
Cambridge Üniversitesi’nde psikoterapist ve nörobilim uzmanı olan Jennifer Cox, kadınların bastırılmış duygularını tanıması için ayrıcalıklı ve bilimsel bir kitap yazdı: Kadınlar Öfkeli.
“Bu kitabı hepimize bireysel ızdıraplarımızla başa çıkacak araçlar sunmanın yanı sıra bunun neden başımıza geldiği ve nasıl durdurabileceğimiz üzerine daha geniş çaplı bir karşılıklı konuşmayı başlatmak istediğim için yazdım.” diyor. Ancak bana kalırsa kitabı önemli kılan en önemli özelliği tek cümleyle vurguluyor: “Kadınlar olarak kendi öfkemizi tanımaktan hâlâ çok uzağız.” Öyleyse bu eser bize öfkemizi mi tanıtacak? Biz kadınlar, neden hayır diyemiyoruz, neden sık sık özür diliyoruz ve neden hep suçluluk hissediyoruz?
Cox, eserine en son cümleyi ilk baştan söyleyerek başlıyor. “Gaslighting’e Maruz Kalıyorsunuz”. Gaslighting özetle, yaşadıklarınızı, acılarınızı inkâr ederek sizi kendi varlığınızdan, aklınızdan, duygularınızdan kuşku duyar hâle getirmek. İşte tam olarak bu bölümde cinsiyet eşitsizliğinin yaşandığı toplumlarda kadının yaşadığı tüm biyolojik olaylar; doğum, doğum sonrası, menopoz, migren, fibromiyarlji gibi sağlık sorunlarının yok sayılığı yerde gaslighting yaşandığını vurguluyor. Gaslighting başlayınca yani kadınlar varlıklarını ifade edemeyince sağlık sorunlarının tek tek gün yüzüne çıktığı anlatıyor. Eserin, her satırında “doğru” diyerek ilerliyorum. Peki öfke nerde konumlanıyor? Cox, bu konuya evrimsel bir anlayış getiriyor. Öfkenin toplumda kabul gören bir duygu olmadığının altını “öfkelenerek” çiziyor. Çünkü öfke, Cox’a göre insanın hayatta kalmasına katkı sağlayan bir duygu. Mesele onu yönetebilmek ve bu hem bireysel hem toplumsal düzeyde güçlenmek demek.
Cox, eserine kahramanların isimleri değiştirerek, gerçek yaşamlarla devam ediyor. Bu eseri daha gerçekçi kılıyor. Kız Bebek başlıklı bölüm, kız çocuklarının yaşamının ailede ve toplumsal beklentilerle şekillendiğinin altını çiziyor. Bu şekillenişin kız çocuklarında bastırılmış bir öfke ve ardından sağlık sorunlarına yola açıyor. Ancak bu durum sadece farkındalığı gelişmiş ebeveynlerle çözülebileceğini söylüyor. Öfkelerini ifade etmeyi öğrenen çocuklar, utanç ve suçluluk duymamakta bu da depresyon, anksiyete ve özgüvensizlik gibi durumlara yol açmayacaktır fikrinin altını belirgin çiziyor.
Eser analitik ve psikolojik üslupla ilerliyor. Ergen Kız başlıklı bölüm her ebeveyn ve gencin okuması gereken bilgiler içeriyor. Bu dönemdeki biyolojik, psikolojik ve toplumsal oluşumları incelerken de önemli bir sonuca varıyor. Bu dönemin zorlukları biyolojik değil tamamen toplumsal baskı sebebiyle oluştuğunu vurguluyor.
Eserin diğer bir başlığı Genç Kadın. Bu bölüm de ergenlerin konu edildiği bölüm kadar kıymetli. Kadınların her dönemde ve her şekilde iş yaşamında, eş seçiminde, flört döneminde ataerkil yapılar tarafından şekillendirildiği bu sürecin baskı ve gerilimle ilerlemesi kadında sağlık sorunlarıyla birlikte utanç ve bastırılmış öfke olarak gün yüzüne çıktığı örneklerle anlatılıyor. Yetişkin Kadın bölümü de diğer bölümler gibi aynı sonuca varmakta. Doğum ve kadının üzerindeki etkilerinden ekonomik ve duygusal baskılar, toplumun kadına dayattığı görevler, değersizlik, tükenmişlik kadında yine bastırılmış bir öfke oluşturduğunun altını çizmekte.
Elbette yaşamının her döneminde ergen, genç ve yetişkin kadın dönemlerinden bastırılmış öfke ile gelen Yaşlı Kadın artık duygularını ifade edemez bir sonuca varacaktır. Peki geçip gitmiş bir hayatı yaşamın son kertesinde toparlayabilmek mümkün müdür? Bu durumu bilinçle anlamak ve kabul etmek yeni nesillere öncü olabilir mi? Belki de bir terapi ile sağlıklı iletişim ile bu başarılabilir.
Eserin son bölümleri kadının öfkesini nasıl “bilinçle” kullanabileceğine dair hem akademik hem de psikolojik desteklerle öneride bulunuyor. Kadının iyileşmesi demek toplumun iyileşmesi demek olduğunu satır aralarında okuruna hissettiriyor. Erken yaşlarda, açık iletişim kurularak, dürüst ve güç gösterilerinden uzak şekillenen ilişkiler hem kadını hem toplumu sağlıklı kılacaktır. Bu yüzden bu kitabı önemsiyorum. Toplumun her kesiminin merak ve öğrenmek dürtüsüyle okumalı, düşüncesindeyim.
Kadınların öfkesi toplumsal değişimin başlangıcıdır belki de…

















