Bir kutlama, horozlanma şekli ya da birleştirici güç: Spor | Osman Alp Denizler

Mart 10, 2021

Bir kutlama, horozlanma şekli ya da birleştirici güç: Spor | Osman Alp Denizler

Atletik Politika, Selim Rumi Civralı’nın İletişim Yayınları tarafından yayımlanmış ilk kitabı. Civralı, Atletik Politika’yla beraber okurlarına sporun arka bahçesinde olup bitenleri tarihi bir gezintiye çıkarak izleme fırsatı sunuyor.

Siyaset bilimi, savaş teorisi, spor sosyolojisi ve antropolojisi üzerine araştırmalar yapan Selim Rumi Civralı, Atletik Politika’da spor ile ideoloji arasındaki ilişkiyi bir tarihçi titizliğiyle inceliyor. Bu incelemede, sporun çeşitli ideolojik amaçlarla yönlendirildiğine sık sık şahit olurken hem bir öykü hem de bir tarih kitabı okuduğumuz hissine kapılıyoruz. Sayfalar arasında merakla geçişler yaparken, prehistorik dönem kaya resimlerinde betimlenmiş ritüellerin günümüz güreş müsabakalarındaki etkisine dek uzanan bir yolculuğa çıkıyoruz. Orta Asya şamanizmine, Osmanlı, Birinci Dünya Savaşı, Cumhuriyet ve Cumhuriyet sonrası dönemine misafir oluyoruz ve sporun televizyonlarda izlediğimizden farklı yüzleriyle karşılaşıyoruz. Ne de olsa“spor-ayinleri insanın bedenini yüce olana bir armağan, sembolik adak olarak sunduğu olaylardır”.

Farklı dönemlere ait incelemelerini okuyucuya akıcı bir dille aktaran Atletik Politika, sporun savaşla aynı kefeye koyulduğu anları, ulusların kimliklerini inşa ederken spordan aldıkları gücü gözler önüne seriyor. Devletlerin sporu misilleme yapma, gözdağı verme ve üstünlük kurma gibi hedefleri için nasıl kullandıklarının altını örnekler vererek çiziyor. Örneğin, Naim Süleymanoğlu’nun Seul Olimpiyatları’nda dünya rekoru kırmasıyla ilgili şunları söylüyor: “Halteri kaldırdıktan sonra podyumda yürümesinin dünyada yarattığı etki, yeni bir füze teknolojisinin tanıtım testinin görüntülerinin yaratacağı etkiden farksızdı.”

Atletik Politika; şaman ritüellerinin toplum üzerindeki büyük etkisine, başlangıçta dini bir kutlama niteliğine sahip olan güreşin, farklı ve yeni ideolojilerle uğradığı değişimine değinirken sporun üstün ırk yaratma gayesiyle gerçekleştirildiği dönemleri de anlatıyor. Savaşın bizzat kendisinin “spor” olarak adlandırıldığı dönemlerin olduğu bir dünyadan bahsediyor ve ben bu satırları okurken yaşadığım ülkenin tribünlerinde “Futbol adam bıçaklamaktır” sloganlarının atıldığını hatırlıyorum. Zira kitap gerçekten de sporla ilgili hafızamızda yer etmiş birçok şeyi hatırlama ve bu yeni bilgiler ışığında yorumlama imkânı sunuyor.

Nitekim inançlarla ilgili de birçok farklı bakış açısı var kitapta, bunların spor açısından yorumlamalar ve engeller yarattığını anlıyoruz Selim Rumi Civralı’nın anlattıklarıyla: “Türklerin siyasal olarak etkin olmaya başladığı 11. yüzyılda en popüler spor Kuzey Afrika’da ve Ortadoğu’nun büyük bölümünde yayılmış olan güreşti. Müslümanlar arasında tartışmalı bir spordu, çünkü erkeklerin yarı çıplak olmalarını gerektiriyordu; ayrıca güreşin, ‘putperest’ antik Yunan dünyasıyla ilişkili olduğu ve pagan ritüeller taşıdığı da düşünülüyordu.”

Atletik Politika’da spor ve kadın konusuna da yer veren Selim Rumi Civralı, ideolojilerin ve inançların, kadınların spor yapması hatta izlemesi önüne koyduğu engelleri farklı ülkelerin ve dönemlerin örnekleriyle okuyucuya aktarıyor. İran’daki kadınların bisiklet sürme yasağından bahsediyor ve modern toplumların bisikleti yaygınlaştırmaya çalışmasını düşünmeden edemiyorum. Bu aradaki uçurumun nedeni farklı düşünceler ve inançlar değil de nedir? Nitekim kitapta bir zamanlar Doğu Almanya’nın Suriye’deki kadınların spora katılımı için destekte bulunduğu dönemlerden de bahsediliyor ve bu zihniyet farkına değiniliyor: “…inananın davranışları hemen hemen her yerde İslâm’ın etkisi altındadır. Bir kadın atletin 35 derece sıcakta tüm bedeni örtülü şekilde koşmasına neden olan bu etkidir.”

Spor aktivitelerini savaşçı, çevik ve güçlü bir nesil oluşturmak amacıyla destekleyen ülkelerden tutun; sporun, esaretin elverişli hale getirilmesinde bir araç olarak kullanılmasına kadar birçok farklı hikâyeye ortak oluyoruz Atletik Politika’yla. Bu esnada “atletik ırk” kavramı da çıkıyor önümüze ve bu kavramın oluşmasındaki ideolojiyle tanışıyoruz. Spora farklı toplumlarda,  coğrafyalarda ve dönemlerde farklı yaklaşımların olduğunu gözler önüne seriyor Selim Rumi Civralı ve şunu deme imkânı tanıyor okuruna: Eski Türk topluluklarındaki spor başka, Anadolu İslamiyet’iyle tanışan spor başka. Yahut sporcuları sayesinde uluslararası arenada diğer ülkelere horozlanmayı hedefleyen ideoloji başka, sporu birleştirici bir güç olarak gören ideoloji başka. Çanakkale Savaşı’nı kendini kanıtlamak için bir fırsat gören Avustralya’nın sporu sahiplenişi başka, erken Cumhuriyet döneminde kadınları da spora dahil eden Türkiye’nin sporu sahiplenişi başka. Balkan Oyunları’nın oluşturulmasının arkasındaki ideoloji başka, Özal’ın Naim Süleymanoğlu’nu iltica ettirmesinin arkasındaki ideoloji başka…

Selim Rumi Civralı, başka başka hikâyelerle, okuru merakla okumaya iten araştırmalarını ve titiz incelemelerini başarılı bir şekilde yazıya aktarabilmiş. Atletik Politika da okura keyif veren, merak ettiren, sorgulatan, karşılaştırma yapmaya iten bir metin.

Osman Alp Denizler – edebiyathaber.net (10 Mart 2021)

Yorum yapın