Dostoyevski’nin Alyoşaları | Aytekin Yılmaz

Eylül 11, 2023

Dostoyevski’nin Alyoşaları | Aytekin Yılmaz

Dostoyevski kitapları okuyanlar bilirler, Alyoşa ismini kitaplarında çok kullanır. Mesela benim ilk aklıma gelenler Karamazov Kardeşler, Ölüler Evinden Anılar, Ezilenler, Ev Sahibesi’nde kahramanlardan birinin adı “Alyoşa”dır. Dostoyevski’nin yaşamının izini sürdüğümde dört çocuğundan birinin adının Alyoşa olduğunu öğrendim. Belli ki Alyoşa ismini seviyormuş. Dostoyevski’nin oğlu Alyoşa üç yaşındayken 1878 de ölüyor. Eşi Anna’nın anlattığına göre küçük Alyoşa on iki saat kırk dakika süren büyük  sara krizinden kurtulamayarak hayata gözlerini yumuyor. Anna, “Onun ölümüyle kocam perişan oldu.” diye yazıyor, Hatırladıklarım adlı kitabında. “Nedense Alyoşa’yı bambaşka bir sevgiyle severdi, nerdeyse hastalıklı bir sevgiyle… onu en çok üzen şey oğlunun özellikle saradan ölmesiydi – kalıtım yoluyla kendisinden geçmiş olan hastalık yüzünden.” 

Alyoşa’nın ölüm haberini ilk duyduğunda eve koşan Anna, Dostoyevski’yi çaresizlik içinde bulur ve dehşete düşer, öyle büyük bir yalnızlık, bitkinlik ve çaresizlik duygusu içindedir ki. Alyoşa’nın yatağının yanına diz çöktüğünü, geceyi o halde, orada geçirdiğini söyler. Alyoşa sara nöbetinden dolayı öldüğü için Dostoyevski kabahati kendinde arar. Bir süre kendine gelemez. Bir kez daha Tanrıya yakarır, hayata isyan eder. “Tanrı hayatım boyunca bana hep azap verdi.” der. Yazmayı düşündüğü “Karamazov Kardeşler” romanı da Alyoşa’nın bu dinmeyen acısının ardından gelir. Romanın en özgün kahramanın adının da “Alyoşa” olması bir rastlantı olmasa gerektir. 

Dinmeyen kederli hayatı Dostoyevski’yi isyan ettirse de, hastalığı ve inancı onu her defasında Tanrı’ya daha da yaklaştırır. Yaşadığı hasta kederli hayat Dostoyevski’yi çok bunaltmıştır. Onun edebi hayatı yakından incelendiğinde, bitmeyen trajedilerle dolu olduğunu anlarız. Dostoyevski sanki roman yazmak için gelmiştir dünyaya.  Her hangi bir yazar yaşamından çok bir sinema oyuncusu gibi görünür. Başka şeyler de var ama ölümü trajik bir film sahnesinin son perdesi gibidir. Ömrünün son günlerinde onu sıkıntılı ve gergin görenlere, “Çok görüyorum, çok hissediyorum bu da beni rahatsız ediyor.” cevabını verir. 

Hasta yatağında uzanırken öleceği gün ve saati bilir, eşine “Tutmayın beni, öleceğim” der. Son bir defa İncil’i ister. Gelişi güzel bir sayfa açar, eşine oku der Matta incilin 3. bölüm ayet 14 ü okur, okuduğu bölümde aynen şöyle. “…bu saat için tutmayınız beni, adaleti yerine getirmeliyiz” yazılıdır. Dostoyevski gördün mü der. “Tutmayınız beni!” dedikten bir kaç saat sonra 9 şubat 1881 günü ölümü gerçekleşir. (Bu kısım için Bkz Henri Troyat – Dostoyevski – iletişim Yay.)

Yıllar önce Henri Troyat’tan okuduğum, Dostoyevski’nin kendi ölüm saatini bilen öngörüsünün izini sürdüm. Dostoyevski öleceğini ve İncil’in, “Tutmayınız beni!” yazan 3. Bölüm, 14. Ayetini nasıl bilmişti. Bunu anlamak için Sibirya hapishanesi yıllarına gitmemiz gerekiyor. Meğer Dostoyevski İncil’i ezbere biliyormuş. 1850’li yılların başında 4 yıl kaldığı hapishanede “İncil” kitabından başka kitap yasak olduğu için Dostoyevski de defalarca “İncil”i okumak zorunda kalmış ve sonunda ezberlemiş. 

Birkaç yıl önce PKK’de “Çocuk Savaşçılar”ı konu edinen “Onlar Daha Çocuktu” kitabıma arka kapak yazısı düşünürken Dostoyevski’nin çocuklar üzerine söylediği aşağıdaki anlamlı cümlelerini almaya karar verdim. Yayınevi editörüne önerdiğimde itiraz etmedi. 

Dostoyevski sadece üç yaşında kaybettiği Alyoşa’sı için değil, o dünyanın tüm çocukları için şöyle düşünüyordu: “Hiçbir ilerleme, hiçbir devrim bir çocuğun gözyaşının dökülmesini haklı gösteremez. Hiçbir savaş, o gözyaşı damlası her daim her şeyden kıymetlidir. O tek damlacık gözyaşı…” 

Yaşı küçük çocuklardan savaşçı yapanlar, onları dağlarda ölüme gönderenler, çok değil bir tek defa Dostoyevski’nin “O tek damlacık gözyaşı” çığlığını keşke duysalar.

edebiyathaber.net (11 Eylül 2023)

“Dostoyevski’nin Alyoşaları | Aytekin Yılmaz” üzerine bir yorum

Yorum yapın