Bütün mesele prenses olmak mı, olmamayı seçmek mi? | Dilek Karaaslan

Kasım 4, 2022

Bütün mesele prenses olmak mı, olmamayı seçmek mi? | Dilek Karaaslan

İşte o an, bir adamın hayatında doğurmak, büyütmek, çoğaltmak ve sevişmek, misyonlarından hangilerinin, ne boyutta parçası olduğundan asla emin olamayacağın, bir başkasının sebep olduğu o yıkımı temizlemeye karar vermekle kendi yıkımına sebep olacağını anladığın an.”

Kendimi Doğurmadan Hemen Önce, Çağla Çinili’nin 2021 yılında İthaki Yayınevi’nden basılan ilk öykü kitabı. Aynı zamanda şair olan Çinili’nin bazı şiirleri Ingilizce’ye çevrilerek Lungs Project ekibinin Kasım 2019’da ABD ve Ingiltere’de yayımlanan antolojisinde yer almış. 1992 doğumlu genç yazar, kuruluşundan bu tarafa Ecinniler Dergisi’nin editör ve kurucu yayın kurulu üyesi.

Kitap on ayrı ve kısa öyküden oluşuyor. İlk üç öykü devam niteliğinde. Yazar öykülerinde ağırlıklı olarak kadın meselesine, kadının toplum ve aile içindeki yerine, konumuna, varlık, kimlik, aidiyet sorunlarına samimi bir bakış açısıyla ve ağır duygusallıktan uzak, belli bir mesafeden yaklaşıyor. Öyküler asık suratlı, kaygılı bir dil ve üslup yerine neşeli, nüktedan bir dil ve anlatımla aktarılıyor. Aralara serpiştirilen günlük konuşma dili, şive ve deyimler yerinde ve dozunda kullanıldığı için öykülerin sempatisini arttırıyor kanımca. Bazı hikâyelerin sonlarına veya aralara serpiştirilen mini şiirlerse öykülerin genel ritmine tempo ve farklılık katıyor. Anlatımda yer yer şiirsel bir dil kullanılarak yapılan benzetmeler, betimlemelerse bütünün içinde duygusal, ince katmanlar oluşturuyor. 

Yazar, ilk üç öyküde büyüme, sorunlu, geçimsiz aileler, terk edilme, özgüven gibi kavramları bazen eğlenceli bazen de can yakıcı bir çocuk diliyle yetişkin okura, onun vicdanına seslenerek anlatıyor. Kadınlardan yalnızca güzel ve bakımlı olmalarını, evlerini iyi yönetip çocuk bakmalarını bekleyen ve bunu öğütlemeye evrilen bir toplumda onaylanmak ve hayatta kalmak için böyle yaşamayı seçmiş ya da seçmek zorunda kalmış kadın kahramanlarla, her şeye rağmen bir başına ayakta kalmaya çalışan, direnen kadın karakterleri aynı öykülerde buluşturuyor. Sonra onların ince ince yüzleşmelerini sağlıyor. Kariyer sahibi de olsa, kendi ayakları üzerinde de dursa kadınların nasıl yok sayılabildiklerini, görünmez kabul edildiklerini, zaman zaman aşağılandıklarını ama buna rağmen mücadeleye devam ettiklerini yazıyor Çinili.  Ezcümle, yazar, kadın haklarının, kadının Feminizm’in kendi esas meselesi olduğuna dair ipuçları veriyor öykülerinde.

Kitaptaki favori öykülerim, sırasıyla Gündüzdüşü-I, Gündüzdüşü II, Gündüzdüşü III, Tektaş Tamtur ve Rota, Dış Kapı ve Tespih Böceği. Yazar, mesleği dolayısıyla mahkemeler konusunda keskin gözlemlere sahip olduğunu anladığımız Tespih Böceği öyküsünde, taşralı bir sanığın başından geçenler ve onu savunan avukat kadını hikâye ediyor, anlatıcının yaptığı Kafka göndermesi ve benzetmesi sinematografik bir görüntüyle o sahnenin gözümüzde canlanmasını ve öykünün diğerlerinden farklılaşmasını sağlıyor. “İnsanın böcek olması için ille de sekiz kol, iki de kanat çıkarmasına lüzum yoktu.” Kahramana göre bunun için insanın strese girmesi, cildinin kaşınıp yara olması, kabuk bağlaması, saçlarının dökülmesi yeterliydi. Her insanın dönüşebileceği bir böcek, kendi derdinin, kendi zihninin içindeydi ve harekete geçeceği zamanı bekliyordu…

edebiyathaber.net (4 Kasım 2022)

Yorum yapın