Burak Soyer: “Ring, boks ve intikam hikâyesi”

Nisan 24, 2024

Burak Soyer: “Ring, boks ve intikam hikâyesi”

Söyleşi: Serkan Parlak

Burak Soyer ile Karakarga Yayınları etiketiyle okurla buluşan romanı “Ring” hakkında konuştuk.

Burak Bey, yeni romanınız “Ring” geçtiğimiz yıl Karakarga Yayınları etiketiyle okurla buluştu. Okuma ve yazma deneyimleriniz, kurmaca türlerle olan ilişkiniz ve romanınızın ortaya çıkış sürecini sizden dinleyelim.

Kahramanı bir yeraltı boksörü olan bir roman yazmayı planlıyordum. Birkaç bölüm de yazmıştım. Ama sonra beğenmedim. Yine içinde “ring”in olduğu bir intikam hikâyesi yazmaya karar verdim. Ring de böyle ortaya çıktı.

Sizce romanda, öyküde, şiirde döneme göre bazı konular, izlekler ön plana çıkıyor mu? Son dönemde ilişkiler, kadınlık ve erkeklik durumları, geçmişteki travmalarla hesaplaşma, aile ve bireysel yabancılaşma mesela. Sizin de alternatif yaşam biçimleri anlamında zamanın ruhundan etkilendiğinizi söyleyebilir miyiz?

Etkilenmiyorum diyen yalan söyler. Her şeyin gözümüze sokulduğu bir dönemde yaşıyoruz.

Romanınızda ele aldığınız üzerinden konu aracılığıyla yarattığınız iki merkez karakter pek alışageldik değil. Hoca ve Tolga’nın davranışları ve diyalogları eşliğinde mekânla-spor salonu- bütünleşen psikolojik çözümlemeleri de etkileyici. Karakterlerinizi ve atmosferi yaratırken nasıl bir yöntem izliyorsunuz, beslendiğiniz alanlar ve esin kaynaklarınızdan bahsedebilir misiniz?

Doğaçlama yazıyorum. Fikir aklıma geliyor. Yazmaya başlıyorum. Beğenirsem devam ediyorum, beğenmezsem bırakıyorum. Karakter ve atmosfer de bu doğaçlama yazım süreci içinde yavaş yavaş oturuyor. Üzerine ayrıca düşündüğüm şeyler değil.  

Burak Bey, romanınızın diyaloglar üzerinden gösterme tekniği merkezli ilerlemesinden hareketle oyun ve senaryo metinlerine yakın durduğunu düşünüyorum. Okuma ve yazma deneyimlerinizden hareketle farklı türler arasında gidip gelmek ve karar vermek nasıl bir deneyim sizin için?

Ring’in ve diğer kitaplarım farklı türler arasında gidip gelmiyor. Düz roman hepsi. Sadece konuştuğum gibi yazdığım için diyaloglar önce bana, sonra okura daha yakın geliyor diye düşünüyorum. Rahat yazıyorum kısaca.  

Dergiler, dijital mecralar, sosyal medya, filmler… Yazarların, yayıncılığın ve okur kitlesinin geldiği son noktayı da göz önünde bulundurarak deneyimlerinizden hareketle hem Dünya geneli hem Türkiye özelinde roman türünün geleceği hakkında ne gibi öngörüleriniz var?

Sabit bir durumdan söz edemeyeceğimiz için edebiyat ve diğer sanatlar da bundan etkilenecektir.

Dünya ve Türkiye özelinde salgın, iklim krizi, ırkçılık, savaşlar, göçler ve temel eşitsizlikler üzerinden düşündüğümüzde bu zorlu günleri yazı aracılığıyla daha az hasarla atlatabilmemiz mümkün mü sizce?

Buna inananlara bol şans dilerim…

Burak Bey, türe uzak okurlar için giriş bâbında önerebileceğiniz yerli ve yabancı yeraltı edebiyatı roman örnekleri neler olabilir?

Öneri, tavsiye vs. gibi şeylere pek sıcak bakmıyorum. Deneme-yanılma en iyi yöntem. Merakı olan araştırsın, okusun. Kendi karar verir zaten.

edebiyathaber.net (24 Nisan 2024)

Yorum yapın