Feleğin tekerine “kalem” sokanlar | Burak Soyer

Ocak 30, 2023

Feleğin tekerine “kalem” sokanlar | Burak Soyer

“Özgürlük Yazarları Günlüğü”, Amerika’da adı uyuşturucu çeteleriyle, ırkçılıkla, şiddetle, taciz ve tecavüzle anılan Long Beach Woodrow Lisesi’nin baştan kaybetmiş öğrencilerle dolu sınıfında kendi müfredatını işleyerek her bir öğrencinin cevherini ortaya çıkaran öğretmen Erin Gruwell ve “ekibinin” bu mucizevi yolculuğunu öğrencilerin ve Gruwell’in tuttuğu günlüklerle anlatan, filmlere konu olmuş bir kitap.

Erin Gruwell 15 Ağustos 1969’da doğmuş. Bonita Lisesi’ni bitirdikten sonra California State University’den “seçkin” bir öğrenci olarak mezun olmuş. 1994 yılında Long Beach Woodrow Lisesi’nde ders vermeye başlamış. Okulun, en vahim durumdaki öğrencilerin bulunduğu sınıfa atanmış. Buradaki öğrencilerin vahametinin, ırkçılık, uyuşturucu, çete, göçmenlik başta olmak üzere paçalardan akan garibanlık, aile içi şiddet ve daha birçok konudan geldiğini okuyoruz Pedagoji Yayınları’ndan, Pınar Dinçkurt çevirisiyle çıkan “Özgürlük Yazarları Günlüğü” kitabında. Ve Erin Gruwell’in tüm resmi müfredatı yıkarak, tek kuralı, “kurallara uymamak” olan bir eğitim sistemini kılavuz edinip “Bir yol olmaz” denilen çocuklardan nasıl birer mucize yarattığına tanık oluyoruz.

Gruwell’in kendi “müfredatını” uygulamaya başlaması henüz bu “başarısız” öğrencilerden oluşan sınıfa adım atmasıyla başlıyor. Gruwell, Sharud isimli bir öğrencinin dudaklarıyla dalga geçen bir karikatürün sınıfta elden ele geçtiğini görüyor ve karikatürü alıp sınıftakilere, “Soykırım nedir?” diye soruyor. Kimseden ses çıkmayınca bu kez, “Kaçınıza ateş edildi?” diye soruyor. Herkes el kaldırıyor. İşte Gruwell’in ve aynı zamanda “Özgürlük Yazarları Günlüğü” kitabının “kırılma noktası” bu soru oluyor. “Soykırım”ın ne demek olduğu hakkında en ufak bir fikri olmayan ergenlik çağında ya da arifesindeki öğrenciler “kendilerine ateş edilmesi” gibi olağanüstü bir “olay” karşısında kayıtsızca parmak kaldırabiliyor. Bu kayıtsızlık, yüzyıllar boyunca atalarına yapılanların sonunda gelip tıkandığı nokta aslında. Dışlanmaya o kadar alışmışlar ki, üzerlerine açılan ateşi bile normal karşılayabiliyorlar.

Sınıfta yaşanan bu tatsız tanışmanın ardından Gruwell üç ek işte çalışmaya başlıyor ve kendi “sistemini” tam anlamıyla oturtmak için çocuklara kendi cebinden çıkan parayla kitaplar alıyor. Bunların başında da Anne Frank’ın Hatıra Defteri, Zlatan’ın Günlüğü geliyor. Her şey elbette dakikasında değişmiyor. Kitapta öğrencilerin yazdığı günlüklerde bu öğretmenin “yanlış yere” düştüğüne, kendileriyle çok uğraşacağına dair notlar var. Ancak ikinci dönem gelip çattığında Erin Gruwell, maça 3-0 geriden başlamış bu kadroyu ayağa kaldırıyor ve gerçek bir “takım” olup “önlerindeki maçlara bakmak” için çalışmalarına tam gaz devam ediyorlar. Ertesi yıl ise kendilerinde kesilmesi için bir ümit bile olmayan bu öğrenciler liseden başarıyla mezun oluyorlar. Üstelik aileleri içinde “liseden mezun olan ilk birey” sıfatıyla… Hatta bazıları üniversitede eğitim görecek “kıvama” dahi geliyor.

2007 yılında Hilary Swank’ın başrolünde olduğu bir filme ve 2019 yılında da devlet televizyonunda bir belgesele konu olan “Özgürlük Yazarları Günlüğü”nün ortaya çıkış hikâyesi böyle. Kitaptaki günlüklere, biri diğerinin önüne geçmesin diye bilerek değinmedim zira hepsi ayrı ayrı önem arz ediyor. Bunun dışında bir önemi daha var ki bence konunun aslı oraya dayanıyor. O da Erin Gruwell’in her biri birer “erken kaybeden” olan bu çocukları hayatla artık kafa kafaya değil ona karşı kazanmaya oynayan birer “insan” getirmesinde kullandığı yöntem: Yani resmi “devlet” ideolojisine kafa tutuşu. Toplum, aile, çevre, okul, ders kitapları bizden (cinsiyet ayrımcılığı yaptığım sanılmasın deyimin kendisi böyle olduğu için aynen aktarıyorum) “adam olacak çocuk” olmamızı ister. Ama esas mesele bir “insan” olmayı başarabilmekte gizlidir. Etrafta, “cürmü”, oturduğu koltuk, altındaki araba, banka hesabındaki para olan sayısız “adam” var zaten. Ama aralarından birinin elimizdeki bu kitaba konu olacak bir yolculuğu var mıdır, ihaleyle giriliyorsa elbette vardır. Temelini kendi kazdıkları bir binada oturmaksa kasar biraz…

edebiyathaber.net (30 Ocak 2023)

Yorum yapın