Ece Gamze Atıcı: “Yazar dediğimiz biraz mahcup, içine kapalı insandı önceden.”

Kasım 21, 2019

Ece Gamze Atıcı: “Yazar dediğimiz biraz mahcup, içine kapalı insandı önceden.”

Sevdiğini Öldürmek Bizde Aile Geleneği. Kapaktaki bu isim içeride bizi neyin beklediğini düpedüz söylüyor. Bir aile, bir cinayet, hayır bir dakika… bir aile daha! Hem de bir cinayet daha! İki ailenin aşk ve cinayetle birbirine bağlanmaları mı? Gelenek olan hangisi? Aşk mı cinayet mi? Galiba her ikisi birden. Ece Gamze Atıcı ile Doğan Kitap etiketiyle çıkan yeni romanı Aile Geleneği ve aklınızı başınızdan alacak dünyasını konuştuk.

Aile Geleneği sizin dördüncü romanınız. Bu kitapla ilgili kendi ailenizden bahsettiğiniz söylentisi var, malum. Bu kitapta kendinizi daha az sakladığınızı söyleyebilir miyiz? Ya da kitapta iki anlatıcı olduğunu düşününce, Gönül ve Aslı, kendinizi en yakın bulduğunuz kahraman hangisi?

Diğer kitaplarıma göre kendimi daha az sakladığımı da itiraf etmek istiyorum, evet. Ama kitaptaki Hikmet Ailesi de Sümerler de benim aileme benzemiyor. Mutlaka küçük izler vardır. Fakat kendi ailemi anlatmış değilim. O çok daha zor olurdu emin olun. Aile hikayesi olduğu için, biraz fazla içten olduğu için böyle düşünülmesini anlıyorum. Her iki anlatıcıyı da çok severek yazdım. İkini yazmak da çok zevkliydi. Ama bir itirafta daha bulunayım, Aslı’yı yazmak daha kolaydı. Bu, onu daha çok sevdiğimi göstermez tabii. Zevki ve sevgisi eşit.

Aile Geleneği için “Türk edebiyatında “kutsal alan”a böyle cesurca, gerçeğin aynalarından bakabilen ve şiirselliğini de kaybetmeyen pek az metin vardır” deniyor. Bu yorum kitabı bir cinayet romanı olmaktan çıkarıyor. Siz nasıl tarif ediyorsunuz?

Aile Geleneği bir cinayetin çözümüne odaklandığı kadar ölümden yaşama bakan bir kitap. Yaşama ve ölüme aynı payı veren, yermeden ve yüceltmeden itibarlarını kolluyor. Hayatı daha iyi anlayıp, kıymetine bakmaya çalışan bir kitap. Hayatın hakkını verme fikriyle ilgili en derinde. Şiirselliği bu duygudan geliyor olabilir. Okurlar kitabın yarısından fazlasının altını çizdiğini söylüyor çoğunlukla. En çok buna memnun oluyorum galiba. Çünkü bana göre orada kitap geleceğe uğurlanıyor. Hakkını verdiğini söylüyor.

İlk iki kitabınızda erkek sesi, erkek anlatıcı daha baskınken son iki kitapta, özellikle de Aile Geleneği’nde kadın sesi çok baskın. Hatta Aile Geleneği için kadın bir kitap diyebiliriz. Sizin için kadın yazmak ve karşı cinsi yazmak arasında nasıl bir fark var?

Ben iyi bir yazarın cinsiyeti, yaşı, yazdığı karakterin mesleği hariç bir mesleği olmaması gerektiğine inanıyorum. Bana göre yazdığınız karakterin yaşı, cinsiyeti, mesleği, inancı, duygu dünyası her nasıl ise sizin işiniz onu olabildiğinde iyi kavramak ve bu aleme taşımak. Hangi karakteri konuşturuyorsam o olabiliyorum kısaca. Hepimizin içinde toplumda net biçimde ayrılmış tüm o roller mevcut zaten. İnsan olarak tüm bu yönlerinizi kucaklamayı başarıyorsanız yazar olarak da her birini yeterince iyi yazabileceğinizi düşünüyorum. Diğer deyişle hakikate ulaşmak için kendi basit gerçekliğinizden sıyrılmak. Yani önce iyi bir insan olmaya çalışıyorum. Onu olursam iyi yazar olmak daha kolay.

Size göre yazarlığın en zor kısmı nedir?

Yazarlık bana göre, eline bir megafon alıp içindekileri haykırmakla birden kaçıp herkesten ve her şeyden saklanma arzusu arasında gidip gelen bir iş. İşin en tuhaf yanı da -yani en azından benim için- megafonla haykırma safhası kitabı yazarken geçiyor. Bütün yüksek duygular kitapla birlikte akıyor. Bittikten sonra da o kaçıp saklanma evresi geliyor. Yani kitabın yayımlandığı safha, aslında o “saklanma arzusu”na denk geliyor. Benim en zorlandığım kısım galiba bu. O iki duygunun mevcut durumlara meydan okuması.

Günümüzde herkes kendi kanalına sahip. Sosyal medya herkesin sesini duyurabilme fırsatı tanıyor. Size göre bu, kitap tanıtımını nasıl değiştiriyor?

Kitap tanıtımını da yazarlık fikrini de değiştiriyor tabii bu durum. Ya da en azından öyle görünüyor. Yazar dediğimiz biraz mahcup, içine kapalı insandı önceden. Ben de aslında öyle bir insanım. Sahiden. Ama yeni dünya insanı bu duyguların dışına çıkmaya zorluyor. Dediğim gibi, bana kalsa kaçıp saklanırım ama pek de öyle bir şansım yok. Diğer yandan, kalbimin çok derininde bir yerde bir kitabı tanıtmanın en iyi yolunun iyi bir kitap yazmaktan geçtiğini biliyorum. Yeni dünya, sosyal medya, bütün bu hız ne derse desin… En büyük mesaimi de iyi, daha iyi bir kitap yazma fikrine, bu çalışmaya veriyorum. Zira dünya ne kadar hızlı dönerse dönsün edebiyat dediğimiz şey tam da her şeyin hızla tükendiği dünyada aksini söyleyen, kalan, direnen, daha derine, bütüne işaret eden şey. Belki de her şey yolundadır. Her şey olması gerektiği gibidir. Siz bir şeyi bütünüyle gönülden ve iyi yapmaya devam ettiğiniz sürece, bu niyet ve gayretten ayrılmadığınız sürece her zaman tanıdığınız ve tanımadığını dostlarınız olacaktır.

Bir söyleşide “okurlar bizim tanımadığımız dostlarımızdır” demişsiniz. Hazır sırası gelmişken bundan biraz bahseder misiniz?

Kitap yazmak, edebiyat biraz bilinmez bir geleceğe, tanımadığımız ve belki de hiç tanımayacağımız birilerine hayatın bir yerinden hikayeler bırakmakla ilgili. Tam olarak ne zamana ve nereye gideceğini aslında pek de bilmiyoruz. Çok içimizden, derinden yani aslında biraz da çıplak olduğumuz bir yerden bir şeyler paylaşıyoruz. Her ne kadar saklasak da kendimizi, sonuçta içinde biz varız. İşte bilmediğimiz zamandan birileri o parçayı alıp o mahremi paylaşıyor. Paylaşımın kendisi mahrem bir yanıyla. Bu paylaşım birbirimizi tanıyalım, tanımayalım bizi dost yapıyor.

Yazmakta en çok zorlandığınız sahne hangisiydi?

Cinayetin açığa çıktı, kimin kimi neden ve nasıl öldürdüğünün açığa çıktığı sahne. Kitabın üçüncü kısmında yani Gönül bölümünde anlatmıştım. Teknik olarak değil, duygu olarak beni zorladı. O şiddetten etkilendim. Çok gerçekçi geldi. Açıkçası biraz sarsıldım. O gece o sahneden sonrasını ertesi güne bıraktım. Zihnimi dağıtmak için hafif bir şeyler izlediğimi hatırlıyorum.

Kitapta okurlardan sakladığınız ya da pek azının anlayacağı türden küçük sırlarınız var mı?

Evet, yakalandım! Aslında her kitapta oluyor ufak tefek. Ve bunda da var. Şimdi burada söyleyeyim mi? Buradaki Âdem aslında bizim Aynası’ndaki Âdem olabilir mi acaba?

Aile Geleneği çok doğurgan bir metin ve finaliyle de devam edecekmiş hissi uyandırıyor. Bir devam kitabı bekleyelim mi?

Aslında Gönül’ün daha önceki hikayesini anlatmak istiyorum. Özellikle Dila ile ilişkisi benim ilgimi çekiyor. Anne olmadan önceki zamanı, kendi annesi… Bilgisayarımda onun için ayrılmış bir dosya ve içinde ufak tefek çalışmalar var. Bakalım zaman ne gösterecek…

edebiyathaber.net (21 Kasım 2019)

Yorum yapın