Anılardaki Ömer Seyfettin │İhsan Kurt

Mart 9, 2024

Anılardaki Ömer Seyfettin │İhsan Kurt

Anılar, insan hayatında derin izler bırakır. Bu izler, bazen bir yerlere tutunmanın, bazen de dersler çıkarmanın yolu olabilir. Anılar genellikle unutulmayan, acı tatlı hatırlanan olayları içerir. Çünkü gerçek yaşanmış olaylara, tanıklıklara ve deneyimlere dayanır. Kısacası, psikolog Alfred Adler’in de belirttiği gibi, “gereksiz ya da anlamsız bir anı yoktur. Ancak bir anıyı değerlendirmek, onun hizmet ettiği hedef ve amacın belirlenmesiyle mümkündür.”

Bu düşünceyi takip ederek, Türk edebiyatının ünlü öykücülerinden birinin kişiliğini somut bir örnekle gösteren ve aşınmaya başlamış insanlık değerlerini hatırlatan bir yaşanmış olayı aktarmadan önce, Yaşar Nabi’nin “Ömer Seyfettin Hayatı Sanatı Eserleri (S.4)” adlı kitabında yazdığı önemli cümlelere dikkat çekmek gerekir: “Zengin değildi. Daima kıt kanaat geçinirdi. Zamanında gazete ve dergilerin sürümleri pek zayıftı, bu nedenle yazılarından büyük bir şey elde edemedi. Şöhret ve başarısından faydalanarak, bazı yazar arkadaşları gibi, kişisel menfaat için zamanının büyüklerine yaranmaya tenezzül etmedi.”

Ömer Seyfettin, öykücülüğün sembol isimlerinden biri olarak (doğumunun -11 Mart 1884- 140., ölümünün -6 Mart 1920- 104. Yılında) anılmaktadır. Yaşadığı dönemin gazetecilerinden Zekeriya Sertel, anılarında Ömer Seyfettin’e seçkin bir yer ayırmıştır. Ancak, Ömer Seyfettin hakkında yazılan yazıların çoğunda ve anma programlarında bu anıya fazla yer verilmemiştir. Oysa Sertel’in anısında, Ömer Seyfettin’in öykücülüğünün ötesinde sağlam kişiliği, fedakarlığı ve yardımseverliği dile getirilmiştir. Bu anının önemi, o dönemin sosyal ve tarihi ortamını anlamak için yıkılmış bir imparatorluktan işgal edilmiş İstanbul’a aydınların yeni devleti kurma çabalarını hatırlamakta yatmaktadır. Türkiye’nin içinde bulunduğu Yunan işgali gibi zorlu durumlar, pek çok aydını birlikte hareket etmeye ve çalışmaya sevk etmiştir. Bu, kelimenin tam anlamıyla “birlik” anlayışının örneklerini sunmuştur.

Zekeriya Sertel’in kızı Yıldız Sertel, babası hakkında yazdığı “Susmayan Adam Babam Gazeteci Zekeriya Sertel” adlı kitapta, Türk kamuoyunun yanlış tanıdığı ve tanıtıldığı babası için şunları yazmıştır: “Zekeriya Sertel ne sağcıydı ne de solcu. O daima ideolojilerin üstünde kalmayı yeğlemiş bir gazeteciydi.” Bu gazeteci, anılarında kendisinin de devam ettiği Türk Ocağı’nda Ziya Gökalp’ten aldıkları ilhamla “Yeni Felsefe” adında küçük bir dergi çıkardıklarını yazmıştır. Ayrıca, Bekirağa Bölüğü hapishanesine girdiklerinde Zekeriya Sertel, Ziya Gökalp’in “yüreklere kuvvet veren bir ışık” olduğunu ifade eder. Bu dönemde Ali Canip, Hamdullah Suphi, “mütevazi, temiz ve namuslu bir adam” dediği Mehmet Emin, Ağaoğlu Ahmet ve Yusuf Akçura ile tanıştıklarından da bahseder.

Zekeriya Sertel, o dönemde sıradan değil, daha çok memleketin içinde bulunduğu çalkantılı durumlara kültürel ve siyasal anlamda çareler arama ve üretme yolunda olmuştur. Ona göre, o dönemde çöken imparatorluğu değil, bu karanlık günlerde doğacak yeni Türkiye’yi düşünmek gerekiyordu . Sertel, Bekirağa Bölüğü hapishanesinden çıktıktan sonra başta Ömer Seyfettin olmak üzere Reşat NuriFalih RıfkıFuat KöprülüYusuf ZiyaOrhan SeyfiRuşen EşrefFaruk Nafiz gibi değerli yazarlarla birlikte “Büyük Mecmua” adlı dergiyi çıkardıklarından bahseder.

Zekeriya Sertel ve Ömer Seyfettin arasındaki dergi çıkarma gibi kültürel çabaların ötesinde, toplumun kültürel değerlerini yansıtan insani ilişkilere dair yazılara pek rastlanmaz. Oysa Zekeriya Sertel’in Ömer Seyfettin’e ayrı bir bölüm ayırdığı “Sertellerin Anılarında Nazım Hikmet ve Babıali” adlı kitapta, Ömer Seyfettin’den övgüyle bahsetmiştir. Ömer Seyfettin’i Selanik’te bir yazar, bir hikayeci ve hatta “sivil elbisesi içinde bile asker tavırlı” biri olarak tanımlar. Onun hikayeleriyle “Genç Kalemler” dergisinin önder yazarlarından biri olduğunu vurgular. Yeni Felsefe adlı dergiyi çıkardıklarından ve önderlerinin Ziya Gökalp olduğunu da yazar. Ancak Balkan Harbi’nin yenilgisi sonrasında Ömer Seyfettin’in büyük bir sarsıntı yaşadığını, İstanbul’a döndüğünde eski iyimser ve neşeli halini kaybederek karamsar ve asık suratlı birine dönüştüğünü belirtir. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla ülkenin kurtuluş umudunun azaldığı, kaygıların arttığı bir dönemde, Tahir Alangu’nun ifadesiyle “Ülkücü bir yazar” olarak işgalin acılarını yüreğinde hissettiği de Zekeriya Sertel’in anılarında yer alır. Yine de bu zorlu dönemlerde Ömer Seyfettin’in yazmaya hiç ara vermediği, hikayelerini durmadan yazdığı ve bunun sebebini Ömer Seyfettin’in hikayelerini satarak geçinmesi olarak gösterir.

Zekeriya Sertel, Ömer Seyfettin’in büyüklüğünü ve kişiliğindeki önemli özellikleri vurgulayan önemli bir anıya sahiptir. Ona göre Ömer Seyfettin, konukseverliği tartışılmaz biriydi. Doktor Abdullah Cevdet’in evinde kiracı olan Sabiha ve Zekeriya Sertel gibi insanlara yardım etmiştir. Zekeriya Sertel, Ömer Seyfettin’in fedakâr ve sağlam karakterli biri olduğunu dile getirir. Bu anı, Ömer Seyfettin’in hayatının bir felsefesi haline getirdiği yardımseverliğini ve büyük insanlığını yansıtmaktadır. Sertel, duygusal bir üslupla ifade eder: “Ömer Seyfettin bize evini açtı.” Bu anı, iki yazar arasındaki insani ilişkinin gücünü ve Ömer Seyfettin’in içtenlikle yardım etme isteğini göstermektedir.

Z.Sertel anlatıyor: “Nihayet 1919’da bizim tahsilimizi tamamlamak için Amerika’ya gitme zamanımız geldi. Dergiyi kapadık. Yola çıkmamız gereken tarihten 15 gün önce evimizin kontratı bitiyordu. Ev sahibi olan Abdullah Cevdet’le aramız açıktı. Kontratı 15 gün uzatmak mümkün değildi. Evden çıkmak gerekiyordu. Gel gör ki gidcek, ailece 15 gün için başımızı sokacak bir yerimiz yoktu. Otelde kalamazdık, çünkü 15 günlük otel masrafını ödeyecek paramız yoktu. İşte o vakit Ömer Seyfettin imdadımıza yetişti. ‘Sıkılma be cancağızım, gelin ailece benim Kalamış Koyu’ndaki evime yerleşin. Ben Ali Canip’te kalırım bu süre içinde. Haydi toplayın eşyalarınızı’ dedi. ( “Sertellerin Anılarında Nazım Hikmet ve Babıali” Adam y.1993, s.119)

Ömer Seyfettin, yazdığı eserlerle Türk Edebiyatı’nda unutulmaz bir isim olmuştur. Ancak onun büyüklüğü sadece edebi eserlerinde değil, insanlık değerlerine olan yaklaşımında da kendini gösterir. Zekeriya Sertel’in anılarından anladığımız kadarıyla, Ömer Seyfettin konukseverliğiyle tanınır. Yardıma ihtiyacı olan insanlara elinden geldiğince yardım etmeyi hayatının bir felsefesi haline getirmiştir. Bu özelliği, onun büyük insanlığını ve fedakarlığını yansıtmaktadır.

Ancak günümüzde, anma programlarında insanlar genellikle sadece birkaç laf etmekle yetinirken, gerçek anlamda bir insanın düşüncelerini, duygularını ve kişiliğini anlamak ve özümsemek için daha fazla çaba harcanması bir ihtiyaç olmuştur. Bazen doğum ya da ölüm yıldönümü anmalarında samimiyet eksikliği ve derinliksiz değerlendirmeler de gözlemleniyor. Bu ve benzeri anlayışlardan, sahici olmaktaki eksiklikten dolayı insanlık değerleri zamanla aşınmaya devam ediyor.

________

Faydalanılan ve önerilen kaynaklar:

Tahir Alangu. Ömer Seyfettin/ Ülkücü Bir Yazarın Romanı. YKY. 2017

Yaşar Nabi. Ömer Seyfettin Hayatı Sanatı Eserleri. Varlık Y.

Yıldız Sertel. Susmayan Adam Babam Gazeteci Zekeriya Sertel. Can Y. 2018

Zekeriya Sertel. Hatırladıklarım. Gözlem Y. Mart 1977.

Zekeriya Sertel, Sabiha Sertel, Yıldız Sertel. Sertellerin Anılarında Nazım Hikmet ve Babıali. Adam y.1993

edebiyathaber.net (9 Mart 2024)

Yorum yapın