Acı ve ıstırap | Feza Karakaş

Temmuz 5, 2022

Acı ve ıstırap | Feza Karakaş

Acı başımıza gelenler, ıstırap ise başımıza gelenler hakkında kurguladığımız dramatik hikâyelerdir. Tabii ki bedenimizin deneyimlediği fiziksel acılar, aynı zamanda zihinsel ve duygusal acılar da var. Nasıl ki fiziksel acı bedenimizin ilgimizi çekebilmek için kurduğu iletişim yollarından biriyse ve bir şeyler ters gittiğinde bizi bilgilendirmek için tasarlandıysa, duygusal acı da öyle. Başım ağrıyorsa bedenim ilgimi çekmeye ve bana ulaşmaya çalışıyor.  Duygusal acı da ıstıraba döndüğünde duygularımız bize rehber oluyor ve uydurduğumuz hikâyeye inandığımızı gösteriyor.

Zaman kâbustan uyanma zamanı. Peki, kâbustan nasıl uyanabiliriz? Duygularımızın farkına vararak bize keder veren, olumsuz duygular yaratan düşünceleri yakalayıp, doğru olup olmadığını sorgulayarak. 2005 yılında Los Angeles’ta dokuz günlük The Work okuluna gittiğimde Byron Katie’nin “Acı ve ıstırap aynı değildir, ıstırap çekmek bir seçimdir,” sözleriyle ilk defa bu konuda farkındalık yaşamaya başladım. 2019 yılında çok sevdiğim ablamı sonsuz yolculuğuna uğurladığımızda Katie’nin ne demek istediğini bizzat deneyimledim.  Ablam vefat ettiğinde acı çektim, ağladım. Acı çekmenin her insan için kaçınılmaz bir deneyim olduğunun ve her insanın yaşamının bir döneminde acıyı deneyimleyeceğinin bilincindeydim.  Istırap çekmek ise olana direnen, olanı kabul edemeyen, olanın başka türlü olması beklentisi içinde olan; olana üzüntü, keder yaratacak anlamlar yükleyen insanlar tarafından deneyimleniyordu. Ablam vefat ettiğinde acı çektim, acım yoğun olmasına rağmen kısa sürdü. “Ablam neden öldü, çok erken öldü, ölmemeliydi, şimdi ben onsuz ne yapacağım, yalnız kaldım, ablam çok acı çekti, kanser olmamalıydı, neden oldu?” gibi hikâyelere inanmış olsaydım, zihnimde bunları üretmeye devam etseydim acım ıstıraba dönecekti.

Sevdiğimiz bir şeyi ya da birini kaybettiğimizde, acı çekmek en doğal insani deneyimlerden biridir. Duygularımızı bastırmadan yaşamak ise iyileşme sürecimiz için çok önemlidir. Bu süreçte kendimize zaman ayırmamız ve yaşadıklarımızın ağırlığını gerçekten hissetmemiz iyileşme sürecimizi hızlandıracaktır.  Başımıza ne gelirse gelsin, ne deneyimlersek deneyimleyelim, olanı olduğu gibi kabul edebilmek, olana direnç göstermemek, izin verebilmek aslında iyileşme sürecine başlamamız için ilk adımdır. Yasla ilişkili duygularımızı yaşamamız ve olana direnmeyip, izin vermemiz doğal iyileşme sürecimizi başlatır. Kayıp anında acımızı bastırmadan yaşamamız, bu duyguların mevcut olduğunu bilinçli olarak kabul etmemiz o durumun yarattığı üzüntüyü daha kolay yatıştırabilmemizi sağlayabilir. Doğa bize kendimizi iyileştirmeye yönelik doğal yetenekler verdi. Bunların en başında kabul ve teslimiyet geliyor. Kişi acısını yaşar ve teslim olur. Zihninde olanla tartışmaya girmez ya da isyan etmez. Kaybımızı kabul etmeye başladığımızda yaşam yolculuğumuza çok daha olumlu ve kabullenici bir bakış açısıyla devam edebiliriz.  Teslim olmamız ve olanı kabul etmemiz kederimizin geçici olduğunu görmemizi kolaylaştıracak, olup biteni unutmasak da acımızı hafifletecektir.

Bedensel acı bedenimizin bizim dikkatimizi çekmek ve bize ulaşmak için seçtiği iletişim yollarından, duygusal acı ise zihnimizin uydurduğumuz hikâyeye inandığı, bu hikâyenin ifadesinin alınması ve bu düşünceye doğruluk testi gerektiğini söyleme yollarından biridir. Birçok insanın duygusal acılarıyla baş etmekten kaçınmak için pek çok yola başvurduğunu biliyoruz. Bunların başında aşırı yemek, yoğun çalışma, alkol-uyuşturucu ve seks bağımlılığı gelir. Sorunlarını ve kederlerini bu sorunları yaratan düşünce kaynağına gidip iç dünyalarında çözmek yerine, dış kaynaklara bağlanarak rahatsız edici duygulardan kurtulmaya çalışırlar. Bu tip bağımlılıklar kısa süre için ferahlık ve mutluluk getirse de geçici bir ferahlık olduğundan gerçek bir çözüm olamaz. Gerçek çözüm sorunun kaynağına inmek, sorunu öncelikle zihinde çözmektir. Acımızı gözlemlemeyi öğrenebilir, beklentilerimizi ve inançlarımızı inceleyebiliriz.  Duygularımızın geçici olduğunun ve düşünceler sonucu yaratıldığının, düşüncelerin ise sorgulanarak dönüşebileceğinin farkına vararak kendimizi eğitmek ve ıstıraba hayır demek en önemli adımlardan biridir.

Yaşadığınız kaybı ya da olmasını istemediğiniz herhangi bir şeye olan bakış açınızı değiştirmek sizi özgürlüğe götürebilir. Bu zorlu süreç pratik gerektirir. Duygularınızın farkına varmak ve olumsuz duyguların arkasındaki düşünceleri yakalayarak sorgulamak sizi ıstırap çekmekten özgür kılacak etkin yollardan biridir. Sonuç olarak keder, korku ve üzüntü ile beslenerek güç bulan ıstırap, yaşamımıza demir atmak ve aktif olmak zorunda değildir.

edebiyathaber.net (5 Temmuz 2022)

Yorum yapın