Anıl Cihan’a 6 soru | Can Öktemer

Haziran 4, 2021

Anıl Cihan’a 6 soru | Can Öktemer

En son okuduğunuz kitabın adı nedir? İzlenimlerinizi öğrenebilir miyiz?

Eş zamanlı olarak okuduğum ve yakın zamanda eş zamanlı olarak bitirdiğim iki kitabın adını paylaşmak istiyorum. İlki Umberto Eco’nun, Çirkinliğin Tarihi diğeri ise kutsal metin okumalarım kapsamında bitirdiğim İncil.

Çirkinliğin Tarihi, algılarımızla oynayan fazlasıyla sarsıcı bir kitap. Bir yanıyla estetik değerlerin sandığımız kadar net, çizgileri belli, alışılmış ya da dayatılmış boyutlarını sorgulamamıza imkan tanırken, diğer yanıyla görünümün, görünüşün toplumdan toplumla ve en önemlisi kültürden kültüre nasıl ve ne şekilde değişkenlik gösterdiğini anlamamızı sağlıyor. Bütün bunların yanında, din faktörünün ortaya çıkış ve yayılış aşamasında estetik değerleri hangi yöne doğru kanalize ettiğine tanıklık ediyoruz. Dinsel metinlerin konu aldığı çirkinlik kavramının, insanlar üzerindeki etkilerini ve pek tabi edebi eser olarak da nitelendirilecek metinlere ne derece nüfuz ettiğini görmemizde bize olanak sağlayan bir yapıt.

İncil ise üzerine çokça söz söylenmiş, inanç odaklı kutsal olduğu kabul edilen bir metin. Fakat benim İncil’e yaklaşma/ yakınlaşma gayem neredeyse tüm bölümlerinin dil yönü ile farklı çağrışımlara, sahnelere ve sahnelemelere imkan tanıması. Tarihi epey eksilere dayanan bu metinlerin, şiir ile hemhal olması, şaşırtıcı güzellikte. Yeni Ahit’in birçok bölümü için geçerli olduğunu düşündüğüm bu durum, hem görsel olarak hem de dil formunda kıymetli. Geriye kalan herşey sanırım, iman eden dostların bileceği bir durum.

Son okuduğunuz kitapta, en beğendiğiniz cümle ya da alıntı nedir?

Çirkinliğin Tarihi: “Dolayısıyla, çirkinliğin – bütün çeşitlemeleri ve çoklu biçimleriyle çirkinliğin – tarihini, çeşitli biçimlerin yol açtığı değişik tepkileri ve bunlara tepki verişimizdeki ince tutum farklarını izlerken temkinli olmalı; zaman zaman Machbeth’in Birinci Perdesinde “Güzel çirkindir, çirkin güzel… ‘ diye bağıran cadıların haklı olup olmadıklarını ya da ne kadar haklı olduklarını dikkate almalıyız.”

İncil, Vahiy 1: 17 – 18- 19

“O’nu görünce, ölü gibi ayaklarının dibine yığıldım. O ise sağ elini üzerime koyup şöyle dedi: “Korkma! İlk ve son Ben’im. Diri Olan Ben’im. Ölmüştüm, ama işte sonsuzluklar boyunca diriyim. Ölümün ve ölüler diyarının anahtarları bendedir.”

Yeni bir kitaba başlamadan önce arkadaşınızdan mı tavsiye alırsınız, kitap eklerinden mi yararlanırsınız yoksa tamamen sezgilerinizle mi hareket edersiniz?

Bu sorunun cevabı oldukça değişkenlik gösteriyor. Kurumsal bir bir firmada kitapçılık görevi ile meşgulüm. Hal böyle olunca birçok kitaba çabuk ve hızlı ulaşma, inceleme şansını yakalıyorum. Eğer söz konusu kitap ve yazarla ilk defa karşılaşmışsam, bu konuda güvendiğim ve fikir almaktan çekinmeyeceğim birkaç dosta danışarak kitabı alıp almama, başlayıp başlamama kararını veriyorum. Bunun yanında kitap eklerini de dikkatle incelediğim çok zaman olmuştur. Belirtmeliyim ki, kitap alırken ya da bir kitaba başlarken sezgilerime hiçbir zaman başvurmadım.

Keşke bu kitabı ben yazsaydım dediğiniz bir kitap var mı?

Elbette. Umberto Eco‘nun Çirkinliğin Tarihi kitabı.

Yazdıklarınızı ilk olarak ne zaman gün ışığına çıkardınız ve ilk kimlere okuttunuz?

Sanırım, ilk olarak lise son sınıf öğrencisi iken, edebiyat öğretmenime götürdüğüm şiir çalışmalarımı söyleyebilirim. Garip şairlerinin, özellikle Orhan Veli’nin etkisi altında yazılan çalışmalar.

Belirli yazma alışkanlıklarınız var mı? Gürültülü bir yerde mi yoksa sessiz bir ortamda mı yazmaktan hoşlanırsınız?

Net çizgilerle çizilmiş, olmazsa olmaz türde bir yazma alışkanlığım olduğunu söyleyemem. İş okuma konusuna gelince durum değişiyor tabi. Yazdığım metni dağıtmayacak, zihnimi alabora etmeyecek ölçüde gürültüye varım. Hatta hoşlandığımı söyleyebilirim. Metropolleri sevdiğimi sanırım birçok yerde dile getirdim. Bazen, büyük şehirlerin getirileri hep olumsuzluk içerse de, bu benim için her zaman böyle değil. Şehrin kendine has uğultusu, yazdığım metne daha bir odaklanmamı sağlıyor. Şehre ait olmak, onunla birlikte hareket etmek, buna yazmak eylemi de dahil, hoş. Büyük şehirler sanırım benim için vazgeçilmez.

edebiyathaber.net (4 Haziran 2021)

Yorum yapın