
“Günümüzde canı isteyen çocuk kitabı yazmaktadır. İlk kitaplarını, yayınevine para vererek bastıran yazarlar da belirmiştir piyasada. Bu kitaplar da yayınevleri tarafından ince elenip sık dokunmadan bolca basılmaktadır. Çocuklar da hızla allı pullu kitapları okumaya koşullanmaktadırlar. Oysa yazar Fadiş, 60’lı yıllarda çocuk kitaplarını bastırabilmek için iki yıl süreyle Cağaloğlu’nda yayınevi kapılarının eşiklerini aşındırmıştır. Bu aşamada bir de kitap fuarlarında bazı yayınevleri, tanıtım adı altında çocuklara parasız kitap dağıtmaya başlamışlardır. Kısacası, ülkemizde çocuk edebiyatı, ‘dışı seni yakar, içi beni’ deyimiyle anılacak durumdadır.”
Çocuk ve gençlik edebiyatımızın 90 yaşındaki çınarı Gülten Dayıoğlu söylüyor bunları. Bana göre de her noktasında haklı. “Bende Kalmasın” adlı otobiyografik kitabında bu konuya da değinmiş. Ne iyi etmiş.
“Bende Kalmasın” Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan Gülten Dayıoğlu kitabı. Bir yaşam öyküsü. Doksan yılın küçücük bir özeti. Fakat anlatılanlardaki duygu yoğunluğu o kadar hafifsenemez. Yıllar yılı yüzündeki o buruk gülümseyişin nedenini düşünmüştüm içten içe aslında. Nedenini bu kitabı okuyunca anladım.
1935 yılında Kütahya’nın Emet ilçesinde başlayan yaşam, bu coğrafyadaki büyük çoğunluk gibi Dayıoğlu için de kolay olmamış. Sayfalarda gördüğümüz azim, çalışkanlık ve kararlılık karşısında sadece saygı duyulabilir. Zaman zaman içim acıyarak da okudum yaşam öyküsünü. “Yine mi ya” demekten alamadım kendimi.
“Bende Kalmasın” otobiyografik bir kitap olmasına rağmen, yazarın kullandığı dil nedeniyle biyografik bir özellik taşıyor. Bunun yanında kitap, yıllardır kendisine sorulan “Fadiş siz misiniz?”, “Fadiş sonra ne yaptı?”, “Nasıl bir insan oldu?” sorularının da bir yanıtı niteliğinde.
40’lı yıllar yazar için olduğu gibi toplum için de zordu. Bugünle karşılaştırıldığında daha kozmopolit bir ortam, değerler çeşitliliği ve çatışması söz konusuydu. Bu kuşatılmışlığın içinde düşe kalka ilerleyen bir kız çocuğunun öyküsü bu kitap. Düştüğü yerde kalmayan, kalkıp kararlılıkla ilerleyen Fadiş’in öyküsü.
Kitap, yaşadıklarıyla umutsuzluğa kapılanlar için tünelin ucundaki ışık gibi de değerlendirilebilir. Vazgeçmeyi düşünenlere bir silkeleniş rehberi olabilir. Yeniden düşünme, umutlanma şansı verebilir.
Kitapta 322 koduyla anılan eşi Cevdet Dayıoğlu’nun şu sözleri de bu durumu pekiştiriyor. “Gülten Dayıoğlu’nun 30 yıllık yazarlık çabasını birlikte yaşadık. Bu dönemi kapsayan pek çok acı tatlı anı var. Ama bence bunların en önemlisi, Gülten Dayıoğlu’nun yazarlık direncidir. Başka bir deyişle, kendisinin yazma eylemini her türlü zorluğa ve olumsuz koşullara karşın sürdürmesidir. Onun azimli tutumu, zaman zaman meslek hayatımda beni etkilemiştir…”
Sonunda anlaşılıyor ki; bir Gülten Dayıoğlu kolay olunmuyor. “Bende Kalmasın” demiş yazar, iyi ki kalmamış. ‘Haldeşlerim’ diye seslendiği bizlere bunları anlatmasından da bu sayfaları okumuş olmaktan da büyük mutluluk duyduğumu ifade etmeliyim. Bir Martin Eden’le tam olarak örtüşmese de artık bizim edebiyatımızda da “Bende Kalmasın” bir azim kitabı olarak anılacaktır.
edebiyathaber.net (5 Mayıs 2025)