Adorno’nun teoloji ve din üzerine yazıları

Kasım 7, 2022

Adorno’nun teoloji ve din üzerine yazıları

Christopher Craig’in “Adorno ve Teoloji” adlı kitabı, Arda Bilgin çevirisiyle Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı.

Tanıtım bülteninden

Alman sosyolog ve filozof Theodor Wiesengrund Adorno (1903-1969), savaş sonrası  Frankfurt Okulu’nun entelektüel liderlerinden biriydi. Bu kitap, Adorno’nun teoloji ve din  üzerine yazılarını açık ve erişilebilir bir şekilde sunmakta ve analiz etmektedir. Adorno’ya  herhangi bir aşinalık gerektirmez.

Kitap, Adorno’nun düşüncesine genel bir giriş içerir ve  onun Walter Benjamin’in çalışmaları ve Yahudi teolojisiyle ilişkisini, bilimsel pozitivizmle  (Karl Popper) yüzleşmesini, “Kültür Endüstrisi” ve ideolojiye yönelik eleştirilerini inceler. Bu  konuların tümü, teoloji içerisindeki çağdaş tartışmalarla nasıl bağlantılar kurduklarına  dikkat edilerek incelenmiştir. Bu da, Adorno’nun çalışmalarının önemli mesele ve yazarlarla  diyaloğa sokulmasıyla gerçekleştirilmiştir. Kitap, Adorno’nun yazılarının sıklıkla ihmal edilen  bir yönünü –müzik felsefesini– ve yüce olanın bu estetik takdirinin çağdaş teolojik  düşünceyi nasıl etkilediğini vurgulayarak sona erer. 

Kitaptan alıntılar: 

“Adorno belki de en iyi, düşüncesinin üç unsuruyla bilinir: “Aydınlanmanın diyalektiği”  kavramı, bir “negatif diyalektik” projesi ve sık alıntılanan “Auschwitz’den sonra şiir yazmak  barbarlıktır” görüşü. Eserlerindeki bu bakış açılarını kısaca özetlemek ve her birinin yanlış anlaşılmalarının, Adorno felsefesinin öte dünyalı bir teolojik kaçışta sığınak arayan  karamsar bir umutsuzlukla sonuçlandığı görüşüne nasıl katkı sağladığıyla ilgilenmek bu giriş için yararlı olacaktır.”  

“Dahası Adorno, Birleşik Devletler’de yaşadıktan sonra, reklamcılık ve pazarlamanın  kamuoyunu ve politik tutumu şekillendirmedeki gücüne karşı oldukça duyarlı hale gelmiştir.  Pratik olarak herhangi bir kavram ya da imgenin kapitalist ideolojinin amaçlarına hizmet  etmek ya da bencil kişisel tatminleri desteklemek için manipüle edilebileceği konusunda  kaygılıydı. “Kültür endüstrisi” olarak adlandırdığı şeyin dinamikleri içinde, Auschwitz kadar  metruk bir sembol bile evcilleştirilebilir ve insanları yatıştırmak ve avutmak ya da insanlık  tarihindeki korkunç gerçeklikleri unutmaya yardımcı olmak için kullanılabilir.”  

“Adorno, sadece kaygı ve öfkenin yönlendirdiği eylemin, yalnızca “kendisini amacın  kendisine yücelten yedek tatmin” olarak hizmet edeceğini öne sürer.”  

“Pratiğin önemini azaltma niyetinde olmasa da, Adorno düşüncenin pratik değerine bir  öncelik yerleştirir. Teori “dar kafalı olmayanın adına konuşur” diye diretir.”  

“İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan bir “dine geri dönüş” coşkusunun, ahlaki ve  entelektüel hakikatin yenilenmiş bir arayışının ürünü olmak yerine, bazı ideolojik  gündemlerin yanı sıra daha çok duygusal bir tatmin ihtiyacı tarafından yönlendiriliyor  olmasından kaygı duyuyordu.”  

“Bazı Marksçı teorisyenler, kültürün salt üstyapının ekonomik temel tarafından üretilen bir  unsuru olduğunu ve böylece ilerlemeci düşüncenin sadece ekonomik sistemi değiştirmeye  odaklanması gerektiğini öne sürerken, Adorno kültürel eleştirelliğin önemi ve anlamlılığı  lehinde görüş bildirir.” 

edebiyathaber.net (7 Kasım 2022)

Yorum yapın