Çocuğu merkez olarak alan edebiyat; yani çocuk edebiyatı okuma ve yazma öğreniminin mihenk taşlarındandır. 2-14 yaş aralığında geçen döneme ‘çocukluk çağı’ denilmektedir. Çocuğun gelişim aşamasını etkileyen ilgi, istek, duygu, düşünce ve ihtiyaçlarını esas alan edebiyat türü olarak çocuk edebiyatının önemli unsurlarından biri edebiyat, dolayısıyla da dildir.
Hayat akıp giderken çocuk da bu akışın içinde yer alır. Bu nedenledir ki çocuğun hayatın içinde yaşanan olaylardan etkilenmemesi mümkün değildir. O da yetişkin her insan gibi bulunduğu ortamdaki havayı solur. Çocuğa sadece iyi olayları ya da şöyle söyleyelim; olayların iyi yönünün anlatarak onları olumsuzlukların dışında tutamayız. Dediğim gibi onlarda yetişkinlerle birlikte aynı hayatı yaşarlar ve olup bitenden etkilenirler. İşte çocuklar için bir eser ortaya çıkarılırken yaşamın içinde her ne varsa onu ‘çocuğa görelik’ kavramı etrafında değerlendirerek yazabiliriz. Çocuklarımızın toplumun içinde var olabilmeleri için büyüklerin yazdıkları ile yol gösterici olmaları önemlidir. Bunu yaparken de didaktik unsurlardan uzak durulmalıdır. Çocukların okurken eğlenmelerini, keyif almalarını sağlayacak türde eserler üretilmelidir.
Kitaplar, çocuğun aile, toplum, doğa ve hayvan dünyası ile ilişkilerine aracılık eden temel unsurlardandır. Hayvanların kişiselleştirilerek kullanılması çocukta edebi bir zevkin temelini oluşturur. Hayvan karakterlerinin kullanılması çocuğa yeni pencereler aralayacak, farklı kapılar açacaktır. Duygusal bakımdan da dağarcıklarının gelişiminde eğitsel açıdan faydalı olacaktır.
Çocuk edebiyatı söz konusu olunca gerçeklik ve hayal dünyası arasında bir bağ olduğu yadsınamaz. Bu tür metinlerde fantastik kurgular vazgeçilmez unsurlardandır. Görsellik de vazgeçilemeyen unsurlardan olup çocuğun hayal dünyasında yeniden şekillenerek farklı öyküler/masallar üretmesine yol açarak anlatım gücünün gelişmesine katkıda bulunur.
Çocuk oyun oynarken tekerlemeler, maniler, bilmeceler, fıkralarla hayatın içinde vardır; yani öncelikle sözlü eserlerle tanışır. Sonra anne-babasının okuduğu kitaplarla, o kitapların resimlerine bakarak yeni hikâyeler anlatmakla edebiyat dünyasına dâhil olur. Ne mutludur ki edebiyatımız, sözlü gelenek ürünleri yönünden oldukça zengindir.
Neden çocuk edebiyatı, sorusunu sorarsak kendi kendimize… Edebiyat, çocuğu eğlendirme, öğretme, eğitme, keyifli vakit geçirme gibi unsurları beraberinde getirir. Çocuğun duygu ve düşünce duygusunu geliştirir. Hayal gücünü besler. Yaratıcılıklarını ön plana çıkarır. Kelime dağarcığının varsıllaşmasına olanak sağlar. Farklı dünyalarla, değişik karakterdeki öykü/roman kahramanları ile tanıştırarak bir olaya kaç değişik açıdan bakılabileceğini gösterir. Gidip görmediği şehirler, kasabalar, köyler hakkında bilgi sahibi olmasını sağlar. Okuduğunu anlama, anladığını anlatma yetisini kazandırarak dili doğru ve düzgün kullanmasına olanak verir. Yazabilme yetisini geliştirir. Hayatı, yaşamı, insanları yakından tanıma fırsatı sunar. Nitelikli ve kaliteli eserler çocuğa okuma sevgisi aşılayarak okuma alışkanlığı kazandırır.
Çocuk, içine doğduğu kültürün bir parçasıdır. Bunun içindir ki çocuğa yönelmek, onun için eserler kaleme almak biz yazarların görevidir. Bir çocukta, bütün çocukları görmek ve eserlerimizle onları kucaklamak, ön-ayak olmak önce insan, sonra da yazar olmanın yüklediği sorumluluktur.
Herkes çocuklar için yazamaz. Onların hayal dünyasının içine girebilmek, düş gücünün seviyesine çıkabilmek kolay değildir. Pedagojik öğelere de dikkat edilmesi gereken bu edebiyat türünün yetişkinler açısından da çok iyi anlaşılması gerekmektedir.
KAYNAK:
http://dergipark.ulakbim.gov.tr/ijtet/article/viewFile/5000179492/5000160875
http://efdergi.inonu.edu.tr/article/viewFile/5000004240/5000004753