
“Hepimiz yalnızız ve yabancı. Kimi var ki herkeslerden daha yalnız, en yakınına dahi yabancı.”
Deniz Güllüoğlu’nun, İkinci Adam Yayınları tarafından yayımlanan kitabı “Yalnız Yabancı” üzerine çokça konuşulmaya değer;
Deniz Güllüoğlu, Yalnız Yabancı” da, insan ruhunun en savunmasız ve en dirençli hâllerini ustalıkla mercek altına alıyor. Bu roman, bir kadının kronik acıları ve geçmişin gölgeleriyle giriştiği mücadeleyi, zamansız ve evrensel bir hikâyeye dönüştürüyor.
Eser, hem bir ayna hem de bir pencere sunuyor; bir yanda bildiğimiz dünyanın yıpratıcı gerçekliği, diğer yanda ise yabancılığın bir lanet sayıldığı, alegorik bir medeniyet masalı.
Güllüoğlu, anlatım katmanları arasında keskin geçişler yaparak, hakikat ile kurgunun sınırlarını bulanıklaştırıyor. Okur, anlatıcının yorgun bilinci ve genç bir kızın masum merakı arasında, bilmek, konuşmak ve nihayetinde kaçmak arasındaki gerilime tanıklık ediyor.
“Yalnız Yabancı”, sizi sadece bir roman okumaya değil, aynı zamanda kendi yalnızlığınızın coğrafyasını keşfetmeye davet ediyor. Güçlü karakter analizleri ve felsefi alt metinleriyle bu eser, modern insanın ruh hâlini cesurca yansıtan, derin ve iz bırakıcı bir edebi metin.
Güllüoğlu, karanlıkta bir ışık arayan her ruh için bu yabancılaşma senfonisini yazdı.
Yalnız Yabancı’da, yazar iki anlatı katmanını birleştirerek okuru şu kadim soruyla baş başa bırakıyor: En derin yalnızlık, dışlanmış yabancıda mı, yoksa en yakınının yanında dahi kendi acısına hapsolmuş kişinin ruhunda mı yaşar?
Roman, okuru kendi içindeki yabancıyla tanışmaya, bilginin, iletişimin ve nihayetinde yalnızlığın sınırlarını sorgulamaya davet eden, unutulmaz ve etkileyici bir edebi deneyim. Bir okuma yolculuğundan çok, bir kendini keşif sürecine hazır olun.



















