmiştir.

Kaynakça

Adıyaman, H. (2016). Yabancı okul bunalımı: Gül’ün babası kim? Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi 6(1), 17-31.

Balkız, H. (2017). Şükûfe Nihal’in “Çöl Güneşi” romanında yeni kadın kimliği: Zehra. Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi, 2(2), 43-53.

Çalıkuşu, N. (2000). 5. Bursa edebiyat günleri- ipek şehrin günlüğü. Bursa: Bursa Kültür Sanat ve Turizm Yayınları.

Çetin, S. & Acar, B. B. (2023). Anlatım tekniği olarak mektubun kullanımı: Vecihi’nin iki romanı. Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi, 13(3), 1418-1430.

Doğan, A. (2017). Gençlik edebiyatının ilk yazarlarından Fakihe Odman’ın romanlarına dair (353-369). Uluslararası Türk dili ve edebiyatında “kadın” sempozyumu bildiriler kitabı. Ankara:Kıbrıs Balkanlar Avrasya Türk Edebiyatları Kurumu) Yayınları.

Doğan, A. (2010). “Bir Gençlik Romanı Sevgi ve Saygı”. Prof.Dr. Bilge Ercilasun Armağanı. Doç.Dr. S. Dilek Yalçın Çelik, (Ed.). Ankara: Pegem Yayınları.

Gündüz, O. (2016). Çağdaş Türk romanının sorunları ve romanda yeni açılımlar. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 5(2), 784-800.

Hürsöz Gazetesi (05.09.1950). Bayan Fakihe Odman Edebi Görüşlerini Anlatıyor, 5(1267), s.13.

Karagülle, F. (2102). Cumhuriyet dönemi Türk romanında Anadolu’nun sosyal ve siyasî hayatı. [Yayımlanmamış yüksek lisans tezi]. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Odman, F. (1935). Sevgi ve saygı. İstanbul: Ahmet Halit Kitaphanesi.

Tanpınar, A. H. (1977). Bizde roman I-II edebiyat üzerine makaleler. (2. baskı). İstanbul: Dergâh Yayınları

Tekin, M. (2003). Roman sanatı. İstanbul: Ötüken Yayınları.

Uraz, M. (1939). Türk Edip ve Şairleri. İstanbul:Tefeyyüz Kitabevi.

Yıldız, A.D. (2023). Erken Cumhuriyet dönemi popüler aşk romanlarında makbul kadın. Türk Dili, 72(862), 219-229.

Yalçın, Hüseyin Cahit (1935). Sevgi ve saygı- Fakihe Odman. Fikir Hareketleri, C. 4, S. 103, s. 395-396.

Yorum yapın