Düğümlerimiz, düğümleriniz… | Feridun Andaç

Mart 2, 2021

Düğümlerimiz, düğümleriniz… | Feridun Andaç

Elindeki kitabı evirip çevirerek konuşuyordu. Anlattığı rüyasıydı. Evinin kapısının eşiğine geldiğinde, tam ayak hizasında bir ucu açık bırakılan çakı ile karşılaşınca nutkunun tutulduğunu, ne içeri girebildiği, ne de geri dönebildiğini anlatmıştı:

-Olduğum yerde dönüp sağıma baktığımda bir kadınla bir adamın beni gözlediğini gördüm. Adam elinde bir yılan derisi sallayıp duruyordu, kadın ise kaşlarını kaldırıp gözlerini açıp kapayarak gitmemi, hatta belki de oradan uzaklaşmamı istiyordu…

Sonra ne oldu, dememe kalmadan, şöyle devam etti:

-Yanıbaşımda bir obruk belirdi. Eğilip çakıyı aldım, açık ucunu kapayıp cebime koydum. Kıpırdarsam düşecektim. Uzanıp kapının aslan başlı tokmağını tıklattım. Beni duyan olmadı. Ürkerek sağa döndüm yeniden. Kadın gitmiş adam kalmıştı. Elindeki deri yılana dönüşmüştü. Hışımla üzerime üzerime geliyordu. Omuz verdim ahşap kapıya. Zorlamama değmemişti, karanlığa düştüm adeta. Yürüdüm o zifirlikte. Uğultular geliyordu karanlığın içinden. Boşluğa düşmekten iyidir diye geçirdim içimden. Ama korkuyordum da. Acaba bir kuyuya mı salındım diye de içim içimi yiyordu. Ardım yoktu. Bakışlarım bakışsız kalmıştı. Işığın her şey olduğunu anladım. Kör bıçak cebimdeydi. Ama güvensizdim gene de.

Bir kör gibi bakıyordu bana anlayarak, hissederek. O karanlıktan geçtim, ama nasıl geçtim anlamadım!

                                                     ***

Her körlük yabanlıktır, derdi halam. Hatırlamıştım onun kuyu masallarını. Aklımı şimdi veremiyordum onlara. Anlattığı bir masalın hülyasındaydım gene de… O’nu dinlerken, aklım oralardaydı.

Burada durmuştu. Nefes nefeseydi. O karanlıktan çıkıp gelmişçesine bakıyordu bana. Gözlerinin gözlerime değmesini istemiyordum. Sezinlemiştim içindeki düğümleri. Şimşek gibiydi bakışları. İçinin körlüğü açılmıştı bir ânda.

Çakır gözlülerden ürkün, elâ gözlülere tutulun  derdi halam. Bilin ki türküsü olan kadın güzeldir, der masalına kaldığı yerden devam ederdi.

Susmuştuk ikimiz de. Yensiz yakasız bir gömlek vardı üzerinde çivit renginde. Elleri bir oduncunun ellerine benziyordu. Pütür pütürdü tırnakları. Kabarıktı avuç içleri, nasır desem değil, şişik gibiydi; büzüntüleri vardı alnındaki çizgileri andıran.

Bir şiir okur gibi tane tane şunları fısıldamıştı, kitabından güç alarak:

“düğümler,

kördüğümler,

kargaşalar,

açmazlar,

kopuşlar,

fırıldaklar,

bağlar…”

Sesi kısılmışçasına susmuştu. Gözleri ellerimdeydi. Aklım rüyasının sonunda.

Anlamışçasına devam etmişti:

-Sonra, o zifiri karanlıktan çıktım bir bahçeye. Üstüm başım alâmet renkleriyle bezeliydi sanki! Ben ben değildim. Karşımda fıskiyeli bir havuz; serviler, kavaklar, huş ağaçları… İki adam boyu taş duvarlarla çevrili bahçe bir avluyu andırıyordu. Ne kapı vardı ne pencere. Ardıma dönmekten ürküyordum. Yer vardı beni tutan, bir de su sesi. Servinin gölgesinde gördüğüm yüz adamın yanındaki kadındı. Gözleri göz, elleri el gibi durmuyordu. Sağ elimle dokundum cebimdeki çakıya. Tüylü bir civciv kıpırtısı hissettim. Donakaldım. Alâmet yağmurları başladı birden. İncesi kadının üzerine, sicim gibisi omuzlarıma, dolusu havuza yağıyordu.

Dönüşsüz yolsuz kaldığımı hissettim. Çakı sol elimde sipsivri bir hançer barı bıçağına dönüşmüştü, sağ elimdeki civciv kanatlanan bir huma kuşuna dönüşmüştü. Karanlıktan gelen ezgiyle uyanmıştım:

Huma kuşu yükseklerden seslenir
Yar koynunda bir çit suna beslenir
Sen ağlama kirpiklerin ıslanır
Ben ağlayım ki deli gönül uslanır
Ben ağlayım ki deli gönül eylen eylen

                                             ***

Kitabını almıştım elinden, ‘bana söz, sana ezgi,’ diyerekten; ondaki düğümleri düşünüp yaşamın kördüğümlerinin abecesini öğrenmeye vermiştim kendimi bir kez daha. Bu kez sözün yabanına düşmeden, rüyaların elemine gitmeden okumaya başlamıştım:

“Adam mutlu olamaz

            bunca acı varken dünyada

Kadın mutlu olamaz

            eğer adam mutsuzsa

Kadın mutlu olmak istiyor

Adam mutlu olmayı hak ettiğine inanmıyor.”( *)

(*) Düğümler, R. D. Laing; Çev.:Nesrin Demiryontan, 2017, Metis Yay., 111 s.

Feridun Andaç – edebiyathaber.net (2 Mart 2021)

Yorum yapın