Candan Torun Özcan: “Sessizce sesinizi duyurmanın en etkili yolu yazmaktır.”

Ocak 8, 2024

Candan Torun Özcan: “Sessizce sesinizi duyurmanın en etkili yolu yazmaktır.”

Söyleşi: Aslı Kemal Gürbey

Candan Torun Özcan, Türkçe öğretmeni ama aynı zamanda çocuk hikâye kitapları yazarı. Öğrencileri, böyle bir hocaya sahip oldukları için muhakkak ki çok şanslılar. Yazarlık da yapan hocamızın bu ülke için pırıl pırıl gençler yetiştirdiğine en ufak bir kuşku yok.  Candan hocamız 2015 yılında yazmaya başladığı çocuk hikâyelerini  yakın zamanda Kalan Yayınları etiketiyle kitaba dönüştürdü. İyi de yaptı. Hocamızın basılan çocuk hikâye kitapları şunlar: Gülen Bulutlar, Konuşan Balık, Tamirci Dede, Yeni Komşularımız, Misafir Kedi, Serçe ile Güvercin, Zeynep’in Kuşları, Yaralı Köpek, Yeşim Doktorda, Kütüphane Gezisi.

 Candan hocamız ile kitapları üzerine güzel bir söyleşi yaptık. 

Candan hocam merhaba, yeni bir yıla girdik. Yeni yılınızı kutluyorum öncelikle. Zaman ayırıp söyleşi teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim.  Eserlerinizle birlikte birçok okur Candan Torun Özcan ismini ilk kez duymuş olacak. Haliyle sizi merak edecekler. Okurlar için kendinizi tanıtır mısınız?

1977 Artvin doğumluyum. 1998 yılında Gazi Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. Milli Eğitim Bakanlığı’nda aynı yıl başladığım öğretmenlik mesleğini halen devam ettirmekteyim.

Psikologlar “İnsanın her davranışının altında bir motivasyon olduğunu” söyler.  Siz de 10 hikâye kitabı yayımladınız. Sizi çocuk hikâyeleri yazmaya yönelten motivasyon ne oldu?

2015 yılında anne olacağımı öğrendim. Sağlık sorunlarım sebebiyle uzun bir süreyi evde geçirmek durumunda kaldım. Bu duygusal olarak da çok yoğun bir süreçti. Hem anne adayı olmak hem öğretmen olmak, ama sanırım çoğunlukla anne adayı olmak beni çocuklar için faydalı bir şeyler yapmaya yöneltti. Doğup büyüdüğünde kendi çocuğuma da okumak düşüncesiyle yazmaya başladım.

Tek seferde 10 hikâye kitabı yayımladınız. Buradan anlıyoruz ki, yazdıklarınızı epeyi bir süre yayımlamaktan geri durmuşsunuz. Hikâyelerinizi beğenerek okudum. Şayet bunları yayımlamamış olsaydınız bir köşede unutulup gidecekti. Dünya edebiyatında böyle çok yazar örneği vardır. Örneğin Kafka, örneğin Yahya Kemal Beyatlı. Herkesin merak ettiği soruyu sormak isterim. Neden çalışmalarınızı yayımlamaktan geri durdunuz?

Hayatım boyunca evlat, kardeş, insan, arkadaş, komşu, öğretmen olarak üstlendiğim hemen  bütün rollerde mükemmeliyetçi oldum. Sanırım bundan dolayı da en iyiyi yapamama kaygısı taşıdım. Yazdıklarımın en iyi olmadığı, olmayacağı kaygısı herhâlde beni çalışmalarımı yayımlamaktan alıkoydu. 

Hikâyelerinizi beğenerek okuduğumu bilmenizi isterim. Kaleminizin çocuk hikâyeciliğine yakıştığını tüm açık yürekliliğimle söyleyebilirim.  Bana göre bir çocuğun yetişkin romanı yazması nasıl bir başarı ise, bir yetişkinin de çocuk hikâyesi yazması başarıdır. Çünkü, bunun için gelişmiş bir empati yeteneğinizin dışında bir de vülgarizasyon yapabilme yeteneği gerekiyor. Bir yetişkinin kendi nesnel zihninden çıkarak, çocukların zihnine inebilmesi bende daima hayranlık uyandırmıştır. Çünkü biliyorum ki bu hiç de göründüğü kadar kolay değildir. Fakat sizin bunu başardığınızı düşünüyorum. Neler söylemek istersiniz?  

Seçtiği mesleğin insanın karakteriyle uyum sağlaması bence çok önemli. Bunda oran veremem elbette ama bazı kişiler mimar, usta, kuaför, öğretmen, şoför olarak doğuyor bence. Doğuştan getirdiğimiz özellikler doğru mesleği seçtiğimizde olması gerektiği şekliyle, en faydalı şekilde ortaya çıkıyor. Bende çocuk hikâyesi yazma eğilimi mesleğimle, öğretmen olmak kadar eğitmen olmakla da ilişkili diye düşünüyorum. Eğitimci olmak ağacı yaşken eğmeyi başarmak olsa gerek.

Benim için iyi edebiyat, konusu ve yazılarıyla beni mıknatıs gibi içine çekebilendir. Sizin hikâyelerinizde o mıknatısı hissettim. Kendimi uzak geçmişimdeki çocukluğumun günlerinde buldum. İşte benim için eserin başarısı budur. Bu vesileyle sizi kutluyorum. Sizin için tuttuğum notlarda şu soruyu Candan hocaya sor diye not almışım. O soru şu: Candan hoca için yazmak ne anlam ifade ediyor. 

Kısaca içini dökmek diyelim. Bir kabı boşaltabilmeniz için onun dolu olması lazım. Doluluk zamanla oluşan bir şey. Doğru bildiklerinizi birilerine aktarmak, sahip olduğunuz manevi değerleri yeni nesillerde kalıcı kılmak, iyi olana, kıymetli olana yönelmek, yönlendirmek için bas bas bağırmak istiyorsunuz. Sessizce sesinizi duyurmanın en etkili yolu da yazmak diye düşünüyorum.

Resimli çocuk kitaplarında hikâye kadar çizgilerde önem arz ediyor. Sizin çizimlerinizi kayınpederiniz çizmiş. Hatta kaynananızın şair Gültekin Özcan olduğunu öğrendim. Gültekin hanımı biliyorum. Yakın zaman önce çıkan eserlerini tıpkı sizinkiler gibi beğenerek okudum.  Ailecek sanat ve edebiyatla ilgili olmanız çok az kişiye denk gelecek imtiyazlı bir sosyal ortam ve ayrıca edebi ürünler çıkarmanıza katkı yapması bakımından bereket olsa gerek. Neler söylemek istersiniz. 

Sanatı seven ve hatta sanatçı bir ailenin gelini olmak sizin de belirttiğiniz gibi benim için bir ayrıcalık ve şans. Kitapların yayımlanmasında elbette kayınpederimin ressam olması belirleyici oldu. Bu vesileyle söylemeliyim ki onun kadar ustaca ve istekle çizen biri daha olamazdı. Kitabın üzerinde yazar ve çizer olarak gelin kayınpeder isimlerini görmek daha önce rastlanmış bir şey midir bilmiyorum. 

Yaptığınız işin büyük bir misyon taşıdığını söyleyeyim. Hatta kendi adıma size içtenlikle teşekkür edeyim. Sebebine gelince: Gülen Bulutlar, Konuşan Balık, Tamirci Dede, Yeni Komşularımız, Misafir Kedi, Serçe ile Güvercin, Zeynep’in Kuşları, Yaralı Köpek, Yeşim Doktorda, Kütüphane Gezisi eserlerinizin her biri ayrı ayrı başarılı eserler. Hepsinde de kuvvetli mesajların olmasını beğendim. Sevgi, merhamet, iyilik, yardımlaşma, sağlıklı beslenme, tasarruf, insan ve hayvan sevgisi, çevre bilinci vb. dolu dolu mesajlar var. Çocuklara bu değerlerin öğretilmesini önemsiyorum. Çünkü benim gibi insanların hayalini kurduğu Türkiye böyle bir yer. Bu değerleri çocuklara öğretmenin başlangıcı da çok ufak yaşlarda onlara okuyacağımız resimli çocuk hikâyeleridir. Siz sadece hikâye yazmamışsınız, geleceğin iyi ve güzel toplumunu oluşturacak çocuklar yetişmesi için tohum da ekmişsiniz. Neler söylemek istersiniz?

Daha önce de belirttiğim gibi eğitimci olmak, aslında insan olmak çok büyük bir sorumluluk. Kendi kendime “İnsanlık için ne yaptın?”  sorusunu sorduğumda, ufak da olsa bunun bir yanıtı mutlaka olmalı. Yani ben bir kişi için de olsa bir şey yapmış olmalıyım. Yeri gelmişken anlatmak isterim: Üniversite sınavlarına hazırlanırken hayalim öğretmen değil hukukçu olmaktı. Fakat ortalama bir soruluk bir puan farkıyla hukuk değil eğitim fakültesini kazandım. Aradan yaklaşık otuz yıl geçti hâlâ zaman zaman kendi kendime düşünürüm. Vardığım sonuç benim eğitimci olmam gerektiğidir. Hukukçu olamadım, ama öğretmen olarak Türkiye’nin çeşitli illerinde görev yaptım ve yüzlerce öğrencim oldu. Çalıştığım sürece o bahsettiğiniz tohumları ekmeye çalıştım, hâlâ da ülkesini seven bir yurttaş olarak bu sorumluluğu taşıyorum. Bana göre toplumları yükselten sahip olduğu milli ve manevi değerlerdir.

Çocuk hikâyeciliği Avrupa’da oldukça gelişmiş. Yapı Kredi, İş Bankası Yayınları ve daha pek çok yayınevi Avrupa menşeli resimli çocuk kitaplarını Türkçe’ye çevirdi. Bu çeviriler halen devam ediyor. Ülkemizde şiir ve roman yazarlığı epeyce gelişme kaydetti. Ancak aynı şeyi çocuk hikâyeleri için söylemek pek mümkün görünmüyor. Türkiye’de çocuk hikâye yazarlığının istenen seviyeye gelemiyor olmasını nasıl yorumlarsınız?

Bu soru istemsiz olarak “Sanat sanat için midir, sanat toplum için midir? “ sorusunu anımsattı. Yayımlanan yüzlerce binlerce kıymetli  eseri eleştirecek değilim elbet fakat çocuklar için yazmak sanırım biraz sorumluluk almayı, gönüllü öğretmen olmayı gerektiriyor. Galiba bunu vazife edinmiş kişiler çocuklar için yazmaya yöneliyor.

Eserleriniz okunduktan sonra beğenileceğini ve bir okur kitlenizin oluşacağına hiç kuşkum yok. Şu değişmez bir realitedir ki okur kitleleri yazarlardan hemen her zaman bir şey talep ederler: Yeni eser. Biz de okurlarınız adına size soralım. Yeni eserler beklemeli miyiz?

Özenilerek kurulmuş tek bir cümleye bile bir eser gözüyle bakarım ve öğrencilerime hep en güzel cümlelerini kurmalarını söylerim. Edebi zevk bir yana hele ki içinde okuyucunun alacağı mesajlar varsa bir eser ortaya koymak gerçekten mutluluk verici. İnsanlık adına bir şeyler yapmam gerektiğine inandığım için elimden geldiğince yazmayı sürdürmek isterim elbet.

En sevdiğim sorulardan biri de başarılı bulduğum yazarlara, onların başarılı bulduklarını sormaktır. Çocuk hikâye yazarı Candan Torun Özcan, hangi çocuk hikâye yazarlarını başarılı buluyor?

Aytül Akal, Anooshirvan Miandji, Koray Avcı Çakman, Samed Behrengi, Sevim Ak, Canan Tan, Behiç Ak başarılı bulduğum yazarlardan diyebilirim…

Candan Torun Özcan’ın yazarlığını zihnimde şöyle çerçeveledim: Kullandığı dil sade ve anlaşılır, olay bütünlüğü derli toplu, tema ve değerleri ön planda tutmuş, evrensel değerler doğrultusunda başarılı çocuk hikâyeleri yazan bir erbap. Beğenerek okuduğum 10 çocuk kitabı yazmış bir yazarın, çocuk kitapları yazma hevesinde olan gençlere aktaracağı tecrübe ve önerileri vardır. Bu söyleşi vasıtasıyla heveskâr genç yazarlara deneyimlerinizi iletmek fikrini önemsiyorum ve bunun bu söyleşinin kıymetini de arttıracağına inanıyorum. Heveskâr genç yazarlar için önerileriniz neler olur hocam? 

Konuştuklarımızın ve yazdıklarımızın anlaşılır olması için dile hâkim olmak gerekiyor bence. Hayallerimiz evet çok olmalı, ama hem hayallerimizi hem düşüncelerimizi hem inandığımız gerçekleri dille aktarıyoruz. Dile hâkim olmanın en iyi yolu da bol bol okumak. Sevdikleri yazarları okumalılar ki hem dili kullanma becerileri hem de hayal dünyaları gelişsin. Hayallerini çoğaltıp dili etkin kullanabileceklerini hissettiklerinde de yazma denemelerine başlamalılar. Yazmak için hem çok okumak hem çok yazmak gerekiyor bence.

Yazarlığınız yanında MEB’de öğretmen de  olmanız vesilesiyle öğrencilerinizin çok şanslı olduğunu söylemek isterim. Keşke bütün öğretmenlerimiz sahip oldukları bilgi birikimlerini derleyip toparlasa kitaba dönüştürse. Eminim ki okullarımızda birer gizli hazine olan nice nice donanımlı, birikimli, yetenekli öğretmenlerimiz vardır. Yeni yayımlanan 10 çocuk hikâye kitabınız belki de Milli Eğitim camiasının başka gizli hazinelerine de ilham verir. Böylece kıymetli öğretmenlerimizin eserlerini benim gibi öğretmen aşığı kimseler de okur, zatı alilerini toplum olarak tanımış, bilmiş oluruz. Söyleşiyi sonlandırırken kıymetli öğretmenlerimize mesajınız olur mu?

Meslektaşlarıma elbette söylemek istediklerim var. Sizin de belirttiğiniz gibi okullarımız gizli hazinelerle dolu. Bizler sınıflarda yürüttüğümüz faaliyetlerle yeni nesillere ışık tutuyoruz, fakat ben bunun yeterli olduğunu düşünmüyorum. Ürettiklerimizin çok daha geniş kitlelere ulaştırılması gerektiğine inanıyorum. Sorumluluğumuz çok fazla. Öğretmen arkadaşlarıma yazmaktan çekinmemelerini, duygu, düşünce, hayal ve tecrübelerini geniş okur kitleleriyle paylaşmalarını tavsiye ederim.

Ayırdığınız zaman için tekrar teşekkür eder, sizin ve ailenizin yeni yılını kutlarım. Okuyucunuz bol olsun hocam.

Sizlerin de yeni yılını kutluyorum. Bu güzel sohbet için ben teşekkür ederim.

edebiyathaber.net (8 Ocak 2024)

Yorum yapın